Barış YORGANCI
Avrupa’nın şımarık çocuğu arsız Miço’nun anlamsız silahlanması ve Ege, Batı Trakya, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’taki akla mantığa aykırı söylemleri Türk – Yunan ilişkilerine indirilmiş en büyük darbedir. Emekli Yunan generalin televizyon programlarında “Savaş uçaklarımız bir gün boğazları vurabilir.” söylemi, Yunan Rafale savaş uçaklarını kullanan Yunan pilotların üniformalarındaki armalarda Türkiye haritası ve bayrağı, üzerinde ‘kaçma, yorgun öleceksin’ ve ‘sessiz ölüm’ yazılı sloganlar Türkiye’yi tehdit ve tahrik eden Ege, Kıbrıs ve diğer konularda uzlaşıdan uzak Yunan siyaset kurumunun aykırı manevralarıdır. Atina DC aklı ve sözcüsü arsız Miço iki yakın tarihteki örnek ve gayri askeri statüdeki adaları silahlandırması gibi bir sürü tahrik ve kışkırtma içeren hamleyi yapmaktadır.
***
Kurban Bayramının birinci günü, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli beye Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım tarafından üzerinde “Denizlerdeki Misakı Millîmiz” yazılı Ege Adalarının Türk adası olduğunu gösteren bir tablo hediye edilmiştir. Girit Adası ve 12 Adaların resmedildiği tablo Ege Denizindeki Türk adalarını betimlemektedir.
***
Ege’deki Türk adalarının betimlendiği ve Girit’in de Türk adaları olarak gösterildiği haritanın kamuoyunda duyulması sonrası Yunan medyası ve Güney Kıbrıs medyasında Türkiye ve Türk düşmanlığı içeren bir sürü karşı haber yapılmıştır. Atina DC, huzur ve barıştan uzak attığı adımları görmezmiş gibi harita üzerinden MHP lideri Sayın Bahçeli beyi ve Ülkü Ocaklarını suçlar tarzda bir sürü söylem geliştirmişlerdir. Arsız Miço da Yunanistan başbakanlığı resmi Twitter hesabından tablo takdimindeki fotoğrafı paylaşarak “Bu haritaya iyi bakın. Girit, Rodos, Midilli, Sakız, Samos hepsi Türkiye tarafında gösterilmektedir.” şeklinde başlayan bir paylaşımla arsız Miçoluğunu yapmaya devam etmiştir.
Girit’in hukuki statüsü
Yunan siyasileri Girit’in Türk adası olarak gösterilmesine çıldırarak hukuksuz ve mesnetsiz söylemlerle karşı çıkmıştır. Tarih bilmez, hukuk tanımaz siyasi yaklaşımı olan Atina DC aklı, aşağıda aktaracağım tarihi süreci iyi idrak etmelidirler; çünkü Girit’in hukuk önünde de 4/3’ü Türk ve Osmanlı malıdır.
***
Girit adasının statüsü hakkında bilinen iki yanlış tez vardır. Birincisi “Girit Adası’nın 1913 Londra Antlaşması ile hukuken Yunanistan’a terk edildiği ve 1913 Atina Antlaşması ile de kesin olarak Yunanistan’a verildiği” tezidir. İkincisiyse “Girit Adası’nın, 1913 Londra Antlaşması ve 1913 Bükreş Antlaşması ile kesin olarak Yunanistan’a bağlandığı” tezidir. Bu iki tez de hukuki, tarihi ve coğrafi gerçeklere aykırıdır. Girit’in hukuki statüsü, 1913 Londra Antlaşması, 1913 Bükreş Antlaşması, 1913 Atina Antlaşması ve 1923 Lozan Antlaşması olmak üzere toplam dört antlaşma ile belirlenmiştir. Yukarıdaki antlaşmalara göre Girit Adası’nın sadece dörtte biri Yunanistan’a ait olması gerekmektedir. 1913 Londra Antlaşmasının 4. Maddesi ile Yunanistan, Bulgaristan, Karadağ, Sırbistan arasında dört devletin paylı mülkiyeti vardır. Buna göre yalnızca dörtte biri Yunanistan’a aittir. Girit Adası’nın etrafındaki 14 ada ile adacık ve kayalıklar Osmanlı Devleti’ne verilmiştir. 1913 Bükreş Antlaşması 2. Balkan Savaşı’ndan sonra Romanya, Yunanistan, Karadağ, Sırbistan ve Bulgaristan arasında imzalanmıştır. Bulgaristan, dörtte birlik hakkından feragat etmiş; ancak bu feragat Yunanistan lehine yapılmamıştır. Üstelik bu antlaşma Yunan Başbakanı Venizelos tarafından da imzalanmıştır. Buna göre dörtte birlik payı aslına rücu ederek pay Osmanlı Devleti’ne geri dönmüştür.
***
Atina Antlaşması’nın 15. Maddesi ile Osmanlı Devleti ve Yunanistan, Londra Antlaşması hükümlerini 5. Maddesi de dahil olmak üzere uygulayacakları mutabakatı sağlamıştır. Kurtuluş Savaşının kazanılmasından sonra Türkiye ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Sırp-Hırvat-Sloven Devleti arasında 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması imzalanmıştır. Antlaşmanın 12. Maddesi ile taraf olan toplam sekiz ülke, 1913 Atina Antlaşması’nın 15. Maddesinin uygulanacağı teyit etmişlerdir. Anılan teyit ile 1913 Londra Antlaşmasının uygulanacağı kayıt altına alınmıştır. 1913 Londra Antlaşması ile Yunanistan’a Girit Adası’nın dörtte biri verilmişti. 1923 Lozan Antlaşması’nın 12. Maddesi ile başta Türkiye, Yunanistan ve İngiltere olmak üzere toplam sekiz devlet tarafından, Girit Adası’nın sadece dörtte birinin Yunanistan’a ait olduğu tekrar teyit edilmiştir.
***
1913 Bükreş Antlaşması ile Girit Adası üzerindeki dörtte birlik hakkından yazılı olarak feragat eden Bulgaristan, Lozan Antlaşması sonrasında da Girit Adası üzerindeki hakkından fiili olarak da feragat etmiştir. Sırbistan ve Karadağ da Lozan Antlaşmasından sonraki süreçte Girit’in üzerindeki dörtte birlik haklarından fiili olarak feragat etmişlerdir. Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ tarafından yapılan feragat, Yunanistan lehine yapılmamıştır. Bu sebeple Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ’ın Girit Adası üzerindeki toplam dörtte üçlük payı aslına rücu ederek Türk toprağı olmuştur. Tarihsel süreç ve antlaşmalar üzerinden yorumladığımızda Girit Adası’nın dörtte üçü ve adanın etrafındaki 14 ada ile adacık ve kayalıklar, Osmanlı Devleti’nin küllî halefi olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne aittir.
***
Hal böyle olunca denizlerdeki Türk misakı millisini temsilen hediye edilen tablo sonrası içte ve dıştaki Atlantikçi akıllar ve Yunan siyaset kurumu tarih ve hukuk bilmez söylemleriyle bir kere daha Türk ve Türkiye düşmanlığıyla kamuoyunu meşgul etmişlerdir. Arsız Miço şunu iyi bilmelidir ki, Ege ve Adalar meselesine paralel olarak Batı Trakya azınlık hakları ve statüsü de gelecekte karşısına çıkacak haksızlıkla gasp ettiği konulardır.