
Nisan’ın dördü…
Harun KILIÇ
Nisan’ın dördü benim için takvim yapraklarında geçen öyle sıradan bir
gün değil.
Öyle ki, sevinci ve üzüntüyü bir arada yaşadığım, “hep üzülsem mi, sevinsem mi”
diye sürekli ikilemde kaldığım bir gün..
Kestirmeden gidecek olursak, benim ortanca oğlumun doğduğu gün 4 Nisan
(1986)’dır.
Bu tarihten itibaren 11 yıl boyunca, keyifle kutladık oğlumun doğum gününü. Ta
ki, aradan 11 yıl geçip, davamızın banisi Başbuğ Alparslan Türkeş Beğ’in yine bir
4 Nisan günü akşamın ilerleyen saatlerinde aramızdan ayrılışına kadar…
İşte “ikilemde kaldığım gün” dememin nedeni budur!
Elbette hayat devam ediyor, bu bağlamda oğlumun doğum gününü kutlamaya devam
ediyoruz. Allah ona sağlık, mutluluk, başarı ve huzur versin. Onun yanı sıra diğer iki
oğluma da aynı hissiyatla Allah acılarını veağrılarını göstermesin diyorum. Bu dilek sadece
benim çocuklarım için değil; vatan, millet, bayrak, ezan ve insanlık sevdalısı her
evladın acısını Allah ebeveynlerine göstermesin…
Evet Başbuğ ebediyete irtihal edeli tam 23 yıl oldu. Ancak onun vefat ettiği
günden beri de sınanır olduk.
Hatırlarsanız ilk imtihana cenazesinin defnedildiği 8 Nisan 1997 günü tabi
tutulmuştuk. Yüce Rabbim bizi sınamak için o gün öyle bir fırtına, kar-kış, soğuk
vermişti ki doğa alt-üst olmuş; soğuk ve ayazdan nefes almak bile zorlaşmıştı..
Teşbihte hata olmasın Yüce Rabbim merhumun cenazesine kim gelecek, kim
gelmeyecek diye adeta o güne neredeyse bütün afetlerle doldurmuştu.
Şükür ki, Ülkücüler bu sınavdan başarıyla geçmiş, zamanı ve imkânı olan
milyonlar Ankara’ya akmıştı..
Tekbirlerle, dualarla ebedi istirahatgâhına yerleştirdik Türk Dünyasının son
Başbuğunu!
Her fani gibi O’da dünyasını değiştirmişti, fakat artık geride fikrini ve davasını yürütecek milyonlar vardı. En önemlisi “Milliyetçilik ve Ülkücülük MHP’de olur” dediği Milliyetçi Hareket Partisi vardı..

Vefatından hemen sonra kalbimden kalemime dökülen hissiyatımı sizlerle
paylaşmak isterim.
O, Asil Türk milletinin varlığı, birliği, diriliği ve iriliği için kendisini, her
şeyiyle adamış mümtaz bir vatan evladı idi..
O, bir BAŞBUĞDU..
O, Türk Milliyetçiliğinin fikri/aksiyoner önderiydi..
O, Ülkücüler için bir meşaleydi..
Sönmeyecek bir ışık, fikir ve devlet adamı idi..
O, hayatı boyunca, gördüğü işkencelere, girdiği tabutluklara, hapislere rağmen hiç
eğilmedi, hiç bükülmedi.
Hep dikti!
Devlet ebet-müddet ilkesinden hiçbir zaman vazgeçmedi..
Türk milliyetçileri ve Türk milletine gönülden bağlı olanlar ile bütün Türk Dünyası
bu duruş ve vasıflarından ötürü, O’nu örnek almalı…
Son söz:
Seni unutmadık, özlemle, saygıyla tazimle ve minnetle anıyoruz..
Ruhun şad, mekanın cennet olsun; Aziz BAŞBUĞUM..
Bizi bıraktığın günden günümüze dönüp güne ait birkaç kelamda bulunmak
gerekirse, söyleyeceklerimizin tamamının özeti aşağıdaki birkaç cümledir.
Son zamanlarda çeşitli rüzgârlara ve hırslarına kapılıp, senin bizlere emanet
bıraktığın Milliyetçi Hareket Partisine; içerden ve dışarıdan bazı kişiler tarafından,
(kökü dış kaynaklı) çeşitli fikirler şırınga etmeye, farklı farklı elbiseler giydirmeye
kalkanlar olsa da. En kısa zamanda yeniden derlenip toparlanıp. Fikirlerin ve
ilkelerin, ülkülerin doğrultusunda Türk milletinin yegâne dayanağı, sığındığı son
kale olmaya devam edecektir.
Bu maksatla kökü asırlara dayanan kutlu ağacın kökten kurumasını
önleyip aksine gürleşmesini sağlamak ve de bol meyve vermesi için
kanaatimce; yerinde-zamanında ve iyi bir budama gerekir!
Budama demişken, verimsiz dallar budanmalı, ağacın gövdesine öyle veya böyle
zarar veren parazitlerden kurtulmak içinde gerekli ilaçlama yapılmalı ki, ağaç
salâh bulsun diye düşünüyorum!
Başbuğuma ölümünün 23’üncü yılında bir kez rahmet ve mağfiretler diliyor,
Davamızın ve Türk milletinin aziz şehitlerini saygıyla ve tazimle anıyorum. Ruhları
şad, mekanları cennet olsun..
Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız…
Dipnot:
Yukarıdaki yazımın tarihi 04.04.2016 olup, yazının yayımlandığı sitelerin kapanması veya açık olduğu hâlde bazılarınca yazılarımızın silinmesi nedeniyle, birkaç düzeltme/güncelleme yaparak yeniden yayımlıyorum.
Merhum Başbuğ’u bir kez daha Rahmetle ve tazimle anıyorum.
Ruhu şad, mekânı cennet olsun inşallah!
H.K
