RECEP CANSU’NUN
“TULPAR”I ÜZERİNE
Tulpar; Tanrı’nın Türk kahramanlarına binek ve can yoldaşı olarak armağan ettiği atın özel adıdır. O; rüzgârın ruhudur, kanatları sayesinde hızlı koşar, darda kalanların imdadına kahramanları yetiştirir. Göklerin hâkimi olan Tulpar; Türk kahramanlarının ismiyle birlikte anılır. Atatürk’ün Sakarya’sı, Köroğlu’nun Kırat’ı, Battal Gazi’nin Aşkar’ı, Oğuz Kağan’ın Alaca’sı, Manas Han’ın Akkula’sı, Kültekin’in Bayşu’su, Dördüncü Murat’ın Dağlar Delisi, Genç Osman’ın Sisli Kır’ı, Yavuz Sultan Selim’in Karaduman’ı bunlardan bazılarıdır. Burada Tulpar, kahramanların vefalı dostu ve koruyucu gücü olarak tecessüm etmiştir.
Korkunun oluşturduğu tehlike ile dövüşen insan cesurdur. Cesaret her insanda olabilecek bir karşı koyuştur. Kahramanlık ise cesaretin en üstünde yer alan olağandışı bir davranıştır. Kahramanlık, Tanrı’nın yalnızca Türk milletine verdiği bir korkusuzluk cevheridir. Kahramanlık, Atsız’ın şiirinde olduğu gibi; “Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,/ Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir./Bunun için ölüme bir atılış gerekir./Atıldıktan sonra bir daha dönmemektir…’’
Orhun Kitabelerinde Bilge Tonyukuk: “Korkmadık. Savaştık.” derken İstiklal Marşımız;
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.” dizeleriyle başlamaktadır. Bundan dolayı Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı’nı “Kahraman Ordumuza’’ ithaf etmiş, Türk milletini de ‘’Kahraman ırk’’ olarak nitelendirmiştir.
Zafer, kahramanların ve onların atlarının alınlarına nakşedilmiştir.
Tulpar ve kahraman Tanrı’nın onlara verdiği olağanüstü davranış gücüyle birbirini tamamlamaktadır.
Kahramanlık, Türk’ün genetiğinden nesilden nesile geçer. Türk’ün kahramanlığı, sadece tarih sayfalarında kalan bir hatıra değildir. Türk tarih sahnesine çıktığı zamandan bu yana kahramanlığını her zaman göstermiştir. Aradan yüzyıllar geçse de Türk’ün kahramanlık ruhu her dem taptazedir. Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Paşa, Türk’ün kahramanlığını şöyle anlatıyor: “Siperler arası sekiz metre. Yani ölüm muhakkak. Üç dakika önce gelen bölüğün tamamı şehit olmuş. Yeni gelenler bunu biliyor ve bir üç dakika sonra kendisinin de şehit olacağının farkında ilerliyor. Ama ne ilerleme! Bir an bile sarsılma, durma, geriye bakmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kur’an okuyor bilmeyenler Kelime-i Şahadet getiriyor. Az sonra öleceğini bile bile gözünü kırpmadan şehadete gidiyor. İşte Çanakkale Savaşlarının zaferle sonuçlanmasını sağlayan şey, milletimiz ve onun askerindeki bu yüce ruhtur.”
“Gidip de dönülmeyen uzak vatan Yemen’de Mehmetçik’e hava değişimi verilse de, o görevinin başından asla ayrılmaz. Çünkü onlar kutsal görev bilinciyle hareket ederler:
“Yemen kuşu ötmem demiş
Lâle sümbül bitmem demiş
Tebdil hava alan kardeş
Ben evime gitmem demiş”
Sevgili dostum, aziz gönüldaşım Recep Cansu’nun “Tulpar”ını okurken zihnim bu duygu ve düşüncelerle dolup dolup taştı. Sonra Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun şu sözlerini hatırladım: ‘’Yaşlar kurur, iniltiler durur, çukurlar dolar, yangınlar söner, mezarlar çöker, viraneler şenlenir; her şey bitti sayılır… Yalnız kitapların arasında hareketsiz duran barut tozlarına benzeyen yazılar, hatıralar kalır…”
Anı/roman üslubuyla kaleme alınan Tulpar, yazarın mesleğe girişinden emekli oluncaya kadar olan süreci kronolojik bir sıra düzeniyle okuyucusuna yansıtıyor. Direnme gücü, mücadele azmi ve başarma hırsı onun hayat felsefesi olarak aklında ve kalbinde yer edinmiştir. Yazarın akıcı anlatımı okuyucuyu sarıp sarmalıyor, olayların içine çekiyor. Bazen onunla çatışmaya giriyorsunuz bazen de bilgece tahlilleriyle kendinize yeni bir yol buluyorsunuz. Devletin bekası, millet ve vatanın bölünmezliği konusunda verilen mücadelenin kahramanlık boyutu gözler önüne seriliyor.
Recep Bey’le aynı yerde bir müddet çalışma bahtiyarlığına ermiş birisi olarak diyebilirim ki; kendisi sadece görev alanıyla değil vatansever tutum ve davranışlarıyla da halk ve mesai arkadaşları üzerinde bir sinerji yaratmıştır. Huzur ve güven ortamını sağlamadaki başarısı, onun etrafında oluşan sevgi atmosferini genişletmiştir. Okuyan, araştıran, tahlil yapan, yargıya varan bir aydın olarak kültürel değerlerine bağlı, devlet, vatan ve millet konularında duyarlığı son derece net ve yüksek seviyededir. Konuya tanık olmuşluğumuz vardır.
Her kahramanın bir Tulpar’ı vardır. Tulparlı kahraman, günümüzde de bütün hareketliliğiyle yaşamaktadır. Bunun örneklerinden birisi de Recep Cansu’nun örnek hayatıdır. Kırk yoldaşıyla birlikte “Ya İstiklal Ya Ölüm’’ diyerek Çin sarayını basan Kürşat’ın yeşerttiği kahramanlık ruhu, hâlen bölücü hainlerin üzerinde sert fırtınalar olup esmektedir.
Mehmet Kaplan, Mehmetçik’e seslenir; “Bir kardeşin uzakta şehit düşerken sen beride, diri, dimdik durur, etrafa sakin ve gösterişsiz bakardın. Kayalar ortasında terk edilmiş Mehmetçik, hayatına karışmış, kaya gibi sağlam vücutlu, sağlam ruhlu insan, seni ancak kayaların dili ile anlatmak mümkün.’’
Recep Cansu, Tulpar anı/romanında verilen şanlı mücadeleyi Mehmetçikleriyle birlikte “biz’’ diyerek kayaların diliyle anlatıyor.
Ahmet URFALI
Şair/Yazar