Kenan EROĞLU
Monşer: Bugün bazı konuları ben size sormak istiyorum. Sık sık Monşer diyorsunuz bazen de Mankurt kelimesini kullanıyorsunuz. Monşer’i anladık, bunu o kadar çok anlattınız ki neredeyse herkesi Monşer yaptınız. Bazen de Monşer ile Mankurt kelimesini birlikte kullandığınız oluyordu. Nedir bu Mankurt açıklar mısınız?
Odgurmuş: Konuyu yani Mankurt konusunu açıklamadan öce sözlüğe bakıyoruz Mankurt nedir diye: Sözlük şöyle cevap veriyor: Mankurt; Türk (Oğuz, Kazak, Kırgız ve diğer) efsanelerinde bahsedilen, maruz kaldığı acıyla milli kimlikten uzaklaşan, içinde bulunduğu topluma yabancılaşan bilinçsiz köle demektir.
Mankurt, (Bun/Ban/Man) kökünden türer. Bun sözcüğü akıl yoksunluğunu ifade eder. Moğolca Munu/Mung (Türkçe Bunu/Bung) fiilleri aklını yitirmeyi, Munah (Türkçe Bunak) sözcükleri yaşlılık nedeniyle aklını yitirmiş olan kişileri anlatır. Eski Altayca’da Manu, Tunguz ve Mançu dillerinde Mana sözcüğü akıl yitimini ve kullanılmaz hale gelmeyi belirtir. Sözcük Türkçedeki Mankafa tabiri ile aynı kökten gelir ve benzer manalar içerir. Eski Türk (Oğuz, Kazak, Kırgız ve diğer) destanlarında geçen “Mankurt” kavramı dönemin Orta Asya ulusları arasında çok yaygın bir işkence ve zihin kontrol yöntemiydi. Mankurt bazı işlemler sonucu öz benliğini yitirerek kendisini kimliksizleştiren düşmanının kuklası haline gelmiş bir zavallı insan tipidir.
Monşer: Peki herhangi bir insanı ne gibi muameleden geçirerek Mankurt yapıyorlar. Bunun belli bir yolu var mı?
Odgurmuş: Bu Mankurtlaştırma konusunda Dr. Hayati Bice’nin bir yazısından faydalanarak bilgiler verelim:
“…Önce tutsağın kafasını kazırlar, kesilen bir devenin boyun bölgesinden yüzülen bir deri parçası tutsağın kafasına bir başlık gibi geçirilir. Kafasına deri geçirilen tutsak başını yere sürtmesin diye boyuna tahta kalıp takılır, yürek paralayıcı çığlıklarını kimse duymasın diye ıssız bir yere götürülürdü. Kolları, bacakları bağlı tutsak orada güneşin alnacında, aç-susuz birkaç gün kalırdı. Başına deri geçirilenlerden çoğu acıya dayanamayıp ölür, sağ kalanlarsa belleklerini yitirerek geçmişlerini anımsamayan birer “mankurt” -köle- olurlardı. Tutsakların ölüm nedeni açlık, susuzluk değildi. Zavallılar başlarına geçirilen taze deve derisinin güneş altında kuruyarak büzülmesi sonucu acıya dayanamadıkları için ölürlerdi. Sımsıkı sarılan deri kurudukça tutsağın kazınmış başını mengene gibi sıkıştırırdı. Bütün bu acılar sonunda tutsak aklını yitirmeye başlardı. Juan-juanlar işkencenin beşinci gününde sağ kalan var mı diye bakmaya gelirlerdi. İşkenceye tutulanlardan biri bile sağ kalsa amaçlarına ulaşmış sayarlardı kendilerini… “Mankurt” kim olduğunu, soyunun-sopunun nereden geldiğini, adını, çocukluğunu, anasını-babasını bilmezdi kısacası insan olduğunun bile farkında değildi. Benlik bilincini yitirdiği için efendisine iktisadi açıdan büyük avantajlar sağlardı… Herhangi bir köle sahibi için en büyük tehlike, kölesinin başkaldırmasıdır. Her köle fırsat bulunca isyan eder; oysa Mankurt köleler arasında kaçmayı, karşı koymayı, başkaldırmayı düşünmeyen, alışılmışın dışında tek varlıktı. Köpeklerin sahiplerini dinlemeleri gibi Mankurt ta efendisinin sözünden dışarı çıkmazdı. Efendisinden başkasının sözünü dinlemez, bedeninin gereksinmelerinden başkasını düşünmezdi…. En kirli, en ağır işler Mankurt’lara verilir, sonsuz sabır isteyen bıktırıcı, sıkıcı, sinir törpüleyici işler onlara yaptırılırdı.”…
Dr. Hayati Bice’nin Cengiz Aytmatov’dan naklen söz ettiği makalesinde; Aytmatov daha sonra sözü bugüne getirir: “Totaliter sistemde bütün toplumun, -senin de benim de-, herkesin aklı-fikri, anlayışı, bir ideolojik bir cendereye kondu. Bu, insanları baskıcı bir rejime körü körüne bağlamak maksadıyla yapılmıştı.” (Dr. Hayati BİCE: “Dr. Hayati Bice Kütübhanesi”, Mankurt-laş-tırıla-mayanlar dan mısınız? 20 Haziran 2006)
Dr. Bice’nin yazısında Aytmatov Sovyetler zamanında da Komünist idaresinde insanların Mankurt’laştırıldığını ifade etmektedir.
Monşer: Demek Mankurt’luk böyle yapılıyormuş. Eee şimdi Mankurt ve bazı da Monşer diye kullandığınız tabirin günümüzle bir ilgisini kuramadım.
Odgurmuş: Tarihte olduğu gibi ne yazık ki, günümüzde de bazı Mankurtlar var. Hatta bunların çoğu da gönüllü Mankurt’luk yapıyorlar. Şimdiki gönüllü Mankurt-Monşer’ler herhangi bir işkenceye, kafalarına deve derisi geçirip kurutmaya gerek kalmadan yapıyorlar.
Günümüz Mankurt’larının bazı belirgin özellikleri vardır.
- Bunlar geçmişte savundukları tüm değerlerden sıyrılmış görünüyorlar.
- Eskiden devlet, millet hassasiyetleri vardı, bugün bu konuda hiçbir hassasiyetleri kalmamıştır.
- Eskiden komünizme ve komünistlere karşı mücadele ederler, komünizmin ülkemiz için en önemli bir tehlike olarak görürlerdi şimdi ise bu konuda hiçbir hassasiyetleri kalmamıştır.
- Eskiden Marksist, ateist, din düşmanı yazar çizerlerden nefret ederlerdi. Şimdilerde ise bu yazar çizerlerin görüşlerini paylaşmaktan geri kalmazlar. Yer yer onları överler, ölüm yıldönümlerinde anarlar, taziyede bulunurlar.
- Bu yeni Mankurt’lara göre en doğru kendileridir. Kendilerinden başka hem doğru yoktur hem de doğruyu bilen de yoktur.
- Bunlara göre sadece kendileri uyanık, kendileri dışında hem halk uyuyor hem de yöneticiler uykudadırlar.
- Bunlara göre herkes cahil, sadece kendileri bilgili.
- Hatta bunlar, Ayetleri, Hadisleri ve özlü sözleri dahi kendileri dışındaki cahil gördükleri, uyuyor olarak gördükleri insanları hizaya getirmek için kullanmaktan da geri kalmazlar.
- Bu günümüz Mankurtlarına göre Ayetler, Hadisler ve özlü sözler asla kendileri için dikkate alınması gereken bir ders değildir. Çünkü bunlar kendilerini hep en üstün en düzgün ve en önde görürler.
- Bunların paylaşımları herhangi bir bilgiye pek dayanmaz. Genellikle sosyal medya yalanları ile idare ederler. Yaptıkları alıntı paylaşımlar doğru mudur, eğrimidir, gri propaganda mıdır, Paylaşılan konunun aslı var mıdır, yok mudur asla bakmazlar.
- Bunlar için paylaştıkları konunun aslının olup olmasının bir önemi yoktur. Onlar için önemli olan yapılan yanlış paylaşımın günümüz şartlarına uyuyor olması yeterlidir.
Kısaca özetlemeye çalıştığım Mankurt ya da Monşer’lik konusunda bilgiler vermeye çalıştım. Etrafımıza baktığımızda bu gibileri görmek her zaman mümkün. Bu yüzden dikkatli olmak gerekir.