Safter TANIK
“Trump; devletin, ekonomi ve sosyal hayata müdahale ettiği bir sistemi inşa etmeyi düşünüyor. Bu, devlet kapitalizmidir. Resmi ideoloji ile devlet ve uluslararası kurumlarda etkin olan küreselciler ise önünde duran en büyük engeldir.
Ekibinin ortak özelliği; birkaçı hariç hepsinin varlığını Trump’a borçlu olması, radikal-itaatkâr-kendini göstermek için cesaretle risk alacak bir özelliği içermesidir. Buna, “lider odaklı” bir kabine de diyebiliriz.
ABD’de; ulusalcılar, küreselciler, Yahudi kökenli sermaye sahipleri olmak üzere üç büyük güç var. Trump; küreselciler ile mücadelede, büyük kısmı küreselcilere destek vermekle birlikte Yahudi kökenli sermaye sahiplerinin bir kısmının desteğini almayı düşünüyor.
Biden ve İngiltere’nin hedefinde olan Rusya değil, Putin iktidarıdır. Ukrayna-Rusya Savaşı ile Putin’in iktidarına son vermeyi, çok uluslu küresel şirketlerin işbirlikçilerini tekrar egemen kılmayı düşündüler.Trump’ın ise; Çin’i çevrelemede, Rusya’yı yanına alma var.
Ukrayna-Rusya Savaşı’nda; iki tarafın, savaşı sonlandırmada neden ve bahaneleri var. Bu, Trump’ın işini kolaylaştıran bir durum. Haliyle Trump’ın;2025 baharında, Putin ile barış görüşmesine başlayacağını düşünüyorum.
ABD’nin; İsrail saldırılarına tam destek vermesi, küreselcilerin Ortadoğu’yu yeniden dizaynı, BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ile ilgilidir. Burada; oyunun yazarı başaktör ABD, fırsat bu fırsat deyip topraklarını genişletmek isteyen İsrail ise uygulayıcı konumdadır.
İsrail, ABD’nin Ortadoğu’da tek güvendiğigarnizon devlettir. ABD’nin 51’nci eyaleti gibidir. Bu nedenle; korunması-kollanması, ABD’nin devlet politikasıdır. Bu, Trump için de geçerlidir.
Trump’a göre; ABD’nin çıkarı esas olmak üzere, İsrail korunmalı ve kollanmalıdır. İsrail için tehdit oluşturan İran’ın vekil güçleri tasfiye edilmelidir. Filistin-Lübnan sorunu bir an önce çözümlenmelidir. Zira ABD’nin bu konu ile daha fazla uğraşması, güç-zaman kaybıdır. ABD, bölgede kaybettiği itibarı tekrar kazanmalı. Bölgede etkin Türkiye ve Mısır gibi ülkelerle olan ilişkisini geliştirmelidir.
Netanyahu; şeklen de olsa, var olan Filistin Devleti’ne son vermeyi hedefliyor, dört milyon Filistinli ise önündeki en önemli engeldir. Bu nedenle; Filistin Devleti’ne son verse de, Filistin sorunu sürecektir.
UCM’nin (Uluslararası Ceza Mahkemesi) Netanyahu hakkındaki tutuklama kararı, dünyada geniş kabul görmesi; O’nu ve askeri tepe yönetimini tedirgin etti, ABD başkanına daha da bağımlı kıldı.”.
ABD gerileme dönemine mi girdi?
ABD; 2008 Mortgage Krizi ve 2019 COVID salgınının faturası ile dünyanın en borçlu ülkesi oldu.. Öyle ki GSMH 27, kamu borcu 35 trilyon dolar Bu; liderliğini korusa bile, dünyadaki tek egemen ülke olmaktan çıkardı, dolara duyulan güveni derinden sarstı.
ABD merkezli küresel şirketlerin; sanayi tesislerini Çin’e-Meksika’ya taşıması, Şikago-Detroit gibi sanayi şehirlerinde işsizlik-fakirleşmeyi doğurdu.
Satınalma gücü paritesi dikkate alındığında; fert başına gelir, 1980’li yıllar seviyesinde. 40 milyon kişi evsiz, sokakta barınıyor. 60 milyon kişi aşevlerinden besleniyor. 90 milyon kişinin de buna dâhil olması söz konusu.
ABD; son dört yılda, 10 milyon göç aldı. Göçmenlerin düşük ücretle çalışmaya razı oluşu, beyazların işsiz kalmasını getirdi. Demografik yapı; kurucu unsur WASP (Beyaz Anglosakson Protestan) aleyhine, Hispanik lehine bozuldu. İç güvenliğe darbe vurdu.
Kürtaj-LGBT politikaları, aile bağını kopardı, nüfus artışını düşürdü.
Büyük bir değişimi mi getirecek?
Trump; devletin, ekonomi ve sosyal hayata müdahale ettiği bir sistemi inşa etmeyi düşünüyor. Bu, devlet kapitalizmidir. Resmi ideoloji ile devlet ve uluslararası kurumlarda etkin olan küreselciler ise önünde duran en büyük engeldir.
Kısaca, büyük bir değişimi planlıyor. Kabinesi de bunu gösteriyor.
Kabinesinin özelliği nedir?
JD Wance (Seçilmiş Başkan Yardımcısı), Marco Rubio (Dışişleri Bakanlığı), Pete Hegseth (Savunma Bakanlığı), Doug Burgum (İçişleri Bakanlığı), Robert F. Kennedy Jr.(Sağlık Bakanlığı), Doug Collins (Gazi İşleri Bakanlığı), Kristi Noem (İç Güvenlik Bakanlığı), Mike Waltz (Ulusal Güvenlik Danışmanı), Susie Wiles (Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü) Elon Musk ve Vivek Ramaswamy (Hükümet Verimliliği Bakanlığı) Tom Homan ( Sınır Koordinatörü) atamasını yaptığı dikkati çeken isimler.
Ekibine baktığımızda; ikinci adam konumundaki Elon Musk ve ilaç şirketleri ile kavgalı Robert F Kennedy’nin yeğeni kısaltılmış adıyla RFK Jr dışında, popüler bir isim yok.
Ekibi; liberal, ırkçı, Amerikan milliyetçisi, evanjelist, Yahudi kökenli, İsrail yanlısı, Çin karşıtı isimlerden oluşuyor.
Bir de; buna, Tiffany’nin kayınpederi Lübnanlı milyarder Arap kökenli Hrıstiyan Massad Boulos dâhil oldu.
Ekibin ortak özelliği ise; birkaçı hariç, hepsinin varlığını Trump’a borçlu olması, radikal-itaatkâr-kendini göstermek için cesaretle risk alacak bir özelliği içermesidir. Buna, “lider odaklı” bir kabine de diyebiliriz.
Stratejisi nedir?
ABD’de; ulusalcılar, küreselciler, Yahudi kökenli sermaye sahipleri olmak üzere üç büyük güç var. Trump; küreselciler ile mücadelede, büyük kısmı küreselcilere destek vermekle birlikte Yahudi kökenli sermaye sahiplerinin bir kısmının desteğini almayı düşünüyor. Bu da; dışardan çok, içerde uğraş vereceğini gösteriyor.
Bir darbe ya da suikaste maruz kalır mı?
Trump; askeri değil, yargı darbesine maruz kalabilir. Bir de ABD’de suikast geleneği var. Nitekim geçmişte birçok başkan suikaste maruz kaldı. Bu nedenle; bu ihtimal, daha güçlü görünüyor.
Ukrayna-Rusya Savaşı’nı sonlandırabilir mi?
Ukrayna-Rusya Savaşı, 3 yıldır devam ediyor. Taraflar, konvansiyonel silahın her türlüsünü kullandı. Savaş; orta menzilli füze atışları ile zirve yaptı. Bundan sonrası, nükleer bir savaş. Bu da çok düşük bir ihtimal olarak görülüyor.
Ukrayna; savaşta, en çok zarar gören ülke oldu. Toprağının % 20’sini kaybetti. Büyük yıkıma uğradı.Halkının önemli kısmı oradan oraya ya da ülke dışına göç etti. Asker sıkıntısı çekiyor. Savaşı, Batı’nın mali ve askeri silah-mühimmat-personel desteği ile sürdürüyor.
Rusya; Ukrayna’da, kendine bağlı bir yönetimi iktidara getiremedi. Ancak Kırım ve Rus çoğunluğun yaşadığı Ukrayna’nın doğusunu ele geçirdi. Önemli bir mali ve askeri kaybı oldu. Bununla birlikte derin bir ekonomik kriz yaşamadı. İran-Kuzey Kore’nin askeri desteğine ihtiyaç duydu ise de savaşı kendi imkânları ile sürdürüyor, sahip olduğu doğal kaynakların geliri ile de finanse ediyor.
Mevcut duruma bakıldığında; iki tarafın, savaşı sonlandırmada neden ve bahaneleri var. Bu, Trump’ın işini kolaylaştırıyor. Haliyle Trump’ın; 2025 baharında, Putin ile barış görüşmesine başlayacağını düşünüyorum.
Savaş, bir anda neden ivme kazandı?
Bunda; Trump’ın onayı olduğunu söyleyenler olduğu gibi, “Trump’a göreve başladığında, pimi çekilmiş bir bomba bırakıldı” diyenler var.
Trump’ın; pazarlıkta, avuç-sopa gibi bir metodu var. Konuya bu açıdan bakıldığında onayı olabilir. Ancak savaşın anormal hal alması, uzaması çözümsüzlüğü getirecektir. Bu da devlet dışı aktörlerin en çok istediği bir şeydir.
Trump’ın Rusya’ya bakışı nedir?
Trump’ın; Çin’i çevrelemede, Rusya’yı yanına alma var. Bu nedenle; Biden’ı,“Rusya’yı, Çin ile müttefik yaptı” diyerek eleştiriyor.
Biden ve İngiltere, Rusya’yı neden hedef aldı?
Biden ve İngiltere’nin hedefinde olan Rusya değil, Putin iktidarıdır. Zira Putin işbirlikçi oligarkları tasfiye etti, haliyle küresel şirketlerin Rusya’daki talanına son verdi. Ukrayna-Rusya Savaşı ile de Putin’in iktidarına son vermeyi, çok uluslu küresel şirketlerin işbirlikçilerini tekrar egemen kılmayı düşündüler. Bir de; İngiltere’nin, tarihi olarak bir Rusya düşmanlığı var.
İsrail’in ABD İlişkisi ve Gazze-Lübnan Saldırısı
İsrail’in Gazze ve Lübnan saldırısında, “İsrail, ABD’yi kullanıyor” sözü çok geçiyor. Neden olarak da Yahudi kökenli milyarderlerin ABD’deki etkinliği ileri sürülüyor, “İsrail’i ABD kurdu” deniliyor. Bunun doğrusu var ise de yanlıştır.
Birincisi; ABD’de Yahudi lobisinin etkin gücü var ise de, ondan güçlü sermaye ve siyasi gruplar var.
İkincisi; İsrail’in kuruluşunda öne çıkan ABD değil, İngiltere’dir. ABD sonradan korucusu ve kollayıcısı oldu.
İsrail, ABD’nin Ortadoğu’da tek güvendiği garnizon devlettir. ABD’nin 51’nci eyaleti gibidir. Bu nedenle; korunması ve kollanması, ABD’nin devlet politikasıdır. Bu, Trump için de geçerlidir.
Kısaca;ABD’nin İsrail saldırılarına tam destek vermesi, küreselcilerin Ortadoğu’yu yeniden dizaynı, yaniBüyük Ortadoğu Projesi ile ilgilidir. Burada oyunun yazarı başaktör ABD, fırsat bu fırsat deyip topraklarını genişletmek isteyen İsrail ise uygulayıcı konumdadır.
İsrail; Gazze’yi harabeye çevirdi, güney Lübnan ile Beyrut’un güneyine yıkım getirdi. Suriye-İran’a saldırdı, belli başlı askeri lojistik tesisleri bombaladı. Suikastlar ile Hamas-Hizbullah’ın tepe kadrosuna ciddi bir darbe vurdu.
Gazze’nin tamamını ele geçirdi, ancak ne tam bir kontrol sağladı, ne de rehineleri kurtarabildi. Güney Lübnan’a girdi ise de, direnişi kırarak kontrolü sağlayamadı.
Durum değerlendirilmesi yapıldığında; İsrail, toprak kazanımı sağlamış, Hamas-Hizbullah’a ciddi bir darbe vurmuş ise de hedefini gerçekleştiremedi. Buna karşılık mali ve askeri kaybı büyük oldu. Bir de; verdiği tahribat, sivil kaybı, başvurduğu şiddet ile hem itibarını kaybetti, hem de ABD’nin itibarına zarar verdi.
Trump’ın İsrail politikası ne olacak?
Trump’a göre; ABD’nin çıkarı esas olmak üzere, İsrail korunmalı ve kollanmalıdır. İsrail için tehdit oluşturan İran’ın vekil güçleri tasfiye edilmelidir. Filistin-Lübnan sorunu bir an önce çözümlenmelidir. Zira ABD’nin bu konu ile daha fazla uğraşması, güç-zaman kaybıdır. ABD, bölgede kaybettiği itibarı tekrar kazanmalı. Bölgede etkin Türkiye ve Mısır gibi ülkelerle olan ilişkisini geliştirmelidir.
Her ne kadar Biden’ın bir hamlesi olsa da,İsrail-LübnanAnlaşmasıbunun ilk adımıdır.Kızı Tiffany’nin kayınpederi Lübnanlı milyarder Arap kökenli Hrıstiyan Massad Boulos’u Ortadoğu ve Arap dünyası danışmanlığına getirmesi ise bunu gösteriyor.
Netanyahu neden kabul etti?
UCM’nin (Uluslararası Ceza Mahkemesi) hakkındaki tutuklama kararı, dünyada geniş kabul görmesi, O’nu ve askeri tepe yönetimini tedirgin etti.
Biden; giderayak kendisine, ABD’ye itibar kazandırmak için şimdilik “dur” dedi.
Güney Lübnan’daki kara harekâtında; tepe yönetimine ciddi darbe vurmasına rağmen, Hizbullah’ın önemli direnişi ile karşılaştı, Lübnan için düşündüğü kaos-iç savaş hesabı tutmadı, savaşın uzun süreceğini ve hedefe ulaşmada zorlanacağını düşündü.
Yaptığı anlaşma ile Hizbullah’ın silahsız hale getirilmesini Lübnan Ordusu’na bıraktı. Böylece hem İsrail’in kuzey sınırını güven altına almayı, hem de saldırı için haklılığını göstermeyi hedefledi.
Güney Lübnan’daki askeri birliğin bir kısmını çekerek, Gazze ve Batı Şeria’daki operasyona ağırlık vermeyi düşündü.
Gazze ve Batı Şeria’daki hedefi nedir?
Şeklen de olsa, var olan Filistin Devleti’ne son vermeyi hedefliyor. Filistinli nüfus ise önünde duran en büyük engeldir.
Zira İsrail’in nüfusu 10 milyon. Bunun 5 milyonu çifte vatandaş. 10 milyonun 2 milyonu Filistinli (Çoğu Batı Şeria’da).Bir de Gazze’de yaşayan 2 milyon Filistinli var. Yani nüfusunun üçte biri Filistinlilerden oluşuyor. Bu demografik yapı ile Filistin Devleti’ne son verse de, kan davası haline gelen Filistin sorunu devam edecektir. Filistinlileri ülke dışına göçe zorlaması, işte bu nedene dayanıyor.
Netanyahu; tutuklanıp, cezalandırılır mı?
Bu; ABD’nin gözden çıkarıp, çıkarmamasına bağlıdır. Eşinin; ABD’ye gidip, Trump ile görüşmesi de tedirginliğini gösteriyor.
DEVAM EDECEK