Odgurmuş: Prof. Dr. Osman Turan hakkında bilgi verebilir misiniz? Osman Turan’ı okumak ve anlamak neden bu kadar önemli?
Ögdülmüş: Prof. Dr. Osman Turan hocayı okumak ve anlamak gerekiyor.
Osman Turan; Türk Milliyetçiliği fikrinin en önde gelen simasıdır. Ziya Gökalp’tan sonra, düşünce sistemimiz içinde yeni bir medeniyet hamlesi için, geçmişte Türk Milleti olarak “Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi” düşüncesinin esaslarını eserlerinde ortaya koymuştur.
Geçmişe takılmadan, geçmişten hız ve ilham alarak hareket etmemiz ve Milli tarih şuuruna ermemiz için pek çok eser yazmıştır..
“Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi” nin, “milli, İslami ve insani esaslarını” tarihten örneklerle ve büyük bir vukufiyetle ele almış, tarihin tozlu sayfaları arasında kalan değerlerimizi yeniden bize hatırlatmıştır.
“Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi” kitabının ön sözünde “Milletin istikbali için tarihi yazmak, yapmak kadar mühimdir. Tarihi bilmeyen, şuurunu taşımayan milletler hafıza ve idraklerini kaybetmiş şaşkın kişilere benzerler” diyerek tarih yazmanın önemine dikkat çektiği gibi bu yolda çaba sarf etmiş ve kendisinden sonra gelen tüm tarihçilere kaynak teşkil eden önemli eserler bırakmıştır.
Odgurmuş: Osman Turan’ı diğer tarihçilerden ayıran en önemli özellik nedir?
Ögdülmüş: Osman Turan Türk tarihini bir bütünlük içinde anlamaya ve açıklamaya çalışmıştır. O’na göre; Türkler “milli, islami ve insani duygularını ahenkli bir şekilde terkib ederek, bir dünya nizamı davası “ gütmüşlerdir. Onların İslami kabulleri, bir inkılâp, İslam ve dünya tarihinde bir dönüm noktası oluşturmuştur.
Tarih, toplumun hafızası, kişiliği, kültürü ve geleceği olduğundan, tarihçinin görevi çok hayati bir önem taşımaktadır. Bir bakıma toplumun geçmişte var oluşunun temelleri, tarihçi tarafından keşfedilmekte ve gelecekte var olabilmesinin şartlarının neler olması gerektiğinin genel hatları ortaya konmaktadır. Bunlar toplumun kendisini bilmesi için vazgeçilmez unsurlarıdır. Osman Turan eserleri ile tam anlamıyla bu işi yapmıştır.
Medeniyetimizin temellerinde “milliyet, din ve insanlık ideallerini” gören Osman Turan bu ideallerin Türk milletinin kurduğu tüm devletler için de geçerli olduğunu belirterek; Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihinin 38. sayfasında aynen. “Türk kağan ve sultanlarının bir yandan ilahi irade ve hâkimiyetle teyit olunduklarına ve Tanrı’nın himayesine mazhar ve mümtaz bir millet olduklarına inanmaları ile insanlık ideali arasında bir tezadın olacağı akla gelir. Lakin milli hudutlar genişleyip yabancı kavim ve dinler üzerinde kurulu büyük imparatorluklar meydana çıktıkça milliyet duygularının insanlık ideali ile birleşmesi yükselmesi kolay olmuştur. Zira içtimai adalete ve nizama bağlı milli devlet ve demokratik cemiyet anlayışının genişlemesi sayesinde milletin babası sayılmakta olan Türk hükümdarları, imparatorluk halinde ve hususiyle İslam çağında derhal ‘cihan ailesinin babası’ mevkiine yükseliyor ve bunu bizzat ifade ediyorlardı. Öte yandan Türkler İslam çağında olduğu gibi Şamani devrinde de ne kadar dindar ve Allah’a inanmış idiyse yabancı dinlere saygı göstermeyi de o derece kendi hâkimiyet, adalet ve insanlık duygularına uygun buluyorlardı. İşte Türk Cihan hâkimiyeti ve dünya nizamı mefkûreleri de bu temel üzerinde ve bu sayede gelişiyordu”.
Yine, ‘Türkiye’de Komünizmin kaynakları” kitabının 123. Sayfasında “ Bir Milletin varlığı, birliği ve bekasını sağlayan Allah, dini ve milli mukaddesat, ahlak ve mefkûre, tarih şuuru, din, dil, edebiyat birliği ortadan kalktığı veya bu birleştirici milli ve insani değerler yok olduğu takdirde o milletin varlığını düşünmek imkânsızdır… Zira bu ana beşeri kıymetler var oldukça milletlerin asırlarca yabancı istilalarına karşı varlıklarını muhafaza ettikleri, komünizmin bile en dehşet verici metodlarla milletleri yok edemediği görülmüştür. Lakin bu birleştirici milli ve insani değerler yok olunca bir millet yabancı istilasına lüzum kalmadan da dağılmağa mahkûm olur”. Demektedir.
Osman Turan’ı tanımadan, anlamadan Türk Milliyetçilerinin, yeni bir diriliş, yeni bir hamle yapmaları yeni bir medeniyet hamlesine girişmeleri de imkânsız görünüyor.
O’nun Türk Tarihini destanlar devrinden beri yeniden yorumlamasını özümsemeli, ne dediğine kulak vermeliyiz.
Odgurmuş: Teşekkür ederim.