Kenan Eroğlu
Odgurmuş: Her zaman söylüyorum ya bir türlü size anlatamıyorum.
Monşer: Ne söylüyor ne anlatıyorsunuz da anlatamıyorsunuz?
Odgurmuş: Sizler hem adalet, adalet diye adalet isteyip duruyorsunuz hem adaletsizliği önce kendiniz yapıyorsunuz. Bu nasıl oluyor?
Monşer: Evet adalet istediğim doğrudur. Adaletin olmadığı bir yerde hiçbir şey düzgün olmaz. Yine söylüyorum. Önce adalet.
Odgurmuş: Siz gerçekten ve canı gönülden adalet istiyor musunuz? Ben buna bir türlü inanamıyorum.
Monşer: Neden inanmıyorsunuz? Seni inandırmak için neler yapmalıyım. Gazetelere ilan mı vermeliyim?
Odgurmuş: Siz adalet istiyorum diyorsunuz ama bu istediğiniz adalet sadece kendi fikirlerinizde olan insanları kapsıyor. Onlar için adalet diye yırtınırken, sizden olmayan birinin ihtiyacı olan adaleti ise asla görmüyor, duymuyorsunuz.
“Torpille adam kayırma ile işe yandaşlarını yerleştiriyorlar” diye ortalığı toz duman hale getiriyorsunuz. Fakat kendinize, kendi yakınınıza gelince akan sular duruluyor ve aracı ile, bildik tanıdık yoluyla Milletvekili, Bakan kapılarında bekliyorsunuz. Bu zaman ne adaletten söz ediyorsunuz ne adam kayırmadan söz ediyorsunuz. Bu adaletsizlik ve adam kayırma ve adam işe yerleştirme konusunu karşıdaki kimseler yapınca hemen adalet aklınıza geliyor ama iş kendinize gelince adalet rafa kaldırılıyor.
Monşer: Ben nerede adaletsizlik yapmışım, ben kimi adam kayırarak işe sokmuşum?
Odgurmuş: Aslında hangi birini sayayım. Siz kendiniz her durumda haklı gören, kendiniz dışında herkesi haksız gören bir tavır sergiliyorsunuz. Karşısında olduğunuz siyasi partinin her türlü yanlışını doğal olarak dile getiriyorsunuz. Buna kimse bir şey diyemez. Fakat aynı haksızlığı, aynı yanlış aynı adaletsizliği kendiniz de yapıyorsunuz.
Ağzınızdan çıkan hak-adalet içeren cümlelerin size yüklediği bir sorumluluk da yok mu? Elbette var ama görüyorum ki sizin dilinizden dökülen hak-adalet cümlelerin sorumluluğunu ya kendiniz için asla duymuyorsunuz. Ya da dilinizden dökülen hak-adalet kelimeleri sizi asla bağlamıyor. Sizin mantığınız “bunu ben yapmazsam başkası zaten yapıyor. Herkes haksızlık yapıyor, herkes kırmızı ışıkta geçiyor, herkes iş yerine zaten geç gidiyor, erken çıkıyor, hatta sadece imza atmak için gidenler bile var.” Siz başkaları hata yaparken aradığınız hak-adaleti kendinize gelince sıraladığım bu cümlelerin arkasına sığınarak rahatça yapabiliyorsunuz. Yanı kısaca kendiniz dışındaki herkese asla güvenmiyorsunuz. “Ben yapmasam bile herkes yapıyor” düşüncesine sarılmış görünüyorsunuz.
Sonuçta sizin de katkılarınızla; Trafik kuralları var ama aslında yok, kanunlar var ama aslında yok, engelliler için park yeri var ama aslında yok, haksızlık yapmak olumsuz bir tavır ama aslında olumsuz bir tavır değil. Torpil bularak, işe adam yerleştirme ayıp bir durum ama aslında çok ta ayıp değil çünkü ben yapmazsam herkes zaten yapıyor. Yani aslında ayıp değil. Siz böyle düşünüyor ve uygulamalarınızdan böyle olduğunu görüyoruz.
Monşer: Sen neler söylüyorsun. Sanki herkes sütten çıkmış ak kaşık. Bizler vatandaş olarak hata, yanlışlık ve haksızlık yapabiliriz ama devletin yapmaması lazım, devleti idare edenler ise asla yapmaması lazım.
Odgurmuş: Çok şaşırtıcı bir insansınız. Eğer bir sorumluluk veya sorumsuzluk varsa insan-devlet diye ayırma mantığınız nereden geliyor anlamakta güçlük çekiyorum. Bazı şeyler insan olarak size mübah, arada sırada yapılabilir diyerek her halde kendinizi soyutluyorsunuz. Fakat öyle anlaşılıyor ki kendiniz dışında herkes ve özellikle de devleti idare edenlerin asla haksızlık, adaletsizlik, hukuksuzluk yapmaması gerekir. Son cümleniz yani ”Devleti idare edenlerin asla haksızlık, adaletsizlik, hukuksuzluk yapmaması gerekir.” Buna elbette ben de katılıyorum. Öyle olması gerekir. Doğrudur ve ideal olanı da budur. Devletin ve devleti idare edenlerin haksızlık, hukuksuzluk yapmamasını isterken sizin şahsen haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik yapmanızı gerektirmez. Sizin de vatanını, milletini seven birisi olarak hakka, adalete ve hukuka riayet etmeniz gerekir. Şahsen her fert bu konularda sorumlu davranmalıdır. Herkes yapıyor diye, torpille işe adam yerleştirme konusuna sizin de dikkat etmeniz gerekir.
Monşer: Yine yerden yere vurdunuz bizi. Ne yapalım yani; toplum böyle, toplum toplum değil ki ben ne yapayım? Her taraftan dökülüyor. Ben ne yapabilirim ki yani. Herkes yapıyor ben de yapıyorum. Herkes bir yakını için tanıdık bildik arıyor, ben de arıyorum. Herkes hırsız diyor biz de hırsız diyoruz. Vs. vs.
Odgurmuş: Böyle düşünmek sizi şahsen sorumluluktan kurtarmaz. Sorumlu bir insan bir konuyu herkes yapıyor diye yapmaz. İnançları ve kurallar ne ise ona göre yapar, ona göre davranır. Herkes yanlış yapıyor diye (ki bu da izafi bir durumdur) sizin de yanlış yola girmeniz gerekmez. Bir de dikkate alınması gereken “vicdan” diye bir şey. Vicdanın elvermediği bir şeyi yapmamak lazım. Tabii sizde vicdan varsa?