Milli Eğitimimizin idam fermanı!
Değerli okur, gelin sizlerle üç çeyrek asır öncesine dönelim ve 1949 yılında Türkiye ile ABD arasında yapılan meşhur(!) Fulbright antlaşmasına şöyle bir bakalım…
Yazımıza konu antlaşmaya ilişkin kurulan Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu, ya da diğer bir adıyla Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri Kültürel Mübadele Komisyonu nedir ve sonuçları ne olmuştur kısaca bir inceleyelim. Yukarıda ismini zikrettiğimiz komisyon, 1949 yılında Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında imzalanan ikili anlaşmaya istinaden ve ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçen 13 Mart 1950 tarih ve 5596 sayılı kanun çerçevesinde çalışmalarına başlamıştır…
Yani, yapılan sözde Eğitim Antlaşması ile açık söylemek gerekirse ABD’nin Türkiye eğitimini hemen hemen tümden kontrol ettiği bir nevi
idam fermanı anlaşması imzalanmıştır!
Varılan anlaşmaya göre, Türkiye ve ABD hükümetleri arasında bir Eğitim Komisyonu kuruldu.
Komisyon; dördü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, dördü de ABD vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden oluştu. Çoğunluğu sağlamak ve meşum planlarını yürürlüğe sokmak için ise (dikkat buyurun) Komisyonun Başkanı olarak ABD’nin Ankara Büyükelçisi görevlendirildi!
Milli Eğitim Bakanlığında; personel politikalarından ders programlarına kadar pek çok konuda stratejik planlama yapan “Eğitim Araştırma Geliştirme Daire Başkanlığı” adlı komisyonun varlığı bu antlaşma sonucu gerçekleşti. Daire Personelinin 3/2’si Amerikalıydı!
Hasılı yaptıkları çalışmalar sonucu Türk eğitiminin müfredatını hızla değiştirdiler.
Hatta öyle kurnazca hareket ettiler ki: Milli ve yerli bilinci yok etmenin değişik değişik yollarını bulup uyguladılar!
Beri taraftan hatırlanacağı üzere okullarımıza ABD’den sadece (bir dönem benimde içmek zorunda kaldığım) süt tozu gelmedi. Halktan gizlenen eğitim antlaşmasıyla ABD, Türkiye’ye uzman, araştırmacı, öğretim üyesi adı altında personel gönderdi.
Fikri gibi kendi de ithal olan bu yabancı personel; aşama aşama Okul müfredatlarını ve öğretim politikasını kökten değiştirerek, “Soru soran-sorgulayan” yerine, “ezberci-nakilci” öğrenci yetiştirmeyi amaçladılar. “Aramanın-araştırmanın” yerini, Batı’dan esinlenen çeşitli “dayatmalar” aldı.
İlkokuldan üniversiteye kadar okutulan ders kitapları vasıtasıyla, Batı merkezli kurgu tarih bilgileriyle; gençlerimizin beynini yıkamayı amaç edindiler!
Öte yandan, işin garibi yıllardır yapılan ve algıya yönelik propagandaların aksine, gerek 04.07.1948’de imzalanan Amerikan Marshall yardımı olsun, gerekse de 27.12.1949’da imzalanan Fulbright Eğitim Antlaşması olsun, “Amerikancı” diye yaftaladıkları Celal Bayar’ın veya Adnan Menderes’in sağ görüşlü Demokrat Partisi (DP) tarafından değil;
Aksine “Milli Şef” İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı, Hasan Saka ve Şemsettin Günaltay’ın Başbakanlık yaptığı dönemde hayata geçirilmiştir! Daha açık bir ifadeyle “şeklen demokrasinin” ve tek partinin iktidarda olduğu evrede yani (Atatürk’ün şiddetle reddettiği komünizm rejiminin soslanmış hali olan) sol görüşün savunucusu haline gelen CHP zamanında yapılmıştı!
Ki, ABD’nin yurdumuzda eğitim-öğretim, siyasi veya ekonomik hegemonyasının başlangıcı; kuşku götürmez bir şekilde yukarıda anlatıldığı gibi (sözde Amerika karşıtları tarafından) gerçekleşmiştir. Özetle ülke olarak her alanda geri kalmışlığımızın temel nedeni, bence eğitimde geçmiş dönem yaşadığımız bu teslimiyettir!
Ve bu meşum antlaşmanın iptali, hiç vakit geçirmeden behemehâl gerekmektedir…
Beri taraftan, bahsettiğimiz mevzumuza ilişkin günümüzdeki yeni sürümü de, yine aynı bu zihniyet tarafından yani; yakın geçmişin “Hamburgercileri” eliyle veya bölücü-terörist Selahattin Demirtaş’a, ABD ajanı Kızıl Sorosçu Kavala’ya daha yolun başında selam gönderen “Özel” kişiler vasıtasıyla yeniden ve hemen sahneye konulmaya yönelik olan girişimleri, vakit geçirmeden tekrar başlamıştır..!
Ve maalesef ABD ile dirsek teması; yine sol, sosyalist, ya da sosyal demokrat olduğu iddiasında bulunan, ancak emperyalizmi reddeden kurucu felsefeyi ve fabrika ayarlarını çoktan terk edip, ayaklar altına alan Y-CHP tarafından hâlâ devam etmektedir!
Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız!
Harun KILIÇ
ANKARA
Not: Yazıya ilişkin tartışmasız gerçek ve teyitli olan bazı tarihi bilgiler açık kaynaklardan derlenmiştir. İsteyen istediği kaynağa bakabilir…