CUMHURİYET’E GİDEN YOL
Ahmet Urfalı
“Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” Atatürk
Devlet; aralarında dil, din, kültür, ülkü birliği bulunan bir milletin, sınırları belli bir ülkede kurdukları siyasî, hukukî, idarî bakımdan milli egemenliğe dayanan, örgütlenmiş siyasi topluluk demektir. Bir devletin kurulması için millet, ülke ve egemenlik gereklidir.
Devletler; yapıları, egemenlik anlayışları, hukuk kaynakları ve sistemleri bakımlarından farklı adlar ve yönetim biçimleriyle idare edilirler.
Egemenlik anlayışı bakımından devletler; monarşi, oligarşi, meşrutiyet ve cumhuriyetle yönetilirler.
Cumhuriyet yönetiminde devlet, egemenliğini yasal olarak yetki ve sorumluluk verdiği yasama, yürütme ve yargı görevlerini belli kurumlar marifetiyle yürütür.
İnsan toplulukları, çağlar boyunca egemenlik anlayışları farklı yönetim biçimleriyle sevk ve idare edilmişlerdir. Cumhuriyet, düşünürler tarafından teorik anlamda işlenmiş ancak uygulanması, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkelerine dayanan 1789 Fransız İhtilali sonucunda gerçekleşmiştir.
Fransız İhtilali, taşıdığı sosyal ve bireysel ilkeleri itibarıyla bütün dünyayı etkilemiştir. Osmanlı devletinde de yönetici ve düşünce insanları bu yenilikleri ülkede uygulamak için gayret sarf etmişlerdir. Türk yenileşme ve reform hareketleri tarih boyunca tavandan tabana doğru olagelmiştir. Tanzimat, Islahat,1. ve 2 Meşrutiyet de bu tespiti doğrulamaktadır. Namık Kemal, Ali Süavi, Şinasi ve Ziya Paşa hürriyet, vatan, millet gibi kavramları gündeme getirerek cumhuriyetin ilk kıvılcımı olmuşlardır.
Uzun süren savaşlar, yenilgiler, toprak kayıpları, ekonomik krizler, sosyal çalkantılar… Osmanlı devletinin sürekli gerilemesine sebep olmuştur. Mondros Ateşkesi ve Sevr Antlaşmasının ardından başlayan Milli Mücadele Hareketi, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde, yeni bir şuur ve ruhla teşkilatlanarak işgallere karşı durmuş ve İstiklal Savaşını başlatmışlardır.
22 Haziran 1919’da yayınlanan Amasya Tamiminin özü ve özeti olan; ‘’ Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.’’ Sözü hem bağımsızlığa hem de millet iradesine vurgu yapmıştır. Ardından Erzurum Kongresi sırasında Mustafa Kemal Paşa, aralarında sır olarak kalması şartıyla 28 Temmuz 1919’da sabaha karşı Mazhar Müfit Kansu’ya büyük hayalini yazdırır: ‘’Yaz Müfit, zaferden sonra hükümet biçimi cumhuriyet olacaktır.’’
Şanlı bir direnişin, büyük bir mücadelenin, kutlu bir zaferle taçlanması sonucunda Mustafa Kemal Paşa, aklında ve gönlünde taşıdığı ‘’cumhuriyet’’ ülküsüne dört yıl sonra kavuşmuştur.
Cumhuriyet, 29 Ekim 1923 tarih ve 364 sayılı yasayla, Teşkilatı Esasiye Kanununda yapılan değişikle ilan edilmiştir. Bu kanunun birinci maddesine göre, “Türkiye Devletinin şekl-i hükümeti, Cumhuriyettir” denilmiştir. 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarında da “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” hükmü yer almıştır. Cumhuriyet; devlet idaresinde millî egemenliği, millî iradeyi ve hür seçimi esas kabul etmiştir. Türk milleti için en iyi yönetim şeklinin cumhuriyet olduğunu hukuki ve siyasi anlamda sosyal hayatta yerini bulmuştur. 1982 Anayasa’nda Cumhuriyetin nitelikleri ikinci maddede şöyle açıklanmaktadır: ‘’Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti’dir.’’
Atatürk’ün sözlerini esas alarak Cumhuriyeti açıklayıcı değerler belirtecek olursak; bilimin yol göstericiliğinde akılcılık yolunu takip etmek, milli kültürü çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarmak, yokluk, yoksulluk ve cehaletle mücadele etmek, insani değerlere sahip çıkmak, devletin bağımsız-milletin hür olmasını sağlamak, devletin ülkesi ve vatanıyla bölünmezliğini savunmak… gibi temel hükümler karşımıza çıkar.
Cumhuriyetimiz kuruluşundan bu yana, 100 yıl içerisinde zorluklar yaşamış, ihanetler görmüş olmasına rağmen varlığını, sürekli güçlendirerek her bunalımı aşmasını bilmiştir. Cumhuriyet’in 100.yılını şanla şerefle kutlarken, devletimizin; ebed-müddet bekasını koruyup geliştirerek, Türk Asrı’nı, Türkiye Yüzyılı’nı yeniden kurmanın ümit ve heyecanı içerisindeyiz.
Atatürk, diyor ki: ‘’ Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.’’ İnancı ve güveniyle daha mutlu, daha güçlü bir Türkiye’ye…