DÜŞÜNME KORKUSU
Volkan Yaşar BERBER
Her insana belli ölçü ve niteliklerde kişilik özellikleri verilmiştir. Derine inerek muhakeme edebilme kabiliyetine vakıf olabilmenin hayat boyu yaşamsal tecrübe ve deneyimlerine dayandırılsa da içgüdüsel halleri göz ardı etmemek gerekmektedir. Bu içgüdüsel genetik bağlamda bireyin istençdışı davranışlarına yansımaktadır. Sorunu temel bir kültür olarak ele almak gerekirse eğitimsel geçmişten gelen öğretiler karakterinde içsel korku baskısını yenememektir.
Denilebilinir ki empatiksel ‘’Siz de bizden biri gibisiniz..’’ ‘’Bizimle birlikte öğreniyor düşünüyorsunuz…’’ bunun gibi dile getirilen olumlu ve etkin katılımlı sözcüklerle cesaretlendirilerek var olan karşılıklı sohbete katılım sağlatılabilinerek ortak konular hakkında mantıksal düşüncelerinin açığa çıkmasında destek verilebilinir. Önerilen fikirlerin eleştirilsel tarafı da dahi olsa beyin fırtınasında gözardı edilmesi gerekir ki uçuk düşüncelerin bir başka fikirleri aralayabileceği bilinmelidir.
İnsanın kendine ‘’Ben düşünmeye çalışıyorum..’’ sorarak tenkitsel yaklaşımıyla başlaması korkusunu yenmesini sağlar. Kendi fikir ve olası teorilerini kabullenmesiyle ancak karşısındakine açılarak enine boyuna nasıl düşünülebileneceğini aktarabilir. Bir başka açıdan değerlendirecek olursak eğer sorunlar hakkında ‘’hep birlikte düşünelim, araştıralım, değerlendirelim… ama ihtiyaç duyulan bilgi gereksinimi için yetersizliğimizle mi ..?’’
Bilgi olmadan, ne denli soyut ya da anlaşılmaz şeyler ortaya çıkacaktır ki konudan uzak bilinçsizce varsayımlarla zaman ve emek harcanır. Bizlerin özgüveni eksik olmamızın en büyük sebebi ise okuyan toplumlardan sayılmamamızdır. Bilime, sanata, kültüre kıymet vererek kendine güven kompleksini aşabiliriz. Mantelizme hizmet verecek iç dış birçok kaynaklardan istifade edebilmeyi öğrenmemiz gerekmektedir. İnsan ancak somut girişimlerle kendi benliğini aşabilir.
Tam anlamıyla toplumsal sağlıklı bir sistemin oluşturulamamasının getirdiği çarpıklıklarla yanlış yargıların halen peşinde mum tutmaktayız. Düşünce korkusunun geçmişten gelen baskınlaştırılmış mantığın çözümlenemeyen tarafıyla meşgul olabilmesini keşfedemediğimizden kaynaklanmaktadır. O yüzden insanın kendini erken keşfedebilmesine imkan verecek bilimsel teorilerin eğitime yansıtılması elzemdir.
Farkındalığınızla nasıl yaptığınızı, kendinizin okuyarak mı… dinleyerek mi… görerek mi… keşfettikten sonra dışarı aktarımının ne şekilde olacağını belirleyerek en anlamlı şekilde uygulanabilinir. ‘’Benim için ne anlama geldiğini…’’ kendine sorduktan sonra başkalarınca önemsenebilir hale getirilmesini sağlayarak verimli olmasına imkan verilir. Her insanın kişiliği farklı ve derin olduğu bilinciyle içsel fikirlerinizi korkularınızdan arınmışçasına dışa vurumu zamana bırakılır.
Elde edilen tecrübe ve bilgilerle neler yapılabileceğini keşfeden insan… zamanla kendini yetiştirerek topluma faydalı olabilmeyi öğrenir. Sizi devamlı olabilecek yaşamsal sorunlarla karşı karşıya getiren etkenlerle nasıl başa çıkılabileceğini sınırlarınızı aşarak düşünebilme kabiliyetinizle aşarsınız. Düşünme korkularını ancak, her insanın kendi çabasıyla aşmayı öğrenerek kendine , ailesine, işine, topluma faydalı olabilir.