RAMAZAN KÜLTÜRÜ
Ahmet URFALI
Edebiyat toplumun aynasıdır. İnsan ve toplumu ilgilendiren herşey edebi-estetik disiplin dikkate alınarak edebiyatın konusu olabilir. Din, insan ve toplum hayatında önceliği olan bir kurumdur. Oruç tutmak,İslâm’ın şartlarından farz olan bir ibadettir. Ramazan, Kameri ayların dokuzuncusu olup oruç bu ayda tutulur.
Ramazan inanç, kültür ve gelenek olarak Türk millletinin önemli bir değeridir. Teravih, iftar, sahur, Kadir Gecesi inancın toplum üzerindeki yansımalarını gösterir. Öte yandan atasözleri,deyimler, maniler, ilahiler ve şiirlerle dopdolu geçen ramazan, edebiyat alanına da farklı etkiler yapmıştır. Ramazan gecelerinde yapılan eğlenceler toplum tarafından beğenilerek izlenmiştir. Yardımlaşma duygularının zirve çıktığı bu ayda suçun her türlüsünde azalma olduğu bir gerçektir. Oluşan manevi hava, her kesimi çekim sahasına alarak sevgi ışıltılarının gönülleri aydınlattığı, davranışlarda görülmektedir. İnsanların ruhlarında yanan mahyalar, fazilet ve hikmetin güzellikleriyle çorak bozkırları çiçeklendirmektedir. Türk kültür ve medeniyetinin mühim bir öğesi olan ramazan, yüzyıllardan beri Türk milletini ortak değerlerde birleştirip bütünleştirmektedir.
Türk edebiyatı bünyesinde bir ramazan edebiyatı doğmuş, Ramazaniye adıyla bir edebi tür oluşmuştur. Tasavvuf ve divan edebiyatnda yoğun olarak işlenen Ramazaniyeler günümüzde de örnekler vererek geleceğe doğru uzanmaktadır.
Enderunlu Fâzıl, Sâbit, Nazîm, Edirneli Kâmî, Nedîm, Koca Râgıb Paşa, Şeyh Galib, Enderunlu Vâsıf, Sünbülzâde Vehbî gibi isimler ramazâniyye şairleri arasında sayılabilir.
Yakın zaman şairleri de ramazan şiirleri yazmıştır. Mehmet Akif Ersoy, ramazanı dizelerine şöyle aksettirir:
‘’Yâ Rab, şu muazzam Ramazân hürmetine,
Kaldır aradan vahdete hâil ne ise.
Yâ Rab, şu asırlarca süren tefrikadan
Artık ezilip düşmesin ümmet ye’se
Mâdâm ki verdin bize rûh-ı nevîn
Yâ Rab, daha bir nefha-i te’yîd insin. ‘’
Arif Nihat Asya, Ramazan Akşamı başlıklı şiirinde İstanbul camiilerini dile getirir:
‘’İftar topu aksedince İhsâniye’den
Seslendi ezanlarım, Süleymaniye’den
Altında ve üstünde yanıp bin kandil
Nûr indi civâra Nuûruosmaniye’den ‘’
Faruk Nafiz Çamlıbel, Ramazan ayının bir başka yönünü şiirleştirir:
‘’Alnımız secdede bulsun bizi her lahza ezan
Ve hazin ömrümüzün her günü olsun Ramazan
Zikrimiz Arş’-ı geçip fecre kadar yükselsin
Mâveralardan ümîd ettiğimiz ses gelsin ‘’
Yahya Kemal Beyatlı, ‘’Atik Valde’den İnen Sokakta ‘’ şiirinde hayatın içindeki ramazanı anlatır:
‘’İftardan önce gittim Atik-Valde semtine,
Kaç def’a geçtiğim bu sokaklar, bugün yine,
Sessizdiler. Fakat Ramazan mâneviyyeti
Bir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti;
Semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler,
Sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer;
Bakkalda bekleşen fıkarâ kızcağızları
Az çok yakından sezdiriyor top ve iftarı.
Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün;
Bir top gürültüsüyle bu sâhilde bitti gün.
Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,
Bir nurlu neş’e kapladı kerpiçten evleri.
Yârab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz!
Tenhâ sokakta kaldım oruçsuz ve neş’esiz.
Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı
Hadsiz yaşattı rûhuma bir gurbet akşamı.
Bir tek düşünce oldu tesellî bu derdime;
Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime:
‘Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;
Madem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür.’’
Ramazan bütün renkleriyle hayatın içinde devam edip gidiyor. Türk insanının manevi yönünü kuvvetlendiren, her yıl bir ay boyunca tazelenen, yenilenen bilinç dünyası yeni güzelliklere ulaşmaktadır. Mukabeleler, hatimler, ilahilerle dini bağlar, insanları birbirine yaklaştırarak ruh ve gönül birliği yeniden kurulmaktadır. Ramazanda sadece oruç ibadeti değil, toplumsal ve kültürel bütünlüğün, millet olmanın algısı da canlanmaktadır.
Milletçe çok zor zamanlar yaşadığımız şu günlerde Allah’ın bağışlayıcı ve affedeci merhanetine muhtacız. Birlk ve beraberliğimizle, dayanışma ve yardımlaşmamızla, özgüvenimizle, güçlükleri aşmaya karşı azim gayretimizi koruyarak daha güzel günlere kavuşmak doğru yürüyeceğiz.
Başı rahmeti, ortası mağfireti, sonu cehennem azabından kurtuluşu müjdeleyen Ramazanın Türk milletine ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini dileriz.
Bütün insanlığın zorluklar yaşadığı bu salgın döneminde Ramazan’ın sağlık ve esenliğe kavuşturan bir ay olmasını dileriz.
Ramazan, Arapça “çok sıcak olmak, çok ısıtmak, yakmak” anlamlarına gelirse de özel anlam olarak Tanrının güzel isimlerinden olup ‘günahları yok edici’ anlamında kullanılmaktadır. Bir de ramazan ayının erdemini, bu aya mahsus olan dini, sosyal ve kültürel eylemleri edebi şekilde anlatan eserler vardır ki bunlara ‘ramazaniye’ denir. Bu edebi tür genellikle manzum olarak ve kaside, mesnevi, gazel ve terkib-i bend nazım şekilleriyle kaleme alınmıştır. Günlerin gaflet içinde boş geçirilmemesi, özellikle rahmet kapılarının açıldığına inanılan Ramazan ayının, dua ve ibadetle geçirilmesi öğütlenir. 18. yüzyıl düşünürlerinden “Marifetneme” adlı eserin sahibi İbrahim Hakkı efendi, Şöyle diyor: ‘’Ey gözlerim, nedir bu uyku sevdası, uyan, kalk, yıldızları seyret. Bu evrendeki oluşumu düşün ve onu var eden Tanrı’ya hayranlığını bildir. Boş boş uyumak yakışır mı kendini Tanrı’ya adamış kişiye. Merhamet sahibi ve koruyucu olan Tanrı’ya dua ve ibadet et. Ey can, ey arkadaş, âşıklar gece uyumaz, sen uyuma ki Tanrı’yı gönül gözüyle görebilesin. Çünkü gönül, Tanrı’nın evidir, onu temiz tut, içinde kin, nefret bulundurma. O sultan, bu mübarek gecelerde evine iner. Allah için olsun gece gündüz halka yakın ol. Bu kutsal gecelerde gizli aşkın ateşine yan.’’
*Urfa’da eskiden ehli ahenk olan dostlar, akşam teravihten sonra bir araya gelip, bendir eşliğinde böyle buna benzer ilahi ve nefesler okuyarak sahuru karşılarlardı.
Ey dide nedir uyku gel uyan gecelerde
Kevkeplerin et seyrini seyran gecelerde
*Günlük hayatta gerçekleri göremeyen, sezemeyen, dalgın kimseye gâfil deriz. Kâinata baktığı halde var olan her şeyin tanrının varlığı olduğunu göremeyen kimsedir gafil. Yaptığı ibadetle, iyiliklerle, elde ettiği dünya malıyla kendini kurtulmuş zanneden gâfil, bilgisiyle gurura kapılan, çevresini küçük gören, dünya gerçeklerinden haberi olmayan şaşkın kişidir.”