Fuat YILMAZER
KIRKYAMA
“Türk gençliği amaca, bizim yüksek ülkümüze, durmadan, yorulmadan yürüyecektir.”
K.Atatürk.
Atamızın sözünün gerçekleşmesi için gençlere fırsat tanınması desteklenmesi ve teşvik edilmesi görüşünün destekçisi ve uygulayıcısıyım.
Dünde bugünde bu imkânın gençlere tanındığı kanısında da değilim. Çünkü her dönemde benim tecrübem yeter diyen koca koca adamların sadece cüsseyle gençleri geri planda atabildiklerine de tanığım.
Atatürk “Gençleri yetiştiriniz, onlara ilim ve irfan müspet fikirleri veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız” demiş, lakin biz büyükler, bizim büyüklerimiz bu sözü iyi anlamış mıyız? Cevabın evet olabileceğini düşünmüyorum. Tabii ki görevini hakkıyla yapanlarımız vardır.
Yazarı tarafından kitap armağan edildi. Kitabın adı, “KIRKYAMA”. Biz eski yıllara şahitlik edenler, “cürmünden büyük iş yapıyor” derlerdi beklenenin üzerinde bir şey olunca. Bu kitapta öyle, 72 sayfa ama mana ve duygu yüklü öyküleri barındırıyor.
“ Kırıldığım yerden yeniden çiçek açmayı ağaçlardan öğrendim. Ağaçları okumayı babaannemden… Babaannem göçmen kuşlar gibiydi. Yazın memlekete gelir, kışın İstanbul’a giderdi. Gelişi gül şurubuna, leylak kokusuna benzerdi. Gidişi yaralı bir leylek kanadı… Kırıldığım yerden yeniden uçmayı göçmen kuşlardan öğrendim. Göçmen kuşları babaanneden…” diye başlıyor estetik ve anlam yüklü ilk öyküsüne.
Bir başka öyküsüne; “Dün ağlayarak uyumuşum. Şiş gözlerle uyandım bu sabah. Yüzümü sodayla yıkadım; soda sek. Meyveli bir yüz iyi bir fikir olmasa gerek. Çiçekli gömleğimi giydim. Çiçek bakamadığım için mi bilmiyorum; bolca çiçekli gömlek almışım. İnsanoğlu eksikliğini bir şekilde tamamlıyor işte” diye başlamış insanı düşündüren ve yorumlamaya götürecek şekilde.
Yazarı Esra Gayretli, akli melekeleri az olan Cengiz isimli biri tarafından korkutulmasını yine o zarif cümlelerle “Çok Deli, Hiç Leyla” isimli öyküsünün bir bölümünde önemli bir tespitte bulunmuş. “Cengiz, Leyla diye boynuma sarıldığında çok ağlamıştım. Okul çıkışıydı; Ramazan ayı ve iftar için halamlara davetliyiz. Bütün okul, Hükümet Caddesi’ni boylu boyunca yürüyoruz. Cengiz köşede bekliyor ve onca kişinin arasında beni Leyla sanıyor. Ağlıyorum. Biraz korktuğum için. Biraz da Cengiz’i üstümden savururken ona yaşattığım hayal kırıklığı için… Üzgünüm Cengiz ben Leyla değilim… Hatta sana ötelerden bir haber vereyim, bir daha da kimsenin Leyla’sı olamıyorum.
Böyle ağlamama sebep korku ve Cengiz’in hayal kırıklığı dışında, hiç kimsenin Leyla’sı olamayacağımın önsezisi mi bilmiyorum…”
Esra Gayretli, “Hamal” isimli öyküsünün içinde bir cümle kullanmış. “Sorsam cevabın, sussam sorunun ağırlığı kalbimi çatlatacak.” Önemli bir cümle, düşün yorumla.
Yazarı Esra Gayretli Genç bir kadın. Kalemi güçlü. Kelimelere yer yer dans ettirebilme yeteneği de var. Yüreğe ve akla dokunan ve altı çizilecek cümleleri var. Destek verilirse ve kendisi de devam derse yarınların önemli yazarları arasında olmasında engel yok.
Rahat uyu değerli dostum, kardeşim Bünyamin Gayretli. Kızın, yeğenim senin gibi güçlü, senden daha yetenekli olarak önemli bir yolda ilerliyor. Mekânın cennet olsun.