Her toplumun ve devletin ekonomik ve sosyal kalkınmasını gerçekleştirebilmesi için kamu işletmeciliği ile özel sektör işletmeciliğini birlikte ve uyum içinde sürdürebilmesi muhtelif alanlarda çok iyi organize olması gerekmektedir. Mamafih tarih, dil, kültür birliğine dayalı olguların buna paralel korunulmasıyla bütünlük kazanır ki işte bizler buna Devletçilik ve Milliyetçilik kavramlarının oluşması diyebiliriz. Toplumların her daim kendi benliklerine sahip çıkabilmesi hayati fedakarlıklara sebebiyet vermektedir. Milli mücadelelerin, birlikten doğan güçten gelen cesaretlilikle aşılabileneceğine tarih sayfalarında tanık olmuşuzdur. Halkın kendi kendisini yönetebildiği, egemenliğin ulusa ait olduğu ve herkesin eşit haklara sahip ve özgürce haklarını kullandığı, ayrımcılıklara veya imtiyazlı gayrimeşru haklara göz yumulmayan yeni bir oluşum daim zor koşullarda gerçekleşmiştir. Kendi irade ve düşünce şekline göre kanunlarını şekillendiremeyenler ileri ki süreç de insanlığa zararı dokunacak eylemlerle karşı karşıya gelerek çözümsüzlüklerle karşılaşırlar. Emaneten alınan inkılapların o toplumun özünü yansıtmadığı gerçeğini göz ardı ederek kabullenenler elbet bir gün çıkmazın sonuna gelerek toplumda kaosa sebep olacaklardır.
Türk ve İslam Medeniyeti, vakıf, hoşgörü, inşa, ananeler demektir ki yakından dahi alakası olmayan başka kültürleri taklid etmek kendini sadece aldatmaktır. Ezen, can alan değil geçmişteki medeniyeti inşa edecek, yeni ahiler, bilginler olacak nesillerin yetiştirilmesi elzemdir. Uluslararası Medeniyet Araştırma Vakfı projelerinin hayata geçirilerek Global ölçekli oluşumlara destek ve teşvik verilmesi gerektiğini anlayan devletler Yeni Dünya Düzeninde yerini sağlamlaştıracaklardır. Yüzyıllarca zorlu Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında Türklerin barınabilmesinin asli kaynağı bunlardır.
Bilhassa Avrupa Devletlerinde bunu zamane görmekteyiz ki, bugün müthiş bilgi kirliliği yanında yanıltma, manipülasyonlarla medya basını da kendilerine alet ederek dünyayı üzerinize saldırtmakla tehdit etmektedirler. Dünya ya yön veren popüler siyasetçiler ve aydınlarca, İslamfobi illetinin (Almanya’da Pegida’cıların, Fransa’da Şeytanın kızı Marine Le Pen’in, Hollanda’da GeerWilders’in, İtalya’da Matteo Salvini’nin, Belçika’da Gerolf Annemans’in, Avusturya’da Harald Vilimsky’nin) vb. negatif düşünenlerin bu tehlikeli gidişatına dur denilmezse Dünya’nın yeni bir kan gölüne dönülmesi an meselesidir.
Bugün bakıldığında hızla artan İslamfobi akımı kimler tarafından ne amaçla kışkırtıldığı artık insanlarca bilindiği halde önlemleri bilinçli şekilde alınmamaktadır. Taraftarlarının kendi ideolojilerinin yeniden şekillendirilmesi için yaptıkları açık ve gizli tüm komploların sonuçlarının vereceği zararları düşünmeden halen sürdürmekte ısrar etmektedirler. Amerika, Fransa, İngiltere başta olmak üzere İslamfobi’yi destekleyici girişimleri, gözle görülmeyenlerce içimizdekilerinde desteğiyle arttırmayı hedeflemektedirler.
Devletler içindeki olası şer odaklara hizmet etmemeleri için örtülü ödenek altında destek verdiği de tarih sayfalarından bilinmektedir. Örneğin; İngiltere’de gizli istihbarat için örtülü ödenek ‘’Secret Money’’ 1782’de ayrılmış ve bununla Krallığın Güvenliği’nin sağlanılmasına çalışılarak potansiyel casus kavramı ortaya çıkmış ve servetini ve ünvanını yitiren bazı soyluların Fransa hesabına casusluk yapabilecekleri düşünülerek onlara örtülü ödenekten ödemeler yapılarak engellenmiştir. İlginç bir bilgi ise, zamane Fransız casusu ve mason üstadı Charles Genevieve Louis d’Eon adlı kişi, Fransa Kralı XV. Louis’in özel ajanı olan bu şövalye casusluk faaliyetlerini kadın kılığında sürdürmüş ve hiç kimse tarafından kadın olmadığı anlaşılamamıştı. Osmanlı da ilginçlik ise, 17.yz casuslarından Fransız Baron L’nin görevi Osmanlı Sarayına hatta çok özel Haremliğe dahi erişerek yıllarca casusluk yaptığıdır. Tüm bu çabalar düşmanını daha iyi tanıyarak en hassa yerinden zarar verebilmedir.
VOLKAN YAŞAR BERBER
ARAŞTIRMACI YAZAR-TARİHÇİ