“Üstte gök çökmedikçe altta yağız yer delinmedikçe senin ilini töreni kim bozabilir.”
Bilge Kağan
“Ya İstiklal Ya Ölüm”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgisini belirleyen Mondros Ateşkes Antlaşması 30 Ekim 1918 tarihinde imzalandı. Bu antlaşmanın 7 inci maddesine göre, İtilaf devletleri güvenliklerini tehdit eden bir durumu bahane ederek Osmanlı Devletine ait topraklardan istedikleri bölgeleri işgal edebileceklerdi. Bu anlaşma gerekçe gösterilerek Türk yurtları kısa süre sonra düşman askerleri tarafından işgal edilmeye başlandı. İstanbul İngilizler tarafından işgal edildi. Adana’yı Fransızlar, Antep’i İngilizler, Antalya’yı ve Konya’yı İtalyanlar işgal etti. İngiliz orduları Samsun ve çevresi ile Maraş, Antep, Urfa, Adana ve civarını da işgal etmişti. Güneydoğu Anadolu Bölgesi daha sonra İngilizler tarafından Fransızların kontrolüne bırakıldı. Bu sırada Osmanlı Devleti’nin azınlık tebaası olan Ermeniler cenabet giriş kurdukları çetelerle Doğu Anadolu’da yayılmaya ve bölgedeki Türklere zulüm ve baskı yapmaya başladılar. Yunanlılar da Ege Bölgesi’ni işgal etmek üzere, İngiltere, Amerika ve Fransa’nın desteği ile 15 Mayıs 1919’da İzmir’e girdiler. Üç koldan Ege Bölgesi’ni işgal eden Yunanlılar Afyon’u geçerek Polatlı’ya kadar ilerlediler.
Güzel İzmir’imizin işgalinden bir gün sonra 16 Mayıs 1919 da İngiliz savaş gemileri İstanbul’a gelmişti. Türk milleti için karanlık günlerdi. Osmanlı Ordusunun bir subayı olan Mustafa Kemal Osmanlı devletinin görevlisi olarak 16 Mayıs 1919 da Bandırma Vapuru ile Samsun’a doğru yola çıktığında olacakları kimse bilmiyordu.
Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919 da Samsun’a vardığında gözü yaşlı milletinin Anadolu’da onu ümit var olarak beklediğini gördü. Anaların, bacıların onu ümitle, imanla ve düşmana karşı koyma ruhuyla karşıladığını gördü. Türk milletinin bağımsızlığa inancı onun da omuzlarına bir vazife yüklüyordu. Bu nedenle Osmanlı Devletine ait memuriyet görevinden istifa etti. Milletinin kanıyla, canıyla bağımsızlıktan başka bir düşüncesi olmadığını gören Mustafa Kemal Samsun, Havza, Amasya yolculuklarında artık bir karar vermişti:
“Milletin istiklalini yine milletin azmi ve kararı kurtaracaktır.”
Zor şartlarda Sivas ve Erzurum Kongreleri yapıldı. Dönülmez bir yola girilmişti. “Ya İstiklal ya Ölüm” ü göze alanların yoluydu bu yol. İstiklal Yolu’nda o ve yol arkadaşları türlü zorluklarla karşılaşarak 27 Aralık 1919’ da Ankara’ya geldiler. Ankaralıların Ata’ya ve onun yol arkadaşlarına önce yüreklerini, sonra evlerinin kapılarını sonuna kadar açmaları ile düşmanla son nefese, son nefere kadar mücadele etme kararı da yine Ankara’da alındı. Mustafa Kemal 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni dava arkadaşları ile birlikte dualarla, yeminlerle açtı. Bağımsız yeni bir Türk devleti ile birlikte düzenli ordu da kuruldu. Batı Anadolu’da düşman ile çetin savaşlar yapıldı. 9 Eylül’de Yunan Ordusu Adalar Denizi’ne döküldü. İstanbul işgalden kurtarıldı. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi.
Kara günler geride kalmıştı. Yeni ve diri Türk Devleti çocuğu, genci, yaşlısı, kadını, erkeği ile yeniçağlara koşuyordu. Türk Milleti Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkış gününü yeni ve genç Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum günü olarak kabul etti. Anadolu’ya atılan bu “ilk adım” Türk milletinin de Mustafa Kemal’in de doğum günü, diriliş günü, var olma günü oldu. Bu kutlu gün Türk milleti için milli bayram ilan edildi. “Bütün ümidim gençliktedir.” diyerek Türk gençliğine daima güvenen ve töreleriyle beraber büyük Türk devletini Türk gençliğine emanet eden Mustafa Kemal bu güzel ve kutlu günü-bayramı- Türk gençliğine armağan etti.
Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığı gün batının orduları karşısında zayıf olduğumuzu düşünen acizler vardı. Yabancı bir devletin koruyup kollayıcılığı altında insanlık onurundan vazgeçmeyi göze alan mandacılar vardı. Bir efendiye bağlı yaşamayı göze alan miskinler vardı. Ancak Türk milleti aciz, miskin bir şekilde bir efendiye bağlı yaşayamaz hür bir milletti. Tarih bunu yazıyordu, destanlar bunu söylüyordu. Mustafa Kemal ve onun arkasında dağ gibi duran Türk milleti beş bin yıllık şanlı tarihiyle gelenekleriyle geçmişte olduğu gibi gelecekte de hür yaşayacağına iman etmişti. İşte Türk milleti Sakarya’da, Anafartalar’da, İnönü’de bu iman ile yedi düvel ile savaştı ve bu savaşı bu yenilmez, sarsılmaz imanı ile kazandı. Türk milleti daima bu iman ile yaşadı, bu iman ile var oldu. Bu iman ile var olacak…
O günlerde Türk milleti haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşayabilmek için hangi zorluklara göğüs germişse bugün de Ata’mızın Türk gençliğine emanet ettiği devletimiz, bağımsızlığımız, bayrağımız, haysiyet ve şerefimiz büyük Türk gençliği tarafından emanet alınarak korunup kollanmaktadır. Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti fikrine sahip olan Türk gençliği emanete daima sahip çıkacaktır. Dün olduğu gibi bugün ve yarın da Türk milleti esir yaşamaktansa ölmeyi tercih edecektir. “Ya İstiklal Ya Ölüm” emrine inanmış Türk gençliği damarlarındaki asil Türk kanı ile çalışacak, kazanacak ve daima başaracaktır. Türk gençliği Ergenekon’dan çıktığımız günü, Malazgirt Zaferi’ni, İstanbul’un fethini yüzyıllarca nasıl kutlamışsa ve daima unutmadan kutlayacaksa 19 Mayıs’ı da yarınlarda Türk’ün bütün kutlu günleriyle beraber daima büyük bayram günü olarak kutlayacaktır. Türk gençliği “Üstte gök çökmedikçe altta yağız yer delinmedikçe senin ilini töreni kim bozabilir” diye milletine seslenen Bilge Kağan’ını da “Ya İstiklal Ya Ölüm” diyerek 20.yüzyılın kahramanlık ve özgürlük destanını yazan Mustafa Kemal Ata’sını da hiç unutmayacaktır.
Asena Kınacı Moral