Fazlı KÖKSAL
Sevmek; her şey tozpembe iken “Seni Seviyorum” demek değildir.
Sevmek; sana ihtiyacı olduğunda, zor zamanında elinden tutmak, yanında olduğunu hissettirmek ve “seni seviyorum” demene bile gerek kalmadan, onun sevildiğini anlamasına zemin hazırlamaktır…
Sevmek; sevdiğine güzel pahalı hediyeler almak değildir.
Sevmek; yatalak hale düşen sevdiğinin altını yüzünü buruşturmadan temizlemektir…
Sevmek; sevdiğine şiirler yazmak değildir.
Sevmek; sevdiğin adını söyleyip, hasretinle gözyaşı döküp ağıtlar dizerken yanında olmak, yanında olmayı istemektir.
Sevmek; sevdiğinin sağlıklı yüzüne buseler kondurmak değildir.
Sevmek; sevdiğinin çıbanlar, yaralar çıkmış, kırış-kırış olmuş cildini sevgiyle öpebilmektir…
Sevmek; anlık bir duygu değildir.
Sevmek; sevgiyi ilk hissettiğin andan ölüme kadar devam eden kesintisiz bir duygudur…
Sevmek; bir alış-veriş ilişkisi değildir.
Sevmek; karşılık beklemeden sürekli verebilmektir…
Sevmek; gösteriş, “ne çok seviyor” dedirtme kaygısı ile herkesin yanında sevgi ilan etmek değildir.
Sevmek; sadece kendin bilsen bile yürekten sevebilmektir.
Sevmek; her zaman karşılıklı bir etkileşim değildir..
Sevmek; sevdiğin senden nefret bile etse onu sevmeye devam edebilmektir…
Sevmek; bir cinsel haz değildir.
Sevmek; onun için yok olmayı göze alabilmektir…
Sevmek; her zaman vuslat ile sonuçlanmaz.
Sevmek; çoğu zaman kavuşamamaktır…
Sevmek; geçici bir heves değildir.
Sevmek; şiirlerin, şarkıların türkülerin anlatmakta aciz kalacağı bir duygu selidir…
Sevmek; yalnızca duyularla yaşanan bir haz değildir.
Sevmek; bazen bir rüya, bazen bir hülya, bazen bir hayal gibi yaşanabilen duyu ötesi bir duyudur…
Sevmek; yalnızca sevgiliye karşı beslenen bir duygu değildir.
Sevmek; evlada, anaya, bayrağa, vatana, millete karşı daha da güçlü hissedilebilen, belki en saf haliyle Tanrı’ya karşı hissedilebilen bir duygudur…
Sevmenin en yüce ifadesine; bazen bir Karacaoğlan güzellemesinde, bazen bir Yunus şiirinde, bazen bir Dadaloğlu koçaklamasında, bazen Nedim’in bir gazelinde, bazen bir Itri bestesinde, bazen Barış Manço’nun bir şarkısında, bazen bir neyin inlemesinde, bazen bir kemanın figanında, bazen bir annenin çocuğunu doğururken attığı çığlıklarda, bazen ailesinin rızkını kazanmak için çalışan işçinin ellerinde, bazen SMA’lı çocuğunun eriyişini izleyen anne ve babanın çaresizliğinde, bazen bir öğretmenin sevgi ile bakan gözlerinde, bazen maden kazasında evladını yitiren babanın delik ayakkabılarında, bazen annesinin cenaze namazında dua eden evladın dudaklarında, bazen acıların en büyüğünü evlat acısını yaşayan annelerin döktükleri gözyaşlarında, bazen düşmana saldıran bir Mehmetçiğin “Allah Allah” nidalarında rastlanabilir…
Sevginin muhatabı kim olursa olsun, gerçek anlamda seven bir kişinin yüreğinde kin, nefret, düşmanlık, hırs, haset gibi kötü duygular uzun süre yer bulamaz…
Tanrı hepimizi sevgiyi anlayanlardan, yürekten sevenlerden ve sevilenlerden eylesin…
İçinde bulunduğumuz Ramazan ayının; sevmenin ve sevilmenin önemini kavradığımız, sevginin en güzeline ulaştığımız, sevdiğimiz, sevildiğimiz günlerin müjdecisi olmasını dilerim..