Lumbuzdan gelen ışık hayattır
Osman B.Karabacak
“Açık denizde, okyanusta lumbuzdan gelen ışık, temiz hava, çırpıntılı denizde uçuşan beyaz köpüklü dalgalar; çelik yığınları içinde yaşayanlar için hayattır. Yaşama bağlanmaktır. Ana güverte altındakilerle üst güvertelerdeki, köprüüstündeki lumbuzların yaptığı görev farklıdır. Lumbuzsuz kamarada yatanlar, ofiste çalışanlar için ışık demeti saatlerce, günlerce süren uzun seyirlerde, Ekvator Hattı’ndan Güney veya Kuzeye doğru yükseldikçe Atlantik’te farklı Hint Okyanusu’nda farklı değerler taşır. Lumbuz açıksa üşütür, manikayı süpürerek gelen tuzlu su ıslatır. Hareket halinde olduğunuz her mevkii de akıntı, rüzgar, nem ve barometre farklı değerlerle karışımıza çıkar.
Lumbuzdan gelen ışık hayattır.”
Yukarıdaki ifadeler değerli yazarımız Babür Hüseyin Özbek’in yeni yayınlanan kitabına ismini veren makalenin ilk satırları… 2010’da yayınlanan “Denizdekiler” ve onu 2019’da takip eden “Güvertede” kitaplarının son halkası “Lumbuzdan Gelen Işık” İki Nokta yayınları tarafından neşredilerek raflardaki yerini aldı.
Dile kolay hayatının 34 yılını bitmek bilmeyen seyirlerde, denizin tuzu ve okyanuslarla boğuşarak geçiren deniz aşığı yazarımız yetmişli yıllardan bugüne yazmaktan geri kalmadı. Sitemizde yazılarını okuduğunuz Özbek’in kitabına aldığı makaleleri çok geniş bir perspektif çiziyor.
Ukrayna-Rusya savaşını yaşadığımız bugünlerde “Rus” gerçeğine ya da emperyalist tehlikesine birçok makalesinde yer verdiğini görüyoruz: “ Bilmiyorsanız gidip görün, sorun, Rus Karadeniz Filosu komuta heyeti bu denizi; “Bir Rus içdenizi” gibi görüyor. İstisnaen, Karadeniz’de kıyısı olmayan bir ülke mesela; Alman, Amerikan, İngiliz ve hatta Çin’li bile girse kendilerinden müsaade alması gerektiğine inanıyorlar.
Eski adı ile “Kızıl Ayı”nın ayakları Akdeniz’e illâ ki Anadolu üzerinden mi inecek?
Denizde “Bir Bilen” dilerim yanılır ama “Önümüzdeki 50 – 70 sene içinde tarih gene Ruslarla bizi karşı karşıya getirecek, ama nerede, karada mı, denizde mi? Belli değil.” demişti.” (RUS KARADENİZ FİLOSU VE AKYAR ÜSSÜ)
Yazarın işaret fişeği gibi makalelerinin konuları arasında denizciliğimizin sorunları yanında önemi “yüce devlet” tarafından yeni hatırlanan MAVİ VATAN da var. Umuyoruz etkili ve yetkili makamlar aşağıdaki satırları okuyup not almışlardır:
“Türkiye bilinçli bir şekilde Doğu Akdeniz’de, Libya-Anadolu hattında, Karadeniz’de ve silah sanayiinde, sağlam ve kararlı adımlarla ilerliyor. Savaşsız bir anlaşma Yunanistan’ın menfaatine olur. Bir çatışmada ilk hedef, orta ve kuzey Ege’de stratejik değeri olan, gerektiğinde Helen Donanması’nın kalbinin attığı Atina-Salamis Deniz Üssü ve Elefterios Venizelos uluslararası havaalanını bile etki altına alabilecek “Aşağıdaki adalara Türk bayrağını dikmek” olmalıdır.
Bu adalar: Limni, Bozbaba (Ayios Evstrations), Midilli (Lesvos), Sakız (Hiyos) ve mutlaka İpsara (Psara) olmalıdır.
“Böyle bir başarı orta ve kuzey Ege’nin Türk kontrolüne girmesi demektir”
Geçtiğimiz günlerde “Lumbuzdan Gelen Işık” kitabının ilk imza gününde Post Yayın standında okurları ile buluşan yazarımızın ticari gemilerdeki tecrübelerinin bu sektörde yapılması gerekenleri kaleme aldığı yazılara kaynak olduğu gözden kaçmıyor.
Yazarımız ülkemizin Koç ve Sabancı gibi büyük grupları Türkiye’nin denizcilik sektöründe güçlü oyuncu olabilecek konuma gelmesi için çabalaması gerektiğine inanıyor. Özbek 2005’e kadar Kara ve 2007’ye kadar Gri ve 2008’den bu yana Beyaz Liste’de olan Türk Bayraklı gemilerin yeniden Gri Liste’ye düşmesi tehlikesine dikkat çekiyor.
310 sayfalık bilgi yüklü kitabı tüm okuyucularımıza tavsiye ediyoruz.