Asena Kınacı Moral
Çınar Ata tarafından yazılan ve okuyucusu ile 2021 yılında buluşan Hace Ubeydullah Ahrar isimli roman piyasaya çıkar çıkmaz almama rağmen yeni okuyabildim. Bu kitap iyi ki okudum dediğim kitaplar arasında yerini aldı.
“Nakşibendi Tarikatının önemli temsilcilerinden Ubeydullah b.Mahmud eş-şaşi “Dil be yar-ü dest be kar” yani “Kalbin Allah’la, elin emekle meşgul olsun” ilkesini yaşamı boyunca güzel bir şekilde uygulayan şahsiyetlerden Hace-i Ahrar adıyla anılmış çocukken Taşkent’te babasının yanında ziraatla uğraşmış, sonradan eğitim aldığı ve yerleştiği Semerkant’ta da ilimle beraber tarım ve ticaret meslekleriyle iştigal etmiştir.
Günümüzde Özbekistan’ın birçok şehirlerinde dükkân, kanal, bahçe, köprü gibi kamu için önemli inşaatları yapan Ubeydullah Ahrar cömertliğiyle ayrıca nam salmış, cami, medrese ve tekkelere çok sayıda vakıflarda bulunmuştu. Bölgede olası askeri çatışmaları önleme, halkın refah ve huzur içinde yaşamasını temin etme konusunda da kendisinin emsalsiz hizmetleri bulunmaktadır.
Halk arasında özellikle Hace-i Ahrar’ın Risale-i Validiyye eseri meşhur olmuş, elden ele dolaşmıştır. Böylelikle âlimin cömertlik, iyilik, sahavet, insanlık, çalışkanlık ve sulhperverlik gibi erdemleri yüzyıllar boyunca çeşitli bölgelerdeki ahali için birer örnek teşkil etmiş, insanların manevi dünyasını aydınlatmıştır.”*
Yazar Çınar Ata bu romanı ile yukarıda birkaç paragraf ile anlatılan Hace Ubeydullah Ahrar Hazretlerini ete kemiğe büründürüyor. Zamanının edebi ile edepli, terbiyeli, görgülü, eğitimli kahramanımız Ahrar, yazarın kaleminden Ahrar Hazretlerinin ağzından “Ahrar”a can veriyor. Ahrar, romanda kendisinin anlattığı hayatıyla bugünün insanına da örnek oluyor. Ahrar romanını okuduğunuzda kâmil insan olmanın güzelliği hayatta gerçek anlamını buluyor.
Ahrar romanı Batın, Zahir ve Ahir olarak üç ana bölümden oluşuyor. Her bölüm de kendi içerisinde bölümlere ayrılmış. Batın Ahrar’ın gittiği, gördüğü, gezdiği yerlerin feyz aldığı kişilerin anlatıldığı on bir bölümden oluşmaktadır. Batın bölümünde ise Ahrar kendi dilinden hayatını anlatmaya devam ediyor bize. On bir bölümden oluşan on bir kapı seyahatlerinin zenginliklerine açılıyor. Ahrar, bize gezdiğini, gördüğünü, öğrendiğini, ilmine ilim kattığı seyahatlerini ve tanıştığı insanlardan nasıl feyz aldığını, eğitim aldığını, onların sohbetleri ile nasıl zenginleştiğini bu romanla anlatıyor. Ahrar, Semerkant, Buhara, Herat, Merv ve İsfahan’ı gezerken biz de onunla birlikte ata topraklarını gezip dolaşıyoruz. Onun görüştüğü ve etkilendiği kişileri tek tek tanıyıp öğreniyoruz. Türkistan topraklarını adım adım onunla yürürken Türkistan hasretimiz vuslata eriyor. Türkistan hasretiyle kavrulan yüreğimize su serpiyoruz. Ahrar’ın yaşadığı, gezdiği, gördüğü yerleri biz de gezip görüyoruz. Onun aldığı eğitim, terbiye, bilgi birikimi kitaptan sanki bize de geçiyor. Biz de feyz alıyoruz. Biz de aydınlanıyoruz.
Romanın ikinci bölümü olan “Zahir” bölümü de yine iki bölümden oluşuyor. Garp ve Şark. Ahrar’ın Batı ve Doğu seyahatlerini anlattığı bu bölümlerde feyz aldığı kişilerden haberdar olurken arabulucu olarak Mirzaların savaşını durdurduğunu, İstanbul seyahati nedeniyle Fatih Sultan Mehmet ile görüştüğünü de öğrenmiş oluyoruz.
Yazar insanları ve toplumları etkileyen büyük şahsiyetleri geniş araştırmalar sonucunda kendi kurgusu ile romanlaştırırken zengin kaynakları-dipnotları- da okuyucu ile paylaşıyor. Böylece bu kitabı her okuyan kişi faydalanılan kitaplar hakkında bilgi sahibi olurken yeni okumalara da yelken açıyor. Her yeni bilgi, eser, dipnot okuyucu için sırlı kapıların da sonuna kadar açılmasına neden oluyor.
Uzun bir çalışmanın ürünü olduğu anlaşılan bu roman dipnotları ile akademik bir eser tadını alırken belki kitabın bu şeklini sıkıcı bulan okuyucuların eleştirisine da maruz kalacaktır. Yazarın gerçek olayları gerçek ve ciddi kaynaklardan araştırarak romanını yazmış olması, bir akademik çalışmanın yazarın kalemiyle buluştuğunda zevkle okunacak bir roman ortaya çıkmasına neden olmuş.
Çınar Ata’nın Ahrar gibi okunmayı bekleyen kitapları Ülkü, Hangah-esatirü’l-evvelin Öncekilerin Masalları, Sarı Saltuk Baba-Sur’a üflenen kadar , Hoca Ahmed Yesevi- Sarp Yokuş, Sümeyye (r.anha)- Asla Boyun Eğme, Seyyid Nesimi- Dosdoğru Yol, Hazreti Muhammed, dir.
(* Özbekistan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Alişer Azamhocayev’in Ahrar romanı için yazdığı Takdim yazısından bir bölüm….)