Kıyas!
Bir kaç gündür sosyal medyada bir resim dolaşıyor… Ülkemizdeki sığınmacılarla, “Müslüman” denilmek süretiyle din vurgusu da yapılarak ilişkilendirilen bu resimde Ukraynalı bir kadın askerin kaçmayıp savaştığı, buna mukabil Suriyeli sığınmacıların ise ülkelerini terkedip, Türkiye’ye kaçıp; zevk-i sefa yaptıkları anlatılıyor…
Suriyeli sığınmacılar meselesinde, baştan söyleyeyim, maddi-manevi, sosyal ve demografik yapı bakımdan bize oldukça pahalıya malolan ve özellikle Arap kökenlilerin sahillerde, şurda-burda yaptıkları bazı rezilliklerinden dolayı açıkcası bende çok rahatsızım.. Ve Suriye’den gelen az sayıdaki Türkmen kardeşlerimiz de dahil, Arap, Kürt, Ezidi veya diğer insan unsurlarının tamamının can güvenlikleri sağlanır sağlanmaz, ülkemizi terkederek kendi ülkelerine gönderilmeleri taraftarıyım…
Niye derseniz?
Diğerlerinin yanısıra Türkmen kardeşlerimizin de geri gönderilmesini istemiş olmamın nedeni gayet açık..
Eğer bu insanlar geriye dönerek kendi topraklarında yeniden iskan edilmemeleri halinde, yüzyıllardır Türklerin veya Arapların yaşadığı bu topraklar kaybedilerek; bölücü PYD/PKK’ya aleni hediye edilerek sınırımızda, yeni bir çıban başı olacak garnizon devletin kurulması kolaylaştırılmış olacaktır!
Ki, bu durum hem bölücülerin, hem emperyal ABD’nin hem de, kendi tahtından başka birşey düşünmeyen zalim Esed’in işine gelecektir…
Burada küçük bir parantez açarsak..
Baba Hafız Esat’tan itibaren yani, 13.11.1970’te yapılan askeri darbe sonucu yönetime hakim olan mezhebi küçük bir azınlığın Suriye’yi yönettiği bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla ülkesindeki insanlara iç savaş açarak çekinmeden ateşe atan Beşar (Esed) Esat için, kendi mezhebinden olan Arapların can-mal ve hakim oldukları topraklarının güvenliği dışında; Suriye devleti bölünmüş, bölünmemiş hiç umrunda olmaz!
İşte bu yüzden Suriyeli sığınmacı olayının asıl müsebbibi Esed ve yönetiminin, kendi halkına karşı giriştiği insanlık dışı katliamları sonucu ülkemize sığınmak zorunda kalanların, güvenliği sağlanır, sağlanmaz ülkelerine geri gönderilmeleri hem kendilerinin hem de ülkemizin ve milletimizin geleceği için kesinlikle elzemdir!
Tekrar başa dönelim.. Medyada yer alan resimdeki Ukraynalı bayan görüldüğü üzere, sivil değil bir asker.. Dolayısıyla birinci görevi kaçmak değil, elbetteki saldırıda bulunan Ruslara karşı vatanını savunmak…
Üstelik Ukrayna’da, Hafız Esed gibi kendi silahsız halkına zalimce savaş açmış bir yönetim de yok. Aksine yurtlarına yönelmiş bir dış saldırı var!
Bu bağlamda, komşu ülke halkının tamamı da tası-tarağı toplayıp Türkiye’ye kaçmış değil.. Yani, Suriye’de Esed rejimine karşı direniş orduları kurup, savaşan başta Türkmen kardeşlerimiz olmak üzere kadınlı erkekli bir sürü insanın olduğu bir vakıadır…
Beri taraftan bu yazıyı yazdığımızda Rusların Ukrayna’yı işgal etmek üzere savaşı başlatmalarının 9’uncu günü ve 1 milyonun üstündeki Ukraynalı, Polanya ve diğer ülkelerin sınırına dayanmış vaziyette… Hatta önemli bir kısmı diğer ülkelere girip dağılmış durumda.. Savaşın seyrine göre yani eğer savaş durdurulamaz ve işgalin boyutu genişlerse, kimi kaynaklara göre bu sayının 10 milyonu bulması kaçınılmaz görülmektedir…
Ve bu kaçıp sığınmacı durumuna düşenler, görüldüğü üzere; resimde vurgulanan veya diğer zamanlarda çeşitli vesilelerle gündemde tutulan Suriyeli değiller!
Bu mevzudan hareketle bize gerekli yardımları yapmayan, söz ve tavsiyelerden başka hiçbirşeyde katkısı bulunmayan Avrupa, umarım son olaydan önemli dersler çıkarır. Ülkeleri birbirine kışkırtmaktan vazgeçer ve göç yada mülteci-sığınmacı meselesine çözümler getirir..
Ez cümle paylaşılan resimdeki algıya yönelik kıyaslama yada kıstas ile bizde yaşanan gerçek birbiriyle uyuşmamaktadır..
Neden sonuç ilişkisinden ziyade yaşanan son duruma ilşkin birkaç kelam edelim istiyorum..
Savaşın öncesine, sonrasına veya gelişen olaylara kısaca baktığımızda, yaşananların insanlık adına bir felaket olduğu aşikar olup; bazılarının hafife aldığı güvenliğin ve bekanın ne kadar önemli olduğu bir kere daha gözler önüne serilmiştir!
Bu bakımdan, içimizdeki bozguncu yıkıcı ve aynı nakaratları söylemekten birtürlü usanmayan “bozuk plaklara” aldırmayıp ülkemizi her çeşit saldırı ve bölünme girişimlerine karşı savunmamız, gerekmektedir..
Bunun için ne gerekiyorsa yani sağlık ve gıda stokları da dahil araç-gereç ve silahlarla tahkimatı arttırarak mutlaka sağlamamız lazımdır!
Değerli okur, gündeme dair yazımızı şu cümlelerle bitirelim…
Genleri ve ruhları bozuk olanlar, yani bir kısım mutlu azınlık, “konformist”ler ve başkalarının maşaları ayrık, Türk milletinin tamamı; mazallah yurdumuza olası bir işgal girişiminde asla kaçmaz ve topyekün düşmanla savaşır!
Ki, bunun tarihte örnekleri çoktur!
Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız!
Harun KILIÇ
ANKARA