Beyaz Pars ya da Ak Pars Türk dünyasında özellikle de Tataristan’da önemli bir figürdür ve bereketin sembolü ve çocukların koruyucusu olarak kabul edilmektedir. Tataristan’ın şehirlerinde resmi binalardan parklara kadar kamusal ve özel alanlarda pars resimlerine ve heykellerine rastlamak mümkündür. Leopar olarak ta isimlendirilen pars Türk mitolojisinde önemli bir yere sahiptir. Bundan dolayı Pars figürü başka Türk topluluklarında da sıklıkla kullanılmaktadır. Örneğin Kazakistan’ın Almatı şehrinin de simgesidir.
Coğrafya Kader
Beyaz Parslı bayrağıyla Tataristan günümüz Rusya Federasyonu’nun eğitim seviyesi en yüksek olduğu yerlerinden biridir. Bu kültürel ve sosyal sermaye Tataristan coğrafyasının tarihsel geçmişinden beslenmektedir. Süyümbike Hatun, Kayyum Nasıri, Şahabettin Mercani, Abdullah Tukay, Sadri Maksudi Arsal, Yusuf Akçura, Abdürreşit İbrahim, Fatih Kerimi, Ayaz İshaki, Mirsaid Sultangaliev, Muhlise Bubi gibi isimler bu coğrafyada yetişmiş şahsiyetlerden bazılardır.
Tian Shan Dağlarından Batıya Göç Eden Pars
Tataristan, Türklerin İdil, Rusların Volga ismini verdikleri Avrupa’nın en uzun nehrinin havzasında yer alır. Bölgede yaşayan Tatarlara, Kazan veya İdil Tatarları ismi verilmektedir. Kazan Tatarları, binlerce yıl önce Türkistan’daki Tanrı Dağlarından (Tian Shan) batıya doğru göç eden Kıpçak Türklerinin torunları olarak bilinir.
Tian Shan Dağlarından batıya göç eden Bulgar Türkleri İdil Bulgar Devletini kurmuşlardır. Bu devlet miladi 900’lü yılların başında İslam dinini kabul edip Bağdat’ta bulunan Abbasi Halifesine bağlılığını bildirmiştir. İdil Bulgar Devleti’nin kalıntılarına, kültürel mirasına hala bu coğrafyada (özellikle Bulgar şehrinde) sıklıkla rastlanmaktadır. Günümüz Tataristan coğrafyası tarihte Türklerin kurduğu 16 büyük devletten birisi olan ve Çin’den Avrupa içlerine kadar uzanan Berke Han’ın Altın Orda Devleti’nin merkezi konumunda olmuştur. Bu Devletin yıkılmasından sonra ortaya çıkan hanlıklardan birisi de Kazan Hanlığı olmuştur. Kırım Hanı Sahip Giray Han’ın 1521’de Kazan Hanlığını ele geçirmesinden 1549’da Safa Giray Han’ın vefatına kadar Kazan dolaylı olarak İstanbul’a yani Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’a tabii olmuştur. Kazan Hanlığı 1552 yılında Ruslar tarafından ortadan kaldırılmıştır. Kazan Tatarları o tarihten sonra Rus Çarlığı ardından da Rus İmparatorluğu 20. Yüzyılda ise Sovyetler Birliğinde Rusya Federasyonu içerisinde yer almıştır.
“Rusya’nın Ortasından Nereye Gideceksiniz”
Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde Tataristan yönetimi 30 Ağustos 1990’da kendi topraklarında egemenliğini ilan etmiştir. 1991 sonunda SSCB’nin ortadan kalkmasıyla diğer Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını kazanırken Sovyet döneminde Rusya Federasyonu içinde kaldığı gerekçesiyle Tataristan’ın bağımsızlığı tanınmamıştır. Tabii bunda Sovyet liderlerinin çizmiş olduğu haritalarla Tatarları farklı yönetim biçimlerine bölmeleri de önemli olduğu düşünülmektedir. Zira Tataristan’ın dört bir tarafı Rusya Federasyonunun Türk soylu farklı bölge ve cumhuriyetleriyle çevrilmiştir. Bundan dolayı 1990’larda dönemin Rusya Federasyonu lideri Boris Yeltsin bağımsızlık isteyen Tataristanlılara “üstesinden gelebileceğiniz kadar bağımsızlık ve otonomi alın, Rusya’nın ortasından nereye gidebileceksiniz” ifadesini kullanmıştır.
Tataristan’da 1992 yılında yapılan referandum ile bağımsızlığı da içeren yeni anayasa % 62 evet oyu ile kabul edilmiştir. Ancak Rusya Federasyonundan bağımsızlığını ilan eden Çeçenistan gibi savaş yerine Tataristan diplomasiyle kazanımlar elde etme yoluna gitmiştir. Şöyle ki, Rusya başta olmak üzere hiçbir ülke tarafından tanınmayan Tataristan, 15 Şubat 1994’te Rusya ile yetki paylaşımı adı verilen bir anlaşma imzalamıştır. Bu anlaşmayla Tataristan bağımsızlıktan geri adım atıp Rusya Federasyonu içerisinde bir Cumhuriyet olarak varlığını sürdürmüştür.
Sovyetlerin dağılması ve yapılan anlaşmayla yaklaşık 5 asırlık mahrumiyetten sonra Tatarlar barışçıl olarak önemli kazanımlar elde etmişlerdir. Tatarlar bu dönemde hem dillerini hem de inançlarını özgürce öğrenme ve öğretme imkanı elde ettiler. Ayrıca Tataristan bu dönemde yabancı ülkelerde temsilcilik açma, ikili ilişkiler kurma ve uluslararası finans kurumlarıyla doğrudan temasa geçme gibi ayrıcalıklı haklar elde etmiş oldu.
1994 Antlaşması uyarınca, dönemin Rusya devlet başkanı Boris Yeltsin Tataristan’ın içişlerine müdahale etmemeyi tercih etmiştir. Mintimer Şeymiyev ile Boris Yeltsin arasındaki ilişki iki taraf için de oldukça olumlu ilerlemiştir. Hatta Tataristan’ın birinci Cumhurbaşkanı Şeymiyev, Kuzey Kafkasya’daki çatışmalar yoğunlaşınca Rusya ile Çeçenistan arasında arabuluculuk rolü üstlenmiş, 1996 yılında Cevher Dudaev ve Boris Yeltsin’e barış planı sunmuştur.
Putin döneminde, Rusya ile Tataristan arasındaki ilişkiler Yeltsin dönemine kıyasla zayıf kalmıştır. Rus liderin “yeniden merkezileşme” politikası çerçevesinde Tataristan Cumhuriyeti Federal hükümetin hedefinde olmuştur.
Tataristan ile Rusya Federasyonu arasında her on yılda bir yenilenmesi planlanan antlaşma ilk on yıldan sonra Federal hükümet tarafından geciktirilmeye başlanmıştır. 2007 yılında ikinci kez Kazan ile Moskova arasında federasyon antlaşması imzalandı. Ancak bu antlaşmayla Federal hükümet Tataristan’a 1994 yılında verilen hakları azaltma yoluna gitmiştir. Anlaşmanın üçüncü kez imzalanması gereken 2017 yılında ise Moskova herhangi bir anlaşma yoluna gitmemiştir.
2021 yılına gelindiğinde ise Tataristan’ın masada elde etmiş olduğu hakları Moskova tek taraflı olarak elinden almaya devam etmiştir. Zira 2007 yılında yenilenen anlaşma ile Tataristan’ın özerklik statüsü sembolik hale gelmiş olsa da devam etmiştir. Ancak Moskova tarafından tek taraflı olarak 21 Aralık 2021 tarihli kanun ile de artık sembolik niteliği olan Tataristan liderinin “Cumhurbaşkanı” sıfatını kullanması iptal edilmiş bunun yerine “Bölge Başkanı” olarak nitelendirilmesi uygun görülmüştür. Böylece Rusya Federasyonu’nu oluşturan 22 Cumhuriyetten birisi olan Tataristan Cumhuriyeti’nin statüsünde önemli bir değişiklik meydana gelmiştir.
Bayrağındaki Beyaz Parsıyla özdeşleşmiş olan Tataristan’ın lideri Rüstem Minnihanov’un 2021 sonunda kaybetmiş olduğu “Cumhurbaşkanlığı” sıfatı basit bir sembolik değer değildir. Bu gelişme Türk Dünyası açısından son derece üzücüdür. 21 Aralık 2021 tarihi itibariyle Puşkin’in, Tolstoy’un, Gorki’nin eserlerinde sıklıkla bahsettiği, 2014 yılında TÜRKSOY’un Türk Dünyası Kültür Başkentliğini de yapan Kazan’ın boynu bükük kalmıştır.
Ahmet AKALIN
Ankara Üniversitesi Doktora Öğrencisi
RTÜK Üst Kurul Uzmanı