Fuat Bol – Hürriyet gazetesi
Ana muhalefet partisi konumundaki CHP, demokrasiye, diğer bir deyişle, seçimlerde halkın oyuna başvurduğumuz günden beri, girdiği her seçimi kaybediyor.
Adı halk olmasına rağmen, halkla bu partinin arasını açan ve onu halktan koparan ne oldu?
Vaktiyle CHP’den ayrılan kadroların oluşturduğu DP’yi ve onu takip eden partileri iktidara getiren ne idi?
Öyle ya; DP’liler de köken itibarıyla CHP’liydi. Halk, asıl parti dururken, neden onlardan ayrılan bu tali (ikinci) derecedeki partiye teveccüh etti?
Üstelik o günden bugüne, yetmiş küsur sene geçmiş olmasına rağmen halk, hep CHP’nin karşısındaki partileri iktidara getiriyor. Hem de yeni kurulan, kuruluşları daha bir-iki yıl olan partiler iktidara gelebiliyor; kuruluşu Cumhuriyet’le yaşıt olan asırlık CHP, bir türlü iktidar yüzü görmüyor.
İktidar olabilen diğer tüm partilerin bir- iki, bilemediniz üç- beş yılda halka anlatıp onu ikna edebildiğini, CHP bir asır boyunca anlatabilmiş ve ikna edebilmiş değildir?
Neden?
Aradan yüz sene geçti. CHP, bu sorunun cevabını hâlâ bulamadı; ilk defa genel başkan seçtirilen K. Kılıçdaroğlu’na bu durum anlatıldı; o da anlar gibi oldu lakin o da samimi olmayıp ‘takiyye’ yaptığı için inandırıcı olmuyor, olamıyor.
Bu yüzden, başta dindarlar olmak üzere halkın büyük çoğunluğuna karşı yaptıkları zulümlerden dolayı helallik istemesi, timsah gözyaşını yansıtmaktan başka bir mana ifade etmiyor.
Bakınız, bugün bile partisinden yükselen sesler, milletimizin büyük çoğunluğunu derinden yaralıyor ve onlara şunu dedirtiyor: “Bu parti iflah olmaz. Ne kadar göz boyamaya yeltenseler de durum ortada; eski tas eski hamam!”
CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel, 4-6 yaş grubu çocukların gittiği Kuran-ı Kerim kursları için ‘Ortaçağ düşüncesi’ ifadesini kullanarak büyük bir skandala imza attı. CHP Grup Başkan Vekili’nin yaptığı, koyu cehaletinin yanında alenen İslam düşmanlığı değil de nedir?
Bir kere Ortaçağ karanlığı Avrupa’ya mahsus bir tabirdir; zira Ortaçağ’da İslamiyet ve Müslümanlar altın devirlerini yaşıyorlardı. Dini ilimlerin yanında fen bilimlerinde de zirvedeydiler. Tıptan astronomiye, cebirden geometriye, coğrafyadan fizik ve kimyaya kadar tüm bilimlerde öncüydüler. Müslümanlar’ın yazdığı bilimsel eserler batı dillerine tercüme edilerek, Avrupa karanlığını yendi. Müslüman âlimlerin bilim kitapları sayesinde Rönesans’ı gerçekleştirdiler. Bu durumu Batılı itiraf ediyor lakin bizim, içi zift dolu kafalarımız kopkoyu bir cehalet içinde yuvarlanmaktalar.
Fen bilimlerinde zirveye ulaşan İslam âlimlerinin hayatlarına bir baksalar hemen hepsinin çocukluklarında hafız (Kuran-ı Kerimi ezberlediklerini) olduklarını ve dini ilimleri de tam manasıyla edindiklerini göreceklerdir.
Ama yanlışa ve batıla formatlanan bu kafa görmez, görmek istemez. Zira körü körüne bir Batı taklitçisi olmalarına karşın Batı’yı, Batılıyı da bilmezler.
Batılı diye peşine takıldıkları hemen bütün filozofların kökenlerinin papaz olduğunu da bilmezler. Batılı her aydının, en az bir kasaba papazı kadar dini bilgiye sahip olduğunu nereden bilecekler?
Bilmedikleri için, bilmediklerinin düşmanıdırlar ve bilmedikleri dinden, dini ilimlerden ve dindarlardan; aslandan kaçan yabaneşekleri gibidirler.
Biri dinimize, biri ezana, biri başörtüsüne, biri başörtülüye, biri Kuran’a, biri Kuran kurslarına, biri Peygamber Efendimize hakaret etmeyi, inkâr ve aşağılamayı şiar edinir.
Dün ve bugün, bu milletin kutsallarıyla alay etmeyi maharet bilen bu zihniyet, bir de dönüp utanmadan bu milletten oy ister.
Millet de, dün olduğu gibi, bugün de onu layık olduğu ‘esfel-i safilin’e (aşağıların en aşağısı) gönderiyor ve asla iktidar yüzü göstermiyor.
CHP kafası kendine dönüp bakacağına, hâlâ kabahati millette arıyor.
Millete tepeden bakan ve milletin değerlerini inkâr edenlerin, onlardan ve onların vereceği oylardan mahrum kalmasından daha doğal bir şey var mı?
Olmadığına göre; yüzde 20’lerde sürünmeye devam!