HASRETİMİZ HAKİKATİMİZDİR!
Gazi Karabulut
Yorgunduk.
Ruhlardaki vecdi, sonsuz bir dereceye kadar harekete geçiremediğimiz…
Ve Turhan gibi çıldırmanın eşiğine geldiğimiz için…
Bir burukluk içindeydik…
Yorgun ve kimsesiz, ölümün bahçesini solukladığımız için…
…
Umudumuz, dağların ardında bir yorga koşu…
Gönül dağlarımız, mazinin derinliklerinden sızan esintiye hasret…
Ne yaşımızdan haberimiz var ne de yaşıtlarımızdan…
Hep o ulvi hayallerin peşindeydik, ilk çocukluk çağlarımızdan beri…
Bir güneş doğacaktı bir sabah, bu güzel ülkeye…
Ötüken’in esintisini, Tanrı Dağları’nın kokusunu, Orhun Vadisi’nin renklerini taşıyacaktı buralara…
Bizim çocuklar, bir araya gelecek; marşlar söyleyecektik hançeremiz yırtılırcasına…
“Kürşat’ın narasıyla,” diyecektik.
“Orhun’un kaynağından,” bahsedecektik…
Ve boy boy balalar yetişecekti Turan sevdasıyla…
…
Başarıyorduk da…
Sayıları azdı.
Dertleri çoktu.
Ama Estergon demirinden yürekleri vardı bizim çocukların…
Yılmadılar…
Vazgeçmediler…
Koştular…
Dağları düz edip kök saldılar toprağa…
Gün oldu, devran geçti…
…
Vurgun yediler…
Ezildiler…
Sürüldüler…
Kurşun yediler…
Yani, büyük sevdayı anlamadı yad eller…
Anlamadılar…
Anlatamadık…
Bir hayalimiz var, dedik; güldüler…
Ben değil, biz değil,
hepimiz adına feryadımız, dedik; boş boş baktılar…
Ufkun ardına çizilen resimden, o resmin mefkûresinden dem vurduk; geç bunları, dediler…
Yeniden kervan yola dizilirken, yeni umutlar yeşerttik kutlu topraklarda…
Ülküler büyüttük, derin gecelerin ıssız karanlıklarında…
Ama…
Zaman çok merhametsiz çıktı.
Politik kaygıların devranı çarptı göze…
Ve…
Bazıları sükût-u hayale uğrattı, çileye talip olanları…
Unuttu pek çoğu, pek çok kez yetiştiği yeri ve kendi meziyeti sandı, ulaştığı mevkii…
Sonra…
Sonrası;
Sahip çıkmak…
Maziye…
Verilen kavgaların izzetine…
Vefanın şerefine…
Ruh kökümüze mana katan Ülkününün izzetine duyulan derin imanın ve hürmetin verdiği şuura…
Ve ona saygıda, iman edilen değerlere sadakatte, kusur etmemek…
…
Ve…
Kur’an’a iman ettiğiniz kadar büyük bir şevkle inandığınız ülkülere,
Şevkle koşmak…
Verilen soylu kavganın, yarınları aydınlatacağına olan inancınızdan dolayı…
Yetişen ve yetiştirilmesi gaye edinilen nesil adına ve o nesle, ülküleri asli dinamikleriyle aktarma sevdası uğruna…
Türk milliyetçiliğini, çağın ruhuna giydirmek ve çağlar ötesini aydınlatacak şekilde tekamülü adına…
Koşmak…
Hem;
Ülküler, gökteki yıldızlar gibi değil miydi?
Ve onlara ulaşılamasa da ülküler, yönümüzü tayin etmeye devam etmeyecek miydi?
Eh öyleyse, ne gam!…
Koşmaya devam….