Türk Devletleri Teşkilatı
Ahmet AKALIN
Türk Konseyi 8. Liderler Zirvesinde “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi” adı “Türk Devletleri Teşkilatı” olarak değiştirildi. 12 Kasım 2021’de Marmara Denizindeki Demokrasi Adasında (Yassıada) Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan Cumhurbaşkanlarının almış oldukları bu karar tarihi bir dönemin başlangıcı olmuştur. Gerek “Türk Devletleri Teşkilatı 8. Zirvesi İstanbul Bildirisi” gerekse aynı Zirve’de kabul edilen “Türk Dünyası 2040 Vizyonu” incelendiğinde bu dönemecin kodları açıkça görülmektedir.
Bu belgelerden çıkarılacak en önemli sonuç Türk Dili konuşan ülkelerin kültürel yakınlıktan hareketle ekonomik, sosyal ve siyasal alanda da birlikte hareket etme iradesini artık somut yani elle tutulur, gözle görülür bir şekilde ortaya koymuş olmalarıdır. Türk Cumhuriyetlerinin 1991 yılındaki bağımsızlıklarından sonraki 30 yıllık süreçte ekonomik, sosyal ve siyasal sebeplerden ötürü çekingen ve edilgen şekilde “Türk Dili Konuşan Ülkeler” olarak tanımlanan bu birlikte hareket etme isteği artık açık açık Türk Devletleri ifadesi ile deklere edilmiş olması bakımından 12 Kasım 2021 İstanbul Bildirisi önemlidir.
Bu değişiklikte Kazakistan’ın Birinci Cumhurbaşkanı Elbaşı Nursultan Nazarbayev’in inisiyatifi, Azerbaycan’ın Karabağ Zaferi ve Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in katkısı önemlidir. Geçtiğimiz yıl salgın hastalık sebebiyle çevrimiçi gerçekleşen Türkistan zirvesinde Nursultan Nazarbayev “Artık Türk dili konuşan ülkeler değil Türk Devletler Birliği diyelim” demişti. Azerbaycan’ın 44 Günlük Vatan Muhaberesi ile Karabağ’ı işgalden azad edilmesi ardından imzalanan 10 Kasım 2020 Mutabakatıyla Zengezur koridorunun açılması durumu Türkiye ile Kafkasya ve Türkistan’daki ülkelerinin kara ve demir yollarıyla fiziki olarak birleşmesinin önünün açılması Türk Dünyasına ön güven kazandırmıştır. 24 Ekim 2021’de yapılan serbest demokratik seçiminde ezici çoğunlukla tekrar Cumhurbaşkanı seçilen Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in katkısı unutulmamalıdır. Mirziyoyev’in cumhurbaşkanlığındaki ikinci döneminde ilk ziyareti Türkiye’ye yapması ve Türk Konseyi’nin çalışmalarına aktif şekilde katkı sunmasına halk desteğinin dışa yansımasının ilk göstergesi olmuştur. 1990’lı yıllarda muhalif olarak isimlendirilen ve çoğu ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan Özbek aydınlarında gelinen noktadan memnun oldukları kanısındayım.
Öte yandan bu birlikteliğin bu kadar gecikmiş olmasında bir diğer etkende uluslararası reel politiğin uygun ortam sağlamasının beklenmesidir. Zira böyle bir isimlendirme ve birliğin üçüncü ülkeler için tehdit olarak algılanmaması gerekmekte idi. Nazarbayev siyasetinin Rusya ve diğer ülkeler için Türk Devletlerinin birlikte hareket etmelerinin kendileri açısında yakın tehdit görmemesinin gerektiği; aksine ekonomik, güvenlik ve siyasi alanda fayda sağlayacağını gördükleri bir zamanın seçilmiş olduğunu düşünmekteyim. Bu bağlamda; Rusya, Türk Devletler Teşkilatı ülkelerinin sahip olduğu ekonomik potansiyel ile kuracağı işbirliği sayesinde güçlü bir ekonomik ortak elde etmiş olacaktır. Ayrıca Türk Devletleri Teşkilatı Rusya’nın Avrupa’dan Asya’nın Doğusuna kadar tüm güney sınırları için koruyucu kalkan niteliğinde olacaktır. Sınır sorunlarını çözmüş, dışardan gelebilecek radikal akımlara set olabilecek, göç dalgalarını durduracak Türk Devletleri Rusya için sıfır maliyetli güvenlik şeridi olacaktır.
Tüm bu denklem içerisinde Sovyetler Birliğinde en yüksek makamlara kadar yükselmiş (etnik kökeni ve inancından ötürü Sovyet İmparatorluğunun başına geçirilmediği söylenen) Kazakistan’ın birinci Cumhurbaşkanı Elbaşı Nazarbayev Türk Dünyasının Birliği ile ilgili olarak 2009 yılında başlatmış olduğunu inisiyatifi geliştirmişti. Küresel dış politikada adeta bir satranç ustası olan Nazarbayev’in önerisi ile Türk Devletler Teşkilatı kuruldu ve Türk Dünyası 2040 Vizyonunu kabul edildi.
Bu vizyon belgesinde siyasi, güvenlik ve ekonomik işbirliği, nakliye, gümrük, bilgi ve iletişim teknolojileri, enerji, turizm, sağlık, çevre, tarım, kültür, eğitim, bilim, gençlik, spor, diaspora, enformasyon, medya, uluslararası kuruluşlarla işbirliği, sivil toplum kuruluşları ile işbirliği, insani konularda yardım ve kalkınma alanında işbirliği başlıkları yer almaktadır.
Tüm bu başlıklardan hareketle önümüzdeki dönemde Türk Devletler Teşkilatı etnik köken ve inanç kıstasının ötesine geçip Ukrayna, Afganistan, Tacikistan, Moğolistan’ı içine alarak hatta Finlandiya’dan Japonya’ya kadar kuzey yarım küre için boydan boya barış ve istikrar eksinini ortaya koyarak dünyaya yeni bir nizam getirebilir.