“Sözde, Fikirde, Eylemde Birlik doğrudur!.. Birlik kuvvettir!…”
Erol Kılınç
1- MHP’ye oy vermek, milliyetçilerinin gücünü ortaya koymaktır…
2- MHP’de kenetlenmek, MHP’yi kuvvetlendirmek, ondan destek uman her siyasi zümre ve partiyi Milliyetçi politikalar gütmek üzere hizaya baktırtmaya yarar. Ahlat ağacına nasıl armut aşılanırsa, Milliyetçilerin bu siyasi merkezde kenetlenmeleri, güçlenmeleri, onun desteğine ihtiyaç duyan her zümreye milliyetçilik aşısı yapmaya hizmet eder; bu da millette millî şuurun güçlenmesini ve yaygınlaşmasını sağlar… Nitekim bu gün anketlerde görülüyor ki AKP’lilerin ikinci tercihleri MHP’dir; yani AKP’nin alternatifi MHP’dir… AKP’nin bazı temel politikalarda MHP’nin görüşlerine uyar hale gelmesi, AKP seçmenince de büyük tasvip görüyor ve MHP’ye büyük sempati sağlıyor… (Bu aşı, Cumhur İttifakı protokolüyle yapılmıştır.)
3- MHP’nin teşkilat yönetimini beğenmeyip bir kenara çekilse de, her ülkücünün milliyetçiliğin siyasi merkezi olan bu şanlı merkezi diri tutmak üzere, kendini sorumlu ve görevli hissetmesi, ülkücülüğünün gereğidir.
Çünkü şahıslar gelip geçici, Ocak kutsal ve dava yücedir; ona küsülmez, ona sırt çevrilmez!
Kişisel kırgınlıklar veya fer’î bahanelerle milliyetçiliğe düşman unsurlarla görüş ve işbirliği yapmak kesinlikle ülkücülükle bağdaşmaz. Bu tür davranış ve tutumlar, gafletten kaynaklanmıyorsa, “davadan dönmektir”… Döneklere sözümüz yoktur!
4- MHP’ye, Devlet Bahçeli’ye, R.T. Erdoğan’a kızıp PKK uzantılarına ve özellikle 1938’den beri Türk Milliyetçilerine daima düşmanlık etmiş olan CHP’ye “payanda” olmak cinnettir; hezeyandır, hamakattir… Kızmanızı, küsmenizi anlarım, ama bu hezeyanı havsalam almaz, kusura bakmayın…
***
Hiçbir kuruluşta, hiçbir “sorumluluk sahibi yönetici” sâdece oyların matematik hesabına dayanarak, bulunduğu teşkilatı başkasına devredemez. Ancak yönetici olduğu teşkilatın ana karakterini bozmayacağından emin olduğu kişinin oylarının aritmetik kıymeti olabilir. Aksi takdirde devredenin omuzlarında çok büyük sorumluluk yüklenir…
Demokrasiyi her ne kadar benimsiyorsak da, bunun “vasat insanlar rejimi” olduğunu unutmamalıdır. (bkz: David Spitz, “Antidemokratik Düşünce Şekilleri”) Hâlbuki MHP ve özellikle ülkücüler “vasat insanlar” değildir; idealist insanlardır; “benliklerini ülkü uğruna aşmış insanlardır”; onlar öncelikle millet ve devlet hassasiyetini özümsemiş insanlara bakarlar… Bahçeli mümkündür ki kişisel hırsları ülkücülüklerinin önüne geçmiş insanlara, MHP Genel Başkanlığını devretme sorumluluğunu üstüne almaktan kaçınmış olmalıdır…
Şunu ifade edeyim:
Bu genel başkanlık mücadelesi ortaya çıkmadan önce ben de Meral Hanımın MHP genel başkanı olmasının, MHP’nin oyunu arttıracağını ve iyi olacağını düşünmüştüm; hem de Meral Hanımın adı ortada yokken, bu düşüncemi Erdem Hastahanesinde Hasan Albay dostumuza söylemiş ve ayrıca “Aman, şimdiden yayıp da ismini yıpratmayın”.. diye de şerh koymuştum… (Gerçi başlangıçta Hasan da Meral Hanımı destekleyenlerdendi ama şimdi onun bir Amerikan projesi olduğunu söylüyor, ne de olsa yüksek politikaya aklı erenlerden olduğundan bunu da aklımın bir köşesine yazıyorum…)
Olanlar oldu, geçenler geçti…
Şimdi düşünüyorum da iyi ki Meral Hanım MHP’ye başkan olmamış diyorum… Çünkü kendisinde umduğum kapasiteyi göremedim, hayal kırıklığına uğradım… Şimdi anlıyorum ki DYP’deki İçişleri Bakanlığındaki başarısı Tansu Çiller’in ataklığı ve cesareti ile Mehmet Ağar’ın kabiliyetinden kaynaklanıyormuş!…
Sonra MHP’ye geldi. MHP’de Genel Başkan yardımcılığı yaptı, milletvekili oldu, Meclis Başkanvekili yapıldı… O zaman MHP iyiydi…. Ne zaman ki Meclis başkan yardımcılığına başkası getirildi, zihni bulandı! Ve birilerinin tahrik ve teşvikiyle, otel lobilerinde teşkilat teşkilat gezip MHP’ye bayrak açıp çalışmaya başladı… Ve başaramayınca kopup gitti. İşte o günden bugüne çizdiği siyasi rota, Meral Hanımın asla MHP’ye başkan olacak kapasitede ve tıynette birisi olmadığını gösterdi.
Bunu kim ki Devlet Bahçeli’nin koltuğunu bırakmamak gibi bir ihtirası olduğuna hamlederse, bence yanlış bir hüküm vermiş olur… MHP’nin başına geçtiğinden beri neleri reddettiğini, hangi koltuk fırsatlarını elinin tersiyle geri çevirdiğini herkes bir kere daha gözden geçirsin, ne dediğim anlaşılır. Hasan Albay dostumuz buna “iktidar olmak istemiyor” diye bir yorum getiriyor… Düşündürücü… (Böyleyse bile MHP’nin dışında bir yere destek olmak doğrudur denilemez…)
Ama Bahçeli’nin hiçbir koltuk istemeden sadece 15 Temmuz’dan sonraki iktidardan “protokolde belirlediği temel politikaları uygulama” karşılığında MHP’nin Cumhur İttifakının ortağı olması, Türkiye’nin en büyük şansı, Türk hükümetinin ve devlet başkanının içeride ve dışarıda çok güçlü bir şekilde temsil edilmesi ve icraatta bulunmasını sağlamıştır!…
Bütün Grup toplantılarındaki konuşmalarını, twitlerini inceleyiniz…
Protokolü de okuyunuz, ve lütfen 15 Temmuz’dan önce söylenmiş yazılmış şeyleri polemik konusu yapmadan, elinizi vicdanınıza koyarak, bir hükme varınız…
Bakınız: Erdoğan Türk Milliyetçisi olarak yetişmiş değildir; bunu hepimiz biliyoruz… Onun bizimle her konuda aynı şekilde düşünmediğini söyleyerek, MHP’ye hücum etme haksızlığını yapmayınız… Onlar bizim gibi düşünseler zaten MHP’de olurlardı… Onlar ayrı, MHP ve ülkücüler ayrı…