Fazlı KÖKSAL
Ne zaman Mesut Barzani ismini gazetede okusam, televizyonda duysam tüylerim diken diken olur. Aklıma babası Molla Mustafa Barzani’ye bağlı eşkıyaların 14 Temmuz 1959 tarihinde Kerkük’te gerçekleştirdiği Türkmen katliamı gelir… Amcası Şeyh Ahmet Barzani’nin İngilizlerin kışkırtmalarıyla Türkiye sınırları içindeki Oramar Karakoluna saldırmasını hatırlarım… Osmanlı Devleti’ne isyan ettiği ve Ermeniler ile iş birliği yaptığı için 1914 yılında İdama Mahkum edilen en büyük amcası Abdülselam Barzani gelir aklıma, “ Katranı kaynatsan olur mu şeker, soyunu ….. soyuna çeker” özdeyişini mırıldanırım. Ve Mesut Barzani’ye saygı gösteren, değer veren siyasetçi benim gözümde sıfırlanır…
Toplumumuzun büyük bölümü, Oramar İsyanını muhtemelen duymamıştır. Hep “Resmi Tarih”in dili olmakla suçlanan Tarih ders kitaplarında da, her nedense bu olaydan bahsedilemez. Barzani ailesinin Türkiye’deki bazı grupların da desteği alarak yönettiği isyan 10 Ekim 1930 tarihinde bastırıldığı için, bu isyanın bastırılışının 91. yıl dönümünde bu olayı anlatmayı düşündüm…
Oramar’ın, son yıllarda da pek çok haince saldırının muhatabı olmuş Dağlıca’nın eski ismi olduğunu belirttikten sonra, isyanın gelişimini aktarayım;
İngiltere Türkiye’yi Misak-ı Milli sınırları içerisinde yer alan Kerkük üzerindeki iddiasından vazgeçirmek ve Türk Devletinin başına gaileler açmak için Şeyh Sait isyanını çıkartmıştı. 1925 yılında bastırılan Şeyh Sait isyanı sonrasında, İngiltere Kurtuluş Savaşından yeni çıkmış da olsa, Ankara’nın bölgede çıkarılacak isyanları etkin bir şekilde bastırma gücünde olduğunu gördüğü için, kışkırtmalarına ara verdi. Dolayısıyla 1930’a kadar bölgede iç isyan olmadı…
Irak’taki manda yönetimi, İngiltere’ye ağır bir ekonomik yük getirdiğinden İngiltere Irak’a özerklik verme ve bölgedeki askeri gücünü geri çekme kararı almıştı. (ABD’nin benzer gerekçelerle Suriye ve Afganistan’dan çekilmesini hatırlayınız) Ancak; Türkiye’nin Misak-ı Milli Hedeflerine ulaşmak için Irak’a müdahale etmek isteyeceğini hesaplayan İngiltere, Türkiye’yi ciddi iç meselelerle uğraştırırsa Türkiye’yi Kerkük için bir tehdit olmaktan uzaklaştırabileceğini düşündü… Bu amaçla Şeyh Sait isyanı sonrasında dağılan Kürt Teali Cemiyeti liderleri ile Ermeni Taşnak liderlerini “HOYBUN Cemiyeti” çatısı altında toplayarak, Türkiye’nin doğusunda bir isyana çıkarmayı hedefledi..
İngiltere’nin amacı; isyan başarılı olursa Güneydoğu Anadolu’da bir Kürt Devletinin yanı sıra Doğu Anadolu’da da bir Ermeni Devletinin kurulmasını sağlayarak Sevr Antlaşması’ndaki hedeflerine ulaşmaktı. İsyan başarısız olsa dahi; Türkiye bu isyanı bastırmak için ekonomik ve askeri açıdan ciddi şekilde zarar göreceğinden, Türkiye’nin Kerkük’e müdahalesinin önüne geçilmiş olacaktı.
Zeylan-Çaldıran ve Ağrı bölgesindeki hareketlenmeler Haziran başlarında başladı ve kısa sürede isyana dönüştü. Hükümet 20 Haziran 1930’da isyana müdahale etmeye başladı. Türk Ordusu Temmuz ayı ortalarında Zeylan isyanı karşısında üstün duruma geçince, İngiltere Barzani güçleri aracılığı ile Hakkâri civarında Türkiye’ye yeni bir cephe açmaya karar verdi.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da TürkOrdusu Zeylan, Çaldıran, Ağrı bölgelerinde çıkan ayaklanmaları bastırmaya çalışırken, İngiltere de ajanları vasıtasıyla Diyarbakır, Sason, Lice, Çapakçur, Garzan, Muş bölgelerinde kışkırtmalarına devam ediyordu.
Dıştan yardım gören bazı Kürt aşiret reisleri, dini de bir propaganda aracı olarak kullanarak halkı hükümet aleyhine kışkırtıyorlardı. Merkezi Ağrı olan Kürt ayaklanmasının bütün Doğu illerine yayılması hedef alınmıştı. Güney sınırlarımızda, Irak ve Suriye’de çıkarları bulunan yabancı devletler, bu topraklar içinde bulunan bazı aşiretleri silahlandırmışlardı.
İran sınırından yurda giren Kürt eşkıyaları da aynı maksatla hazırlanmıştı. Bu arada Irak bölgesinde ve Irak arazisi içinde bulunan Şeyh Ahmet Barzani, Oramar bölgesindeki aşiretler ile anlaşarak, Oramar Hudut Bölüğü’ne birlikte saldırma kararı aldılar.
Bu ayaklanmanın nedeni ve hedefi, Ağrı’daki Kürt eşkıyasına karşı kullanılan veya kullanılacak olan kuvvetlerin bir kısmını üzerine çekmek onların yüklerini kısmen hafifletmek ve Kürtçülüğün taban bulmasını sağlamaktı. 16 Temmuz 1930’da, Şeyh Ahmet Barzani’ ye bağlı Molla Hüseyin Şerif ve adamları, Oramar bölgesine önce keşif maksadıyla geldiler. Amaçları, bölgedeki aşiret reislerinin olası bir isyanda ne yapacakları konusunda bilgi toplamaktı. Bölgeyi gezdiler, görüşmeler yaptılar ve döndüler.
21 Temmuz 1930 günü de Şeyh Ahmet Barzani komutasındaki 500 kişilik bir kuvvet Oramar Hudut Bölüğüne saldırdı. Saldırının olacağını haber alıp durumu bölük komutanlığına bildirmek için, bölüğe gelen yörenin Aşiret Reislerinden Kasım Ağa milisleri ile birlikte askerlerimizle birlikte bölük komutanlığını savundu..
Barzani eşkıyası aynı gece iki kez ve ertesi gece de üç kez hücumlarını tekrarladılarsa da bu hücumlar püskürtüldü. Hücum ile başarı elde edilemeyeceğini anlayan eşkıya bölüğün etrafında mevzi alarak bölüğü kuşattı. Yolları ve geçitleri tamamen tuttu ve Oramar-Gevar telefon irtibatını kesti. Bu saldırıyı yapan eşkıya, Barzaniler ile Şemdinan, Herki, Şat ve Oramar aşiretlerinden oluşuyordu. Eşkıyanın 100 kadarı Gevar boğazını, 100 kadarı Oramar kuzeyinde Avithayir köprüsünü tutmakta, 300 kişilik bir grup da güneyden Oramar’a taarruz etmekte idi.
Bu sırada Zeylan ve Ağrı yöresindeki çatışmalar nedeniyle bölgeye dışarıdan takviye birlik getirilmesi zaman alacağından, bölgedeki birliklerle derhal tedbir alınmaya başlandı. 26 Temmuz 1930’da, Oramar saldırısı üzerine Genelkurmay Başkanlığı Baştazin’deki iki hudut bölüğü, iki ağır makineli tüfek takımı ile Oskî Aşiret’inin reisi Ferhan Ağa ve Pinyanişî Aşiret reisi olan Kerem Ağa’nın aşiret güçlerini bölgeye sevk etti…
Devlet bir yandan, Irak hükümetini bu saldırıyla ilgili olarak uyarıyor, nota vererek protesto ediliyor, diğer yandan da bu saldırıyı etkisiz kılmak için geniş çaplı bir harekâta hazırlanıyordu. Ancak bölgeye gelen yolların elverişsizliği ve bölgedeki geçitlerin asiler tarafından kontrol edilmesi nedeniyle Oramar Karakolu’na kısa sürede gerekli destek verilmesi mümkün olmadı.
Hükümet bölgeye takviye birlikler gönderme ve hava taarruzları yapma kararı aldı. Bölge halkından destek almaya başlayan isyancılar, Şemdinli bölgesinde de taarruzlarına başladılar. Kuvvetlerinin önemli kısmını Oramar’ı takviye için gönderen Şemdinli Hudut Bölüğüne saldıran isyancılar, bölüğün kışlasını ele geçirdiler.
Bu gelişmeler üzerine bazı aşiret reisleri maiyetleri ile birlikte eşkıyaya katıldılar. İsyancılar bundan sonra Gevar ve Çölemerik’i ele geçirmek için hareketlenmeye başladılar.
28 Temmuz sabahı, Türk ordusu asileri havadan bombalamaya başladı ve akşamüzeri askeri kuvvetler eşkıyanın gücünü kırarak Oramar’a girdiler. Barzani güçleri Irak’a kaçtı.
Molla Şerif Hüseyin’in Oramar saldırısını Molla Mustafa Barzani’nin yaptığı ikinci bir saldırı izledi. Ama o da düzenli kuvvetler karşısında tutunamadı, İran topraklarına çekildi.
27 Eylül-10 Ekim tarihleri arasında, Şemdinli, Yüksekova, Çukurca ve Hakkari’yi kapsayan ikinci bir askeri harekat daha yapıldı ve bölge tamamen eşkıyadan arındırıldı.
10 Ekim 1930 Günü Oramar ayaklanması tam olarak bastırıldı…
Ne diyor Akif;
“Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi”