OCAKLI OLMAK
Ahmet URFALI
Ocak; soy-boy, kök, dirlik-düzenlik gibi mecazi anlamlarda kullanılır. Ocak, aile anlamına da gelir ve bu bakımdan Türk kültüründe kutsal sayılan temellerin başında yer alır.
Aile ocağı, baba ocağı, asker ocağı, sifa ocağı, inanç ocağı gibi kültürel değer taşıyan mekanların yanında Türk Ocağı, Ülkü Ocağı adlarını taşıyan düşünce ve gönül birliği içindeki insanların oluşturduğu milli yapılanmalar da mevcuttur. Ocak, Türk kültür ve mitolojisinin en önemli unurlarındandır. Türk milletinin sosyolojik yapısı;oğuş -(aile-ocak), uruk -(sülale), oymak -(kabile), boy -(aşiret-aşiretler toplamı), budun -(kavim), ulus -(millet) şeklinde teşkilatlanır.
Osmanlı ordu sisteminde Ocağ-ı Yeniçeriyân, Ocağ-ı Sipahiyân terimleri yeniçeri ve sipahi askeri birlikleri için kullanılırdı. Bugün kutsal vatanı görevi yerine getirmeye giden gençlerimiz “asker ocağına” gönderilir.
Zengin bir mitolojik mahiyet taşıyan ocak, Türk kültür sisteminde kutsallık arz eden önemli anlayışlardan biridir. Ocak sistemi, ateş ve atalar kültü ile bağlantılıdır. Ateş ve ocak birlikteliği, ikisinin de aynı anlamda kullanılmasında etkin rol oynamıştır. Şamanların ayinleri ateşsiz yapmamaları, ateş ruhuna hitaben okudukları ilahilerden anlaşıldığına göre aile ocağı kültü ile ateş kültü birbirinden ayırt edilemez. Şaman dualarında “atamızın yaktığı ocak” ifadesinin kullanılması bu manada dikkat çekicidir.
Halk tabipliğinde herhangi bir hastalığa okumak için el alan ve babadan oğula geçen kişiler hakkında da ‘’ocak’’ deyimi kullanılır. El almak, aynı zamanda bir tarikata intisap etmeye, el vermek bir tarikata almaya denir. Bir töreyi yerine getirmek, bir hastalığı tedavi etmek için izin alanlara: “okumaya el almış, eli var.” sözleri kullanılır. Yol-erkan yenilemek, diriltmek, “ocağı uyandırmak” tabiri ifade edilir.
Ateş, ocağın koruyucu ruhudur. Ocak, evin en önemli unsuru olduğu gibi mecazen ev anlamına da gelir. İstiklal Marşımızdaki; “Korkma, sönmez bu şafaklarda tüten en son ocak.” Dizesinde geçen ocak, kutsal sayılan ‘ev’ anlamındadır. Bu ocak, aynı zamanda ateş yakılan yer ifadesini de üzerinde taşır. Ateşe saygı gösterilmesi gerekir. Ocak ve ateş kutlu kabul edilir.
Milletler, gençlerini eğiterek geleceğe hazırlanırlar. Onları yeni ülküler ve büyük hedeflerle donatarak millet ve devletin bekasını sağlamaya çalışırlar. Gençlerin eğitilmesinde milli kültür esas alınır. Milli kültür değerlerine yabancılaşmış bir nesil kaybedilmiş demektir. Böyle bir durumda milletin geleceği tehlikeye maruz kalır. Gençleri milli şuurla yetiştirmek devletin asli görevidir. Bununla birlikte zaman zaman yönetici konumundaki insanlarda eksen kayması olabilmektedir. İlkeli, seviyeli ve sürekli bir bilinçlendirme medeniyet tasavvruru olan ve gelecek kaygısı taşıyan insanlar tarafından da organize edilebilir.
İşte 1912 Türk Ocağı ile 1968 Ülkü Ocakları kuruluşları bu düşünceden hareketle doğmuştur. Duygudan düşünceye, düşünceden fiiliyata geçiş böylece sağlanmış oldu. O günlerden bugünlere kadar her türlü iç ve dış baskılara rağmen milliyetçilik davası canlılığını güçlendirerek gelmiştir. Halen de Türk milliyetçileri üzerindeki iç ve dış yıldırma, karalama faaliyetleri devam edegelmektedir. Küresel ve yerel bazda sürdürülen açık ve kapalı tehditler ‘Türk Kalesi’ ülkücüleri davalarından saptıramayacak, ‘Hak’ bildikleri yoldan geriye çeviremeyecektir. Adları; yiğitilk, kahramanlık, önderlik vasıflarıyla birlikte anılacaktır.
Ülkücüler Türk töresine bağlı, bozkır medeniyetinin çocuklarıdır.. Türkistan gecelerinden beri yıldızlar toplarlar yeni düşler için. Atlarının yelesini dalgalandıran rüzgâr, bir zafer türküsü olur dudaklarında. Oğuz’dan emanettir özgürlük ve bağımsızlığın değerini bilmek. Dillerinde otağ kurmuştur, devletin bekası, devlet-i ebed-müddet. Zorluklarla sınansa da düzenleri, ters yüz ederler fitne ve nifakın oyununu.
Ağustos akşamlarında, Eylül ikindilerinde destansı bir haykırışın yankısı çarpar Yesi ocağından Anadolu yaylasına. Susuz derelerin gözleri nemlenir.Tarihe kümelenmiş kederlerini akıtır uzak ırmaklara. Bozkırın yiğitleri, Oğuz’un erleri tükenmez. O yiğitler, barışta efendi, savaşta kahramandırlar. Sırtlarına yüklenir asırlık çilelerin yükü. Analar, hasret dualarıyla uğurlar vatan imdadına oğullarını. Güneş mor dağların üstüne doğar. Ve ay yüzlü yavuklular kalplerine akıtır gözyaşlarını. Bozkırın yiğitleri cennet kapılarına yakın dururlar. Fışkırırlar çorak toprağın rahminden bereket olup. Alp-eren, gazi- derviş, Mehmetçik’tir adları. Toplaşırlar ulu çağrıyı duyup, çoban ateşleri yakarlar, yüce dağların sarp yamaçlarında Oğuz’un nesli için. Şehirler aydınlanır ışık ışık. Bozkıra tan ağartısı düşmeden uyanırlar. Yağı kesse de yollarını, bozkırın yiğit atlıları nallarından çıngılar saçıp tozkoparan küheylanları ile dalıp girerler er meydanlarına. Kılıçları, Oğuz Han mirası, ülküleri, Fatih vasiyetidir.
Anadolu, gündüzü doğuran gecenin son anındadır. Yayla kuşları, dağ doruklarından sitare getirirler. Yayla pınarları soğuk sularını sunar bahadırlara. Yeni ufuklardan yeni ümitler sağmaya durur ak pürçekli analar. Anadolu gecelerinde yıldızlar göz kırpar, özgür ulusun egemenliğine.
Bozkırın yaz gecelerinde yıldızlara bakıp hayaller kurarlar. Ülker’e el uzatıp yüce emeller peşinde koşarlar muhteşem maziden ümitvâr istikbale. Ulubatlı Hasan’la beraber şanlı bayrağı dikerler kale burçlarına. Karayel yanığı çehreleri aydınlanır ‘’fena fi’d devle ve’l mille’’ sözünü her duyuşlarında. Bir hümanın kanadında ulu gökyüzününden engin ufuklara uçarlar, dillerinde , gönüllerinde ‘’Kelime-i Tevhit’’ zikri. Diz kırıp boyun yatırırlar kalp atışlarının anlamı üstüne. Saçlar ağarsa da ‘’her dem yeniden doğarlar .’’
Bekleye dursun çağ, gözleye dursun insanlık, yeniden kurarlar ‘’nizam-ı âlem’’i. Harap beldeleri abad eylemeye, yaralı gönüllere merhem olmaya gelirler her yönden.
Ocaklı olmak, Türk olmaktır özüyle sözüyle…
Ülkü Ocakları, Ülkü_Bir, Türk Eğitim Sen, Türkiye Kamu Sen’de yöneticilik ve başkanlık yaptım. Emekli dilekçemi verdikten hemen sonra MHP’ye üye oldum. Hâlâ da parti üyesiyim. 12 aşımdan beri Ocaklı’yım. Öğrencilerimi vatan millet sevgisiyle yetiştirmeye gayret ettim. Ocağımıza ve Partimize hiçbir zaman muhalif olmadım. Sevgili Abdülhamit kardeşim, siz de olumsuz bir algı oluşturduysam özür dilerim. Ülkücülük yaşama biçimim ve hayat tarzımdır. Kendimden bahsetmek zorunda kaldım kusura bakmayın. Durum budur. Selam sevgi olsun.