H. NURCAN YAZICI
Salgının da etkisiyle “ekonomik” alandaki yoksulluğumuz daha da arttı.
Enflasyon oranının yüzde 19,25 düzeyinde olduğu ülkemizde, fiyatların devamlı yükselmesine, bunun sonucu olarak tüketicinin satın alma gücünün azalmasına şaşırmamak lazım.
Bu yoksulluktan en fazla etkilenen kesim ise gençlerimiz…
Öğrencilerimizin yaşadığı maddi sorunlar ve eğitim kayıpları ortada iken, nasıl telafi edileceği konusunda iktidarın da, muhalefetin de elle tutulur bir fikri yok. Nedense öğrencilerimizin “eğitim yoksulluğu” siyasetin gündeminde beklenen yeri bulamıyor.
Son bir hafta içinde kaç siyasetçinin telefonu bir üniversiteli gencimiz tarafından yurt ve barınma için arandı bilmem ama benim telefonum susmadı.
Burs konusunda elimizden geleni yapabildik lakin barınma ve yurt konusunda çaresiz kaldık.
Ne eğitimde fırsat eşitsizliği ne de öğrencilerin yurt problemi yıllardır çözülemiyor.
Kaç öğrencimizin maddi imkânsızlıklar yüzünden eğitimine ara verdiğini hatta okul hayatını sonlandırdığını biliyor muyuz?
İçlerinden bir tanesi bile şartlarını oluşturamadığı için eğitimine ara veriyorsa bu, biz büyüklerin, siyasetin ve yöneticilerin ayıbıdır.
Tablo büyük. Üniversitelerde okuyan öğrenci sayımız 8 milyonu buldu.
15 yılda üniversite sayısı iki buçuk kat, öğrenci sayısının üç buçuk kat artan ülkemizde, aynı artışı devlet yurtlarına göremiyoruz.
Demek ki, her ile bir üniversite açmak marifet değil. Mesele üniversitelerin kapasiteleri ölçüsünde, gençlerin ihtiyaçlarına cevap verebilmek.
Çoğu öğrenci kendi çabaları ile barınma ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyor. Bu sefer de, artış oranı yüzde 50’leri bulan, oldukça pahalı ev fiyatlarıyla karşılaşıyor. Zar zor buldukları keselerine uygun evlerin ise, yaşam şartları oldukça kötü ve güvensiz.
Salgın döneminde çok daha önemli olan beden ve ruh sağlıklarını, bu koşullarda ne kadar koruyabilirler acaba?
Yeri geldiği zaman üniversitelerden çok şey bekleriz de, iş gençlerin sorunlarını çözmeye geldiğinde, kulaklar sağır, gözler kör oluyor.
Üniversitelerin rektörleri ve atamalarıyla ilgilendiğimiz kadar, okulların başarılarından, öğrencilerin karşılaştıkları çıkmazlardan bahsetmiyoruz.
“Bilgi toplumu” üzerine ahkam kesiyoruz ama üniversitelilerin gelecekle ilgili kaygılarını gideremiyoruz. Koskoca ülke inşaattan geçilmiyor ama içinde, öğrenciye hitap eden hiçbir sosyal alan ve yurt yok.
Gençlerimiz için işin başı da, sonu da çileli. Gençler büyük bir emekle girdikleri üniversitelerinden mezun olduklarında da aynı yalnızlığı yaşıyor. İş bulmak aslanın karnında… Bir çoğu aldıkları eğitim ve edindikleri meslek dışında farklı farklı alanlarda çalışmak zorunda kalıyor.
Bugün gençlerimizin yüzde 77.9’u siyasete ve iktidara güvenmiyorlarsa sebebi onlara yönelik “eğitim, iş ve yaşam hakkı sağlayan” politikalar üretilmediği içindir.
Yöneticiler ve siyaset kendini sorgulamalı, gençlerimizin sorunlarını dillendirdikleri kadar çözümlerini de konuşmalı. Yerel yönetimler kentlerini öğrenci potansiyeline göre hazırlamalı… Özellikle dar gelirli öğrencilerin mağduriyetleri bir an evvel giderilmeli. Üniversiteli gençlerimize sosyal ve ekonomik destek sağlanmalı.
Unutmayın gelecek bugünden başlar.
Not; Ev sahiplerini vicdanlı olmaya çağırıyorum. Yüzde 60’a varan kira artışları haramdır, haram. Size ne huzur ne sağlık getirir! Her konuda konuşan Diyanet İşleri Başkanlığı bakalım, bu konuda açıklama yapacak mı?