OSMANLI, NEDEN GERİ KALDI?
-6-
Safter Tanık
“Ateşli silahlar ve düzenli orduların öne çıkışı, Kapıkulu Ocakları’nı (merkez kuvvetler) önemli kıldı. Bu; Kapıkulu Ocakları’na Devşirme Kanunu’na aykırı, gelişi güzel asker alımını getirdi. Haliyle disiplin ve nitelikten yoksun, sayıca kalabalık, hazineye önemli yük getiren bir ordu ortaya çıktı.
Maliyenin artan maliyeti karşılamak için, tedricen tımar sisteminden iltizam sistemine geçişi ise; orduyu sayıca kalabalık ve hazineye yük teşkil etmeyen tımarlı sipahilerden mahrum kıldı, toprak rejimini de derinden sarstı. Bu da; askeri alandaki, sayı-teknoloji üstünlüğünün sonunu getirdi. “.
Askeri Yapı
Klasik dönem Osmanlı Ordusu, kara ve deniz kuvvetlerinden oluşur.
Kara Kuvvetleri
Osmanlı’nın kuruluşunda, düzenli bir ordu yoktu. Askeri gücü, Uç Gazileri (Akıncılar) ve sefere çıkıldığında çağrı ile bir araya gelen sefer sonrasında ise işinin başına dönen boy kuvvetlerinden oluşuyordu.
Bu dönemde; “askeri başarısını, akıncı gazilere borçludur” dersek, yanlış olmaz. Zira İzmit-İznik-Bursa gibi merkezler ile çevresinin fethi, bunların başarılı akınları ile gerçekleşti.
Akıncıların; düz araziyi hızla ele geçirme, köylere hâkim olma, küçük kuleler inşa ederek kaleleri uzun süre ablukaya alma yolu ile teslime zorlama gibi bir strateji-taktiği vardı.
Bursa’nın fethinin, 10 yıl sürmesi ise düzenli bir orduyu gerekli kıldı.
İlk Düzenli Ordu
Bursa’nın fethi ile Orhan Bey; 1000’i yaya, 1000’i de atlı olmak üzere 2.000 kişilik düzenli bir ordu oluşturdu. Bunlara; savaşta ücret ödenir iken, barışta gelirinden istifade edeceği bir arazi tahsis edildi.
Kapıkulu Ocakları’nın Yeniden Yapılandırılması
I. Murat; 1363’te Acemi Ocağı, Yeniçeri Ocağı ve Bostancı Ocağı’nı kurarak Kapıkulu Ocakları’nı (Merkez Kuvvetler) yeniden yapılandırdı.
Bunun, askeri ve siyasi olmak üzere iki nedeni vardır.
Askeri Nedeni
Osmanlı, Rumeli’ye geçiş ile hızlı bir genişleme gösterdi. Sürekli savaş -asker kaybı hem asker ihtiyacını, hem de daimi-savaşa hazır-disiplinli- iyi eğitim almış bir merkezi kuvveti gerekli kıldı.
Siyasi Nedeni
I. Murat; otoritesine güç kazandıracak, iktidarı belirleyen güçlere karşı koz olarak kullanacağı, kendisi dışında hiç kimse ile maddi-hissi bağı olmayan, paralı askerlerden oluşan, güçlü bir merkezi kuvveti hedefledi. Hükümdar olması ile ortaya çıkan çatışma, istikrar ve iç-dış güvenlik arayışı da bunu gösteriyor.
Pençik Sistemi
Akıncı gazilerin elinde olan; her beş esirden biri, seçilerek vergi karşılığı olarak alındı. Türkçe-İslam’ı öğrenmesi için, bir Türk aileye gönderildi. Gelibolu’da kurulan Acemi Ocağı’nda, kısa süren askeri eğitime tabi tutularak Yeniçeri Ocağı’na girişi yapıldı.
Pençik Sistemi; her beş esirden seçilen birinin hükümdara ait olması, “beş esirden az olanın” esir başına 2 akçe ödemesi demekti. Bu; vergi ödemeyen, tüm giderini ganimetle karşılayan akıncı gazilerin tepkisini doğurdu, esirlerini Trakya’dan Anadolu’ya kaçıranlar oldu.
Pençik Sistemi’nin Mahzurlu Görülmesi
Pençik Sistemi uygulamasında; Akıncı gazilerin sürekli direnişi ile karşılaşıldı, yeniçerilerin disiplini ile ilgili sorunlar ortaya çıktı. Yani düşünülen faydayı sağlamadı.
Pençik Sistemi’nden Devşirme Sistemi’ne Geçiş
Yıldırım Beyazıt ile Timur arasındaki Ankara Savaşı, ardından gelen karışıklık, güçlü bir merkezi kuvvete sahip olmanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Bir de; Balkanlardaki ezici Hristiyan çoğunluk, Osmanlı için önemli bir tehditti. Bunun için; hem merkezi kuvvete güç kazandıracak, hem de İslamlaşma-Türkleşmeye hizmet edecek bir sisteme ihtiyaç duyuldu. İşte bu, Devşirme Sistemi idi.
Çelebi Mehmet (I. Mehmet), Devşirme Sistemi’ni uygulamaya koydu. Ancak bunun kanunlaşması, II. Murat döneminde oldu. Pençik Sistemi de; zaman içinde, istisnai bir uygulamaya dönüştü.
Devşirme Sistemi
Devşirme Sistemi, özellikle Balkanlarda uygulandı. Hristiyan tebaaya mensup ailelerin 8-18 yaş arası çocukları, ihtiyaca göre, belli dönem aralığında devşirme işlemine tabi tutuldu.
Seçmede; çocuğun aile durumu, fiziki ve zihni sağlığı dikkate alındı. Özellikle; 14-18 yaş grubu, birden fazla çocuğu olan soylu ya da rahip ailelerin çocuğu tercih edildi.
Devşirilenler; İstanbul’a getirildi, bir kısmı Enderun ve Bostancı Ocağı’na ayrıldıktan sonra, kalanı Türkçe-İslam’ı öğrenmesi için Sipahi bir aileye verildi. Ardından; Acemi Ocağı’nda, sıkı askeri eğitime tabi tutularak Yeniçeri Ocağı’na girişi yapıldı.
Devşirme işlemi; önceleri mahalli idareciler tarafından yapılır iken, daha sonra ortaya çıkan mahzurları nedeniyle merkezden gönderilen idarecilerce yapıldı.
Devşirme Sistemi’nin Kanunlaşması
II. Murat; hem Devşirme Sistemi’ni kanunlaştırdı, hem de Enderun’u kurdu.
Devşirilenlerin güçlü-kuvvetli-savaşçı olanları Yeniçeri Ocağı’na, zeki-yetenekli olanları ise Enderun’a girişi yapıldı. Böylelikle; devşirmeler, hem merkezi kuvvetin çekirdeğini oluşturdu, hem de yönetimde yer aldı.
Yeniden Yapılanma
Fatih; kara kuvvetlerinde, birçok askeri sınıf oluşturarak yeniden yapılanmaya gitti.
Yorum
Osmanlı; 1566’da, top-tüfek gibi ateşli silahlar ile donanımlı, uygun askeri strateji taktikleri uygulayan, sayı ve askeri teknoloji açısından bölgedeki en üstün-büyük askeri güç haline geldi. 1606’ya kadar da kaybettiği önemli bir kara savaşı olmadı.
Kara Kuvvetleri Teşkilatı
Merkez kuvvetler (Kapıkulu Ocakları) ve eyalet kuvvetleri (Tımarlı Sipahiler ve Yardımcı Kuvvetler) olmak üzere iki bölümde ele alabiliriz.
1-) Merkez Kuvvetler (Kapıkulu Ocakları)
Yaya Kapıkulu Ocakları ve Atlı Kapıkulu Ocakları’ndan oluşur.
A-) Yaya Kapıkulu Ocakları
a-) Acemi Ocağı
Bir askeri okul statüsündedir. Sadece Yeniçeri Ocağı’nın değil, tüm Kapıkulu Ocakları’nın nefer ihtiyacını karşılar.
İlk olarak; 1363’te, I. Murat tarafından Gelibolu’da kuruldu.
Gelibolu Acemi Ocağı, İstanbul’un fethi ile önemini kaybetti. Yerini, İstanbul’daki Acemi Ocağı’na bıraktı.
Asker kaynağı; önceleri Pençik, sonrasında ise Devşirme Sistemi’dir.
Acemiye; Türk ailesi yanında kaldığı sürece maaş ödenmez, sadece giyim-kuşam ihtiyacı karşılanır. Kışlada ise; Kapıkulu neferleri gibi, “Ulufe” denilen üç ayda bir maaş alır.
En rütbeli subayı İstanbul ağasıdır. Bunun altında ise Rumeli-Anadolu ağaları vardır. Bunlar, devşirmelerin sevk ve idaresinden sorumludur.
Mevcudu; uzun süre, 1.000 civarında kaldı. Bu; Kanuni döneminde 4.000’e, I. Ahmet döneminde 9.406’ya çıktı. 1623’te de, 10.982’ye (bostancılar dâhil) ulaştı. 1679’da ise 2.738’e düştü.
Neden?
Fatih’in Bosna’yı fethi ve halkın Müslüman olması sonucu, Bosna’da devşirme uygulamasına son verildi. Ancak halkın ricası ile buna tekrar geçildi. Bunlara; “Potur Oğulları” denildi, bir Türk aileye verilmeksizin Enderun ya da Bostancı Ocağı’na alındı.
Acemilerin evlenmesi yasaktı. Bu yasak, III. Murat döneminde kalktı. Bu da; “Kuloğlu” denilen acemi ve Kapıkulu erkek çocuklarının, ocağa doğrudan girişini getirdi.
Daha sonra; askerlik için uygun olmayan, askerlikle alakasız işlerle iştigal eden Türk-Müslümanlar da rüşvet ve iltimas ile ocağa alındı.
Sayısının düşüşü ise; eğitim süresinin kısalması, fetihlerin durması, Hristiyanların bir bedel karşılığında devşirmeden muaf tutulmalarıdır.
Eğitim süresinin kısalması, acemilerin Türk ailelere verme yönteminin kaldırılması, Türk ve Müslümanların ocağa alınması ve evlenmelerine müsaade edilmesi de amacından uzaklaşması ve yozlaşmasını getirdi.
b-) Bostancı Ocağı;
Padişah, saray, kasırların birinci derecede güvenliğinden sorumlu, saraya ait bağ-bahçe-bostan-kayıkhanede hizmet veren, ayrıca şehir denetim-asayişi ile görevli askeri sınıftır.
İlk olarak; 1363’te, I. Murat tarafından padişah ve sarayın güvenliği için kuruldu.
İstanbul ve Edirne olmak üzere iki Bostancı Ocağı vardır. Edirne’deki ikinci derecede önem taşır, İstanbul Bostancı Ocağı’ndan bağımsız bir yönetimi vardır.
Bostancılar; bostancıbaşı gözetiminde, ya devşirilenler içinden ya da Acemi Ocağı’ndan seçilir.
Bostancı Ocağı’nın en büyük amiri, bostancıbaşıdır. İstanbul’daki bir üst makam olarak kabul edilir.
Bostancıbaşı’nın, ocaktan gelmesi esastır. Padişah tarafından seçilir, tayin edilir. Dış hizmete, sancakbeyi olarak çıkarılır. Beylerbeyi hatta sadrazam olan bostancıbaşılar bile vardır. Maaşını, padişah hasından alır.
Padişahın yakınında bulunur, O’na gittiği her yerde refakat eder.
Yeniçeri Ağası, Topçubaşı, Cebecibaşı ile birlikte İstanbul’un askeri ve sivil güvenliğinden sorumludur.
İstanbul etrafındaki Marmara-Karadeniz-Haliç sahillerinin muhafaza ve emniyeti, kayıkhane-su-ormanlar ile avcılığın denetimi, O’na aittir.
Müsaadesi olmadan sahillerde yalı yapılamaz, yapılan yalılardan vergi alır. Bir de; sadrazam-vezirlerin, azl-sürgün-katli ile ilgili refakat görevi vardır.
Bostancı hasekilerin mevcudu 300 kişidir. Başında bostancı kethüdası (bostancıbaşı yardımcısı) bulunur.
300’ün 60’ı padişahı koruma, kalanı ise şehrin asayiş ve denetimi ile görevlidir.
Hizmeti karşılığında; diğer Kapıkulu Ocakları neferleri gibi, üç ayda bir maaş alır.
Bostancı sayısı; XVI. yüzyılın başında 3.396 iken, 1703 isyanı sonucu 1.998’e düştü. Ancak; 1703’teki isyan hariç, hiçbir isyana katılmadılar padişaha sadık kaldılar.
c-) Yeniçeri Ocağı
Kapıkulu Ocakları’nın piyade sınıfının büyük kısmını oluşturur.
İlk olarak; 1363’te, I. Murat tarafından kuruldu.
İlk yeniçeri kışlası Edirne’deydi. Fetihten sonra; İstanbul’da biri Aksaray, diğeri Beyazıt civarında olmak üzere iki yeniçeri kışlası inşa edildi. Edirne’deki de ihmal edilmedi.
Asker kaynağı, Acemi Ocağı’dır.
En rütbeli subayı, yeniçeri ağasıdır.
Yeniçeri Ağası; Ağa Divanı’na başkanlık eder, Divanı Hümayun toplantısına katılır (vezir değilse, katılamaz).
Askeri görev dışında, şehrin asayişini sağlamak, esnafı denetlemek, yangınları söndürmek gibi görevleri vardır.
Tayin ve azli; 1593’e kadar padişah, bundan sonra ise sadrazam tarafından yapıldı. Ocaktan gelmesi esastır. İsyan sonrasında; alt rütbeliler, hatta dışardan bile Yeniçeri Ağası atandı.
Ağa Divanı; yeniçeri ağasının başkanlık ettiği, kâtip ve önde gelen rütbelilerin katıldığı bir kuruldur. Burada; Ocak’ın faaliyeti, personel disiplini, tayin-azl arzı ele alınır.
Yeniçeriler; barışta İstanbul’da kalırlar, seferde padişaha refakat ederler. Ayrıca özel statüdeki sancak ve salyaneli eyaletlerde yeniçeri garnizonu vardır.
Hizmetine karşılık; “Ulufe” denilen, üç ayda bir maaş alır.
Kanuni’den sonra padişahların sefere çıkmaması, İstanbul’da 30 yıl kalışını getirdi. 1593’ten itibaren de sadrazamın komutasında sefere çıktılar.
Bektaşi meşrepli Sünni İslam anlayışına sahiptiler. Bektaşi tarikatına girişleri ise bozulma dönemine rastlar. Bu da Ocak’a “Bektaşi Ocağı” denmesine yol açtı.
Sayısı; 1363’te 1.000 iken, 1484’te 7.841, 1574’te 13.599, 1699’da da 67.729 oldu.
Bu; ateşli silahlar ve düzenli orduların öne çıkmasıyla, daha fazla merkezi kuvvete ihtiyaç duyulmasından kaynaklandı. Bu da; hem yüklü maliyeti, hem de Devşirme Kanunu’na aykırı gelişi güzel asker alımı ile amacından uzaklaşması ve yozlaşmasını getirdi.
ç-) Cebeci Ocağı
Silah ve mühimmatın depolanması, sevki, tamir-bakımı ile görevli Kapıkulu ocağıdır.
Kurumsallaşması, Fatih döneminde oldu.
Asker kaynağı; önceleri, Acemi Ocağı’dır. Daha sonra, dışardan da nefer alındı.
En üst rütbeli subayı, cebecibaşıdır. Ocak içinden terfi ile geldiği gibi, dışardan da atandı.
Ayasofya karşısında, kışlası ve tamir-bakım atölyeleri vardı. İstanbul dışında, sınır karakollarında da cebeciler vardır.
Merkezdekiler; maaşlı, kaledekiler ise dirliklidir.
Sayısı; Kanuni döneminde 700 iken, XVI. yüzyılın sonunda 4.000’e, IV. Murat döneminde ise 7-8.000’e çıktı. XVII. Yüzyılda da 2.500’e düştü. Bu da askeri alandaki yeniden yapılanma ile ilgilidir.
d-) Topçu Ocağı
Osmanlı Ordusu’nun topçu sınıfını oluşturan Kapıkulu ocağıdır.
Top atışı ve top imali olmak üzere iki kısımdan oluşur. Savaşta; fiilen yer aldığı gibi, top imali ve bakımı ile görevlidir.
Kurumsallaşması, Fatih döneminde oldu.
Önceleri sadece Acemi Ocağı’ndan gelenler alınır iken, daha sonra dışardan da nefer alındı.
En üst rütbeli subayı, topçubaşıdır. O’nun altında, dökümcübaşı yer alır. Ocak içinden terfi ile geldiği gibi, dışardan da atandı.
İstanbul-Tophane dışında; Belgrad, Semendire, Praveşte, Temeşvar Budin, İşkodra ve Kerkük’te top imalathaneleri vardır.
Maaşlı topçular; üç ayda bir maaş alır. Tımarlı topçular ise dirliklidir.
Sayısı; XVI. yüzyılda 1.200 iken, XVII. yüzyıl ortasında 3.000’e çıktı.
e-) Top Arabacıları Ocağı
Büyük-ağır topların nakli ile görevli Kapıkulu ocağıdır.
Kurumsallaşması, Fatih döneminde oldu.
Asker kaynağı, önceleri sadece Acemi Ocağı’dır. Daha sonra dışardan da nefer alındı.
En üst rütbeli subayı, Top Arabacıbaşıdır. Ocak içinden terfi ile geldiği gibi, dışardan da atandı.
Şehremini’de kışlası, Tophane’de araba imalathanesi, Ahırkapı’da da ahırları vardı.
Maaşlı olup, sayısı uzun süre 1.000 civarında oldu.
f-) Humbaracı Ocağı
Bir tür el bombası kullanan askeri sınıftır.
Uzun süre Topçu Ocağı ve Cebeci Ocağı bünyesinde istihdam edildi. İstanbul’un fetihten sonra ise bir Kapıkulu Ocağı haline geldi. Ancak; XVII. yüzyıldaki düzenleme ile önem ve değerini yitirdi.
Merkezdekiler maaşlı, taşradakiler ise dirliklidir.
g-) Lağımcı Ocağı
Özellikle kale kuşatmasında; toprak altında “lağım” denilen tüneller açan, buraya yerleştirdikleri patlayıcıları patlatarak kale fetihlerini kolaylaştıran askeri sınıftır.
Maaşlı ve tımarlı lağımcılar vardır. Maaşlılar; cebecibaşına, tımarlılar ise lağımcıbaşına bağlıdır.
Savaş şartlarının değişmesi, XVIII. yüzyılda sonunu getirdi.
B-) Atlı Kapıkulu Ocakları
a-) Sipah Bölüğü
Kapıkulu süvarilerinin en itibarlısıdır.
Fatih döneminde kuruldu.
Asker kaynağı, Enderun ve nüfuzlu devlet adamlarının çocuklarıdır.
Görevi, seferde; padişah otağını korumak, barışta; miri malın gelir tahsilini yapmaktır.
b-) Silahdar Bölüğü
Sipah Bölüğü’nden sonra, önde gelen süvari sınıfıdır.
Asker kaynağı; Enderun ve saray okullarından gelenlerdir. XVI. Yüzyıl sonundan itibaren, sipahi çocukları da alındı.
Görevi, seferde askerin geçeceği yolları temizlemek, köprüleri tamir etmek, padişah otağının yerini belirlemek, barışta; padişaha refakat etmektir.
c-) Ulufeci Bölükleri
Önem sırasına göre, buna Orta Bölükler de denir. Padişahın sağında veya solunda bulunmasına göre, buna “Sağ Ulufeciler, Sol Ulufeciler” denir.
Asker kaynağı, saraydan gelenler, savaşta yararlılık gösterenler, sipahi çocuklardır.
Görevi, seferde; devlet hazinesini muhafaza etmek, barışta ise devlet alacağını tahsil etmektir.
ç-) Gureba Bölükleri
Buna, Aşağı Bölükler de denir. Seferde, sağ veya solda bulunmasına göre, buna “Sağ Gureba Bölükleri, Sol Gureba Bölükleri” denir.
Asker kaynağı, uzak bölgelerden gelip savaşta yararlılık gösterenler ve devşirmelerin eğitimli çocuklarıdır.
Önde gelen görevi, Sancak’ı Şerif ve padişah sancağını korumaktır.
Yorum
“Altı Bölük” diye de isimlendirilen Kapıkulu süvarileri, seçkinlerden oluşan elit birliklerdi.
XVI. Yüzyılın sonuna kadar, Osmanlı Ordusu’nun başarısında önemli bir rolü oldu. Ancak daha sonra birçok isyana karıştılar. Bunun nedeni ise Hizmet Neferleridir.
Hizmet Neferi Bulundurma Usulüne göre; Kapıkulu Süvarisi yevmiyesinin her beş akçesi için, “Hizmet Neferi” denilen bir askere bakmak yanında bulundurmak zorundaydı.
Bu; seferde Kapıkulu süvarilerinin katlanarak artışını getirdi ise de, yozlaşmasını doğurdu.
Bunu dikkate alan Köprülü Mehmet Paşa, “Hizmet Neferi Bulundurma Usulünü” kaldırdı. Bu da güç ve önemini kaybetmesini doğurdu.
2-) Eyalet Kuvvetleri
A-) Tımarlı Sipahiler
Tımar Sistemi’nin (Dirlik Sistemi) uygulandığı eyaletlerden gelen atlı askerlerden oluşur. Buna, özel statüdeki sancaklardan gelen atlı askerleri de dâhil edebiliriz.
Sistemleşmesi, I. Murat döneminde oldu.
Asker kaynağı, tımar sistemidir. Burada öne çıkan ise dirlik sahibidir.
Dirlik sahibi; toprağın işlenmesini sağlamak, vergiyi toplamak, gelirine göre belli sayıda atlı asker beslemek-yetiştirmek, sivil-askeri ihtiyacını karşılamak ile görevlidir. Bu; hem hazineyi bir yükten kurtardı, hem de asker ihtiyacına önemli bir katkı sağladı.
Bir de bölgenin asayişinden sorumludur.
Dirlik sahipleri; seferde, askeri hiyerarşi içinde subaşı-sancakbeyi-beylerbeyi komutasında toplanmak, savaşa katılmak zorundadır. Aksi halde dirliği kaybeder.
Rumeli ve Anadolu tımarlı sipahileri şeklinde bir teşkilat yapısı vardır. Savaşta; merkezin, sağ ve sol kanatlarını oluşturur.
Tımarlı sipahi teşkilatı; XVI. yüzyılın ortasında, genişleme ile en büyük ve en güçlü konuma geldi. Sayısı; 74.600’ü Rumeli, 91.600’ü Anadolu olmak üzere 166.200’e ulaştı.
Tımarlı sipahiler; XVI. yüzyılın ikinci yarısına kadar, Ordu’nun büyük bir kısmını oluşturdu.
Bundan sonra; haksız uygulama ve isyanlar sonucu tımar sisteminin bozulması, İltizam Sistemi’ne tedricen geçiş, tımar gelirinin hazineye gelir kaydı, tüfekli birliklerin öne çıkması ile önemini kaybetti, sayısı da 5-6 bine kadar düştü.
B-) Yardımcı Kuvvetler
a-) Öncü Kuvvetler
Akıncılar
Akıncıların, Osman Gazi’ye giden bir geçmişi vardır. Kuruluş dönemi fetihlerde, öne çıkan da budur.
Önceleri; sancakbeyi, daha sonrasında beylerbeyine bağlı kılındı.10 Akıncıya onbaşı, 100 akıncıya yüzbaşı, 1.000 akıncıya binbaşı komuta eder.
Akınları; gelişigüzel değil, bir plana dayanır. Önderliğini; uzun süre Evrenos, Turhan, Mihal, Malkoçoğlu aileleri yaptı. Tüm ihtiyaçlarını kendileri karşılar, geliri ise ganimettir.
Serbest hareket etme eğilimi, sürekli eleştiri konusu oldu. Kontrolü ise önem-değerini azalttı. XVI. Yüzyılın sonunda; yerini, serhat kulları ve Kırım kuvvetlerine bıraktı.
Deliler
Deliler, XVI. yüzyılın sonunda istihdam edildi. “Deliler” denmesinin nedeni ise cesaret ve azametli görüntüsü ile ilgilidir.
Serhat Kulları içinde, “Bayrak” denilen ocaklardan oluşur. Birkaç ocağın başında ise delibaşı bulunur.
XVII. Yüzyılda, Rumeli’deki sınırların yanı sıra Doğu Anadolu sınırında da görev aldı. Sadrazama bağlı, bir vezir ya da beylerbeyi kontrolünde maaşlı bir askeri kuvvete dönüştü.
Önemli başarıları var ise de; vezir-beylerbeyinin sık-sık değişmesi, kontrolden çıkışına, halk için bir tehdit haline gelmesine neden oldu.
Azaplar
Öncü okçu-piyade birlikleridir.
Kuruluşu, Yeniçeri Ocağı’ndan öncedir.
Asker kaynağı; kefile dayalı, gönüllü Türk gençleridir.
Savaşta; merkez kuvvetlerin önünde yer alır, ok atışı ile düşmanı taciz eder, karşı saldırıda sağa ve sola açılarak topçulara ateş imkânı sağlar.
XVI. Yüzyılın ortasından itibaren; değişen savaş şartları nedeniyle, kale muhafızı ve geri hizmete alındı, maaşa bağlandı.
b-) Geri Hizmet Birlikleri
Yayalar
Yayalardan oluşan, geri hizmet birlikleridir.
Eyalet askeri statüsündedir. Ocaklardan oluşan, bir teşkilat yapısı vardır. Ocaklar, 30 kişiden oluşur. Başında, yayabeyi bulunur. Bu da sancakbeyin komutasındadır.
Nöbetleşe olarak, sefere gider.
Seferde; yol açmak, siper-hendek kazmak, silah-mühimmat-erzak taşımak, barışta; ihtiyaca göre kale tamiri, maden-tersane gibi işler ile görevlidir.
Kuruluş döneminde, düzenli ordu içinde yer aldı. XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, tedricen geri hizmete alındı.
Müsellemler
Atlılardan oluşan, geri hizmet birlikleridir.
Eyalet askeri statüsündedir. Rumeli’deki karışık, Anadolu’daki Müslümanlardan oluşur. Ocaklardan oluşan, bir teşkilat yapısı vardır. Ocaklar, 24-30 kişiden oluşur. Başında, müsellem başı vardır. Bu da sancakbeyine bağlıdır.
Nöbetleşe olarak beşte biri sefere gider, gitmeyen gidene harçlık verir.
Seferde; ordudan birkaç gün önce gider, güzergâh üzerindeki yolları açar, köprüleri tamir eder. Barışta, tüm vergilerden muaftır.
Kuruluş döneminde, düzenli ordu içinde yer aldı. XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, tedricen geri hizmete alındı.
Diğer Geri Hizmet Birlikleri
Bunlar; “cerehor, canbaz, şatır, tatar, garip vb” adı ile anılan geçici işçi birlikleridir. Önceleri; ücretsiz olup vergiden muaf tutuldu, daha sonra ise ücretli oldu.
Kale Kuvvetleri
Azaplar, atlı gönüllüler, serhat kullarından (asker kaynağı, yerli halktır) oluşur. Kalenin korunması ile görevlidir. Maaşını eyalet gelirinden alır.
Yorum
Osmanlı; toprak rejimi temelinde, her türlü insan kaynağından istifade eden, siyasi iktidara karşı birbirini dengeleyen, fayda-kalite-kemiyet-disiplin-üstün teknolojiyi dikkate alan, hazineye fazlaca yük olmadan masrafını kendi kaynağından karşılayan özellikte, dönemin en büyük-güçlü kara ordusunu kurdu.
1566’da; top-tüfek gibi ateşli silahlar ile donanımlı, doğru strateji taktikleri uygulayan, sayı ve teknoloji açısından bölgedeki en büyük askeri güç haline geldi. 1606’ya kadar da, kaybettiği önemli bir kara savaşı olmadı.
Ateşli silahlar ve düzenli orduların öne çıkışı, Kapıkulu Ocakları’nı (merkez kuvvetler) önemli kıldı. Bu; Kapıkulu Ocakları’na Devşirme Kanunu’na aykırı, gelişi güzel asker alımını getirdi. Haliyle disiplin ve nitelikten yoksun, sayıca kalabalık, hazineye önemli yük getiren bir ordu ortaya çıktı.
Maliyenin artan maliyeti karşılamak için, tedricen tımar sisteminden iltizam sistemine geçişi ise; orduyu sayıca kalabalık ve hazineye yük teşkil etmeyen tımarlı sipahilerden mahrum kıldı, toprak rejimini de derinden sarstı. Bu da; askeri alandaki, sayı-teknoloji üstünlüğünün sonunu getirdi.
Not; devamı, “Osmanlı, Neden Geri Kaldı” -7-‘de.