Zeliha ALKAN
“Milli Şuur” özellikle büyük afetler zamanında, millet olarak zor günlerimizde ortaya çıkan ancak daha sonra unutulan kavramlardan biridir.
Peki nedir “Milli Şuur”, zaman zaman hatırlanması yeterli midir yoksa bir milletin her zaman sahip olması gereken bir duygu mudur? Bu soruların cevabını verebilmek için önce şuur kavramının anlamını bilmek gerekir. Şuur ya da bilinç, insanın kendisini ve çevresini tanıma yeteneğidir. Başka bir deyişle kişinin varlığının farkına varması ve bu varlığı ile neler yapıp yapamayacağını bilmesidir.
Şuur aslında toplumsal bir üründür. Bilgi ve deneyimle gelişir. Milli şuur ise bireyin içinde doğup, yaşadığı ve mensubu olduğu milletin varlığını, varoluş nedenlerini, bu varlığın korunup devamı, geliştirilip bekası için nelerin gerekip gerekmediğini kendisine düşen görevlerin neler olup olmadığını algılaması ve bu doğrultuda hareket etmesidir. Aslında millet olmanın en önemli şartı bu milli şuurun varlığının daima canlı tutulması, sürekli bilgiyle donatılarak korunmasıdır.
Türk Milliyetçilerinin yol başçılarından, büyük düşünür, yazar ve şair Hüseyin Nihal Atsız’a göre insanda beyin ne ise millette milli şuur odur. “Milli şuur, bir milletin yaşama iradesi hayat kaynağı ve en kuvvetli silahıdır.” Sözü yine H. Nihal Atsız’a aittir. Atsız’ın sözlerine göre milli şuur, bir millet için yaşama iradesi hayat kaynağı ise milletin milli şuuru her zaman taşıması gerekmez mi? Milli şuur bir milletin en kuvvetli silahı ise yine milletin düşmanlarına karşı bu silahın her daim hazır bulundurulması gerekmez mi?
Eğer 15 Temmuz 2016 da dış güçlerle hareket edip darbe yapmaya çalışan hainlerde milli şuur olsaydı; millete, devletin askerine, polisine kurşun ve bomba yağdırırlar mıydı? Onların karşısında milli şuura sahip millet olmasaydı şüphesiz çok daha acı olaylar yaşanırdı. Çok yakın tarihte yaşadığımız bu olay bize milli şuurun ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Peki milli şuur nasıl kazanılacak? Nasıl hayatımızın her aşamasında, her alanda olacak? Asıl üzerinde durmamız gereken konular bunlardır. Milletçe yaşadığımız büyük afetler, felaketler milli duygularımızı harekete geçirip milli şuurumuzun varlığını hatırlatsa da uzun yıllardır uygulanan yanlış politikalar, yabancı propagandalar ve bazı küresel uygulamalar toplum olarak milli şuurumuzun azalarak yok olma noktasına gelmesine sebep olmuştur.
Milli şuurun yeniden kazanılıp güçlenmesi için devlet politikaları ile toplumun her ferdinin üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerekir. Toplumumuzun her bireyi; toplumsal değerlerimize, toprağımıza, bayrağımıza, dilimize, birliğimize sahip çıkarak daima ileriye gitmek, üretmek için çaba göstermelidir. Milli şuura sahip bireyler sahip oldukları vakitleri boşa geçirmezler, öğrenmek ve bilim için çalışırlar. Yaptıkları her işi en güzel yapıp milletlerine faydalı olmak ve milletlerini onurlandırmak isterler ki 2020 Tokyo Olimpiyatları’nda buna şahit olduk. Genç sporcularımız milli şuurla hareket ederek elde ettikleri başarılarla hepimizi onurlandırdılar.Çok önemli olan milli şuur meselesi yalnız zor günlerde akıllara gelmemeli, devletimizin bekası ve Türk milletinin sonsuza dek var olması için her zaman bu duygu diri tutulmalıdır. Bunun için öncelikle bütün eğitim kurumlarımızda vatan sevgisi, bayrak sevgisi, bağımsızlık, milli mücadele, kahramanlık, fedakârlık, cesaret, dayanışma gibi değerlerimiz de şu an okullarda verilen değerler eğitiminin içerisine dahil edilmelidir. Çocuklarımız ve gençlerimiz bu değerlerle milli şuurun farkına vararak yetişmelidir.
Aydınlarımız yine milli duyguları yaşayıp yaşatarak halkımıza önderlik etmelidir. Her meslek grubu aynı şekilde milli şuurla yetiştirildikçe, her fert milletine bağlılık duygusuyla hareket ederek kendi hak ve çıkarlarından önce millet ve devletinin çıkarlarını gözettiği sürece, milletinin gelişimine katkıda bulundukça Türk bayrağı vatan ufkunda rahatça dalgalanacak. Türk milleti dünya durdukça var olacaktır.Milli şuurla inandığı gibi yaşayan fertler olabilmek umuduyla; NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!