Tarih her zaman doğruları neşr eder. Ulaştığımız araştırma eserlerinde Ermeniler hakkında bir çok bilgi yer almaktadır. Ermeniler hakkında geçmişe dayandırılarak aslen önem arz eden eski eserlerin başında Hicri 12. asırda İstanbul Hayatı; Hicri 13. Asırda İstanbul Hayatı (1200-1255) Ahmet Refik tarafından kaleme alınan ve de özellikle Katolik misyoner ve Ermenilerle ilgili yayınlanmış ferman hükümlerinin değerlendirilmesidir. Türk Devleti hizmetinde Ermeniler (1453-1953) Ermeni asıllı rahip Y. G. Çark’ın eseridir ki Osmanlı Ermenilerinin müreffeh hayat yaşadıklarını mamafih Gregoryen-Katolik çatışmasından da bahsedilmektedir. Ermeniler ve 1915 Tehcir olayı Azmi Süslü’nün kaleme aldığı eserde de Emperyalist devletler tarafından Ermenilerin nasıl isyana sürüldüklerini ve sonu gelmeyecekmişçesine mezalimlerini neşr eder.
Aslen Ermenilerin 19. Yüzyıl sonunda, Türkiye- Kafkas yazışmalarında Ermeni lafzı resmi yer işgal ederek sonraki Askeri, siyasi yazışmalarda daha fazla kullanılmaya başlamıştır. Amerikan misyonerlerinin 1884’ten sonra Rumlara yönelik faaliyetlerinden vazgeçerek bütün çalışmalarını Ermeniler üzerinde yoğunlaştırdı. 1890 yılından itibaren Anadolu’da Türklere karşı sabotaj ve şer eylemleri sonrası Kafkasya Azerbaycan ve çevresinde yoğunlaşarak günümüze kadar muhtelif devam ettiregelmişlerdir. Zamane, Nahçivan Ermenilerinin, Rusya Harbiye nazırına ziyafet verdikleri hatta tarafına askeri geçit dahi düzenledikleri sahih ve sabit kaynaklarca belirtilmiştir. Ermenilerin kışkırtılarak bozgunculuk ve çeteleşmeleriyle yaptıkları dramlar tarihte saklı iken yavaş yavaş gün yüzüne çıkartılmaya devam edilmektedir.
Rusya’nın Doğu Anadolu politikasını ve Ermeni meselesine bakışını geniş şekilde real kaynaklarla neşr eden Edgar Granville’nin telif ederek Orhan Arıman tarafından çevrilen Çarlık Rusya’sının Türkiye’deki Oyunları adlı eserini incelemenizi öneririm. 12 Ekim 1905 tarihli sadaret tezkeresinde ‘’Şuşa ve Bakü’ Ermeniler, Müslümanlara saldırarak askere ateş açmışlar, Bakü’nün her tarafını yangın içinde bırakmışlar. 300’e yakın petrol kuyusu ve havuzu yanmaya devam etmektedir.’’ ve yine 1906 Tiflis Konsolosluğu Sadaret Tezkeresi ; ‘’ Kafkasya’daki Cevanşir isimli Müslüman köyünden bazı şahısların Kazak (Rus) askerleri tarafından, at nalları altında katlettiklerine dair, alınan tahriratı’’’. Rusların destek ve teşviği ile cinayetleri işleyen Ermenilerin birçok olayı halen gün yüzüne çıkartılmayı beklemektedir.
Rusya’nın geçmişten beri gelen nefretine yeni yüzyılda İngiltere’de dahil olarak Ermeniler ve Rumlar daim aleyhimize muhtelif kimliklerle kışkırtılarak global ölçekli projelere alet edilmişlerdir. Çevremizde yaşayan Dış Türklerle alakalı son yıllarda ciddi çalışmalar ‘’Irkçı-Turancı-Kafkasçı vb’’ benzeşmeler yapılsa da doğru yolda olduğumuzu aleyhten gelen seslerden anlıyoruz. Bu ses sahiplerinin korktuğunun yakın zamanda gerçekleşeceğini bildiklerinden taşlar yeniden oynanmaktadır. Bu zamana kadar Anadolu ve Dünya Türklüğünü susturma ve sindirilme politikası işlenmişse de tek dişi kalmış canavar uyandırılmıştır.
İç ve Dış basında Karabağ olaylarını yalnız toprak kavgası olarak ele almak çok büyük bir hataya düşürür. Türkiye Devleti’nin başta kendini vesayetten kurtarmasını mamafih Yeni Dünya Düzeninde yer almasını istemeyenlerin oynadığı oyun içinde oyuna şahit olan bizler her hareketi her adımı, her söylemi iyi tehkik etmek zorundayız. Ermenilerle alakalı maddelerin devletlerarası antlaşmalarda gelişigüzel olmasının asıl sebebi bu zamana kadar kendilerini destekleyenlerinin yalnızca provakatif eylemlerde kullanarak yap boz olarak istifade etmeleridir ki uluslararası ritüelde sınırları dahi henüz belli değildir. Global oterite ye uyum sağlayabilmek adına defalarca tekrarlanan dialoglar sonucu, önü alınamayan savaşları göze alarak karnını kendi kesenin kazandığı zamane tarihe damga vurulmaktadır.
Araştırmacı Yazar-Tarihçi Volkan Yaşar Berber