Gazi Karabulut
Malazgirt Zaferi’nin Türklere Anadolu kapılarını açması kadar, Anadolu’nun Türk yurdu yapılıp cihan devletinin kurulmasına, oradan da millî devletin Başkomutanlık Meydan Zaferi ile bir kez daha tapulanması, Türk milletinin bu coğrafyada yaşananları unutmamasını gerektirmektedir.
Türk Milleti,
Tarihin her döneminde, büyük badireleri atlattın.
Tuzakları bozdun.
Ve bin yıla yakın bir zamandır Anadolu’yu yurt edindin.
Bu dirayet, çok ağır geldi devrin Helenizm uşaklarına.
Seni yeniden geldiğin topraklara göndermek için defalarca fiili saldırılara maruz kaldın.
Ama bütün bu saldırıları birlik ruhu ile savuştururken tarihe Türk’ün adını altın harflerle yazdırdın.
Bütün bunları gerçekleştirirken elinde sağlam bir pusula vardı.
“Şuur pusulası…
Kişilik şuuru
Milliyet şuuru
Tarih şuuru.”
Ne zaman ki bu şuurdan uzaklaştın; işte o zaman Bilge Kağan’ın, oğlu tarafından 735 yılında Orhun Irmağı’nın kıyısına diktirdiği taşta yazdıkları gerçek oldu:
“Doğuya giden gitti batıya giden gitti. Gittiğin yerde kanın su gibi aktı. Kemiğin dağ gibi yattı.
Bey olacak erkek evladın köle, hanım olacak kız evladın cariye oldu. Kocamışlara, bilgelere itaatsizliğin yüzünden…
Tahta oturduğumda;
Şuraya buraya dağılmış olan milletim ölüp biterek yaya ve çıplak olarak geri geldi.
Milletimin adı yok olmasın; Töre yok olmasın diye gündüz oturmadım gece uyumadım. Gözden yaş gelse önleyerek gönülden çığlık gelse geri çevirerek düşündüm.
İyice düşündüm.
Milletimi kalkındırayım besleyeyim diye kuzeye güneye ve doğuya on iki büyük sefer yaptım savaştım. Ondan sonra Tanrı bağışlasın; talihim ve kısmetim var olduğu için Ötüken’i il tuttum.
Açları doyurdum çıplakları giydirdim. Yoksul milleti zengin kıldım. Az milleti çoğalttım. Artık kötülük yok.”
Şimdi bir kez daha “kötülük yok olsun, milletimiz birlik bulsun, vatanımız devlet-i ebed müddet devam etsin” diye şuur pusulamızı ele alma vaktidir.
Tuna öksüz, Orhun, Selenga yetim kalmasın diye…
Altaylardan kopan fırtına, Türkistan ovalarına ulaşsın diye…
Kafkaslardan esen yeller, Turan’a selam salsın diye…
Kahramanlık türkülerine eşlik eden marşlar, yerini saguya bırakmasın diye…
Bir uçtan bir uca, Türk’ün yaşadığı her toprakta, figanlar arşa yükselmesin diye…
Doğu Türkistan’da yine Osman Batur kaybetmesin diye…
Kazakistan’da Abalay Han’ın ülküleri daim olsun diye…
Özbekistan’da Amir Temur, Kırgızistan’da Ormon Han, Türkmenistan’ın Hurşit Han, Azerbaycan’ın Resulzade’si şad olsun diye…
Alparslan’ın Malazgirt Zaferi, Kılıçarslan’ın savleti ebed müddet sürsün diye…
Kosova’da I. Murat Hüdavendigar’ın ruhu sızlamasın diye…
Fatih rahat uyusun diye…
Dahası…
Kerkük’te Ata Hayrullah bir kez daha darağacına çekilip etleri lime lime edilmesin; Kerkük yeniden ağıt türküleri söylemesin diye…
Kıbrıs’ta, Binbaşı Nihat İlhan’ın çocukları kanlı noel vahşetini yeniden yaşamasın Kıbrıs Türk’ü feryat etmesin diye…
Atatürk’ün ülküleri Başbuğ’un emaneti yaşasın diye…
Bir ol, birlik ol…
Birlik rahmet, ayrılıkta azap olduğunu unutma…
Ülkülerine sahip çık