Volkan Yaşar BERBER (*)
Tarihte papazların iç ve dış işlerimize karışmaları Haçlı Seferlerine kadar dayanır. Rusyanın İstanbul sefiri General Nikola İgnatyef, II. Mahmut devrinde Yunan isyanında Rusçarı I. Aleksandra yardım ettiği için astırılan Patrik Grigoryos’un bir mektubundan bahsediyor.
”Türkleri maddeden ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Çünkü Türkler, çok sabırlı ve mukavemetli insanlardır. Gayet mağrurdurlar ve izzet-i nefis sahibidirler. Bu hasletleri de dinlerine bağlılıklarından, kadere rıza göstermelerinden, anneannelerinin kuvvetinden, padişahlarına, kumandanlarına, büyüklerine olan itaat duygularından gelmektedir. Türkler zekidirler ve kendilerini müsbet yolda sevk-ü idare edecek reislere sahip oldukları müddetçe de çalışkandırlar. Gayet kanaatdirler, Onların bütün meziyetleri hatta kahramanlık ve şecaat duyguları da anneannelerine olan bağlılıklarıdan, ahlakının sağlamlığından gelmektedir. Türklerde evvela itaat duygusunu kırmak ve manevi duygularını söküp atmak, dini metanetlerini zaafa uğratmak icab eder. Bunun da en kısa yolu, an’anat-ı diniye ve milliyelerine uymayan harici fikirlere ve hareketlere onları alıştırmaktır. Türkler, harici muaveneti redederler. Haysiyet hisleri buna manidir. Velev ki muvakkat bir zaman için zahiri kuvvet ve kudret verse de, Türkleri harici muavenete alıştırmak gerekir. Maneviyatların sarsıldığı gün, Türklerin kendilerinden şeklen çok kudretli, kalabalık ve zahireen hakim kuvvetler önünde kendilerini zafere götüren asıl kudretleri sarsılacak ve maddi vasıtaların üstünlüğüyle yıkmak mümkün olabilecektir. Bu sebeble Osmanlı devletini tasfiye için mücerret olarak harb meydanındaki zaferler kafi değildir ve hatta sadece buyolda yürümek, Türklerin haysiyet ve vakarını tahrik edeceğinden hakikatlere nüfuz edebilmelerine sebeb olabilir. Yapılacak olan, Türklere bir şey hissettirmeden bünyelerindeki bu tahribi tamamlamaktır.
Rusyanın İstanbul General Nikla İğnetyaf, Grigoryos’un mektubunu okuduktan sonra, şu hükme varmaktadır. ”Benim Osmanlı Devleti nezdinde vazifede olduğum esnada bu teşhisler tamamen isabetle tecelli etti.”
(*) Araştırmacı Yazar-Tarihçi
Volkan Yaşar BERBER