
Ahmet B.KARABACAK
Ülkücü Kadro sitesi, 1975 yılında ülkücüler tarafından Çanakkale Zaferini anmak için yapılan bir yürüyüşün, kutlamanın filmini yayınlamağa başladı. Elbette bu yürüyüş, bir milletin yok olmasını önleyen zaferin kadirşinas bir toplantısı idi. Peki bu, basit bir anma mı? Elbette değil. Bir başlangıcı, bir sebebi var. Çanakkale zaferi, Osmanlı devletinin dağılmasından önce kazandığı son zaferden en önemlisi. İkinci ve son zaferi ise, Kafkasya İslâm Ordusunun Rusları Kafkasya’da yendiği ve Anadolu’nun doğusu ile Azerbaycan’ı kurtardığı savaş…
Çanakkale savaşından sonra, işgalciler, geride kalan ölüleri ve hatıraları için birer anıt dikmişler. Zaferi kazanan bizimkiler şehitlerimizi sahipsiz, açıkta kalmış naaşlarını öylece bırakıp ilgilenmemişler. Sebebini tarafsız tarihçiler zaman zaman yazdılar… Bizler de bunun sebeplerini elbette biliyoruz…
Aradan yıllar geçiyor: 1933 yılı 3 Ağustosunda, Hüseyin Nihal Atsız ve başını çektiği 9 milliyetçi arkadaşı, İstanbul, Sirkeci’den kalkan Selamet vapuru ile şehitlerimizi ve zafer meydanını ziyaret için Çanakkale’ye hareket ediyorlar. Bu ilk anma yürüyüşüdür. Bunlar Atsız beyin öncülüğünde emekli yüzbaşı Naci Akıncı, oğlu Nuri Akıncı, Tolunay adıyla çağırılan Tarih öğrencisi, Atsız’ın ikinci eşi Bedriye Sabit, Atsız’ın kardeşi Necdet Sancar, coğrafya öğrencisi Musavver Ünlüsu, O sırada lise öğrencisi olan, ilerinin tanınmış milliyetçilerinden Fethi Tevetoğlu, lise öğretmeni ve o sırada Atsız’ın evli olduğu Mehpare Taşduman, sonraki yıllarda Millî Eğitim Bakanlığı yapacak olan Tevfik Celâl İleri.
Bu yürüyüş o yıllarda büyük ses getiriyor. Belki de İsmet İnönü’nün milliyetçi düşünce karşıtlığı o günlerin sebebidir. Bunları bilmiyoruz.
Aradan zaman geçiyor. Ne iktidarda uzun yıllar kalan o zamanki C.H.P. ne de sonradan gelen D.P. bu konuda adım atmıyor. Ama milliyetçiler, tabutluklara, sürgünlere, baskılara rağmen şehitlerimizin ve zaferlerimizin unutulmaması için her fırsatta, yazılarıyla, konferanslarıyla ellerinden geleni yapıyorlar. Her yıl, yüz, iki yüz kişi, büyük çoğunluğu üniversite gençliği Çanakkale’ye, ve oradan Gelibolu’ya geçerek şehitleri ziyaret ediyor, Türkiye’mizin kurtuluşunun ve kuruluşunun ilk basamağı olan zaferi kutluyorlar…
1960 hükümet darbesinden sonra üniversite gençliği bir kampanya başlatıyor. Çanakkale zaferini sembolize eden, şehitlerin unutulmamasını dünyaya ilân eden bir anıtın yapılması için harçlıklarını bu iş için ayırıyorlar. Bugün orada bulunan anıtın temelleri atılıyor, bir iki metre kadar yükselince gençlerin parası bitiyor. O günkü hükümet ise, sanki başka bir ülkede yapılıyormuş gibi ilgisiz ve sessiz olayı dışarıdan seyrediyor. Üniversite gençliğinin imkânsızlığını gören MİLLİYET GAZETESİ idarecileri bir kampanya açıyorlar, durumu millete havale ediyorlar. Elbette bizim güzel milletimiz buna seyirci kalmıyor, büyük bağışlarla abide hızla tamamlanıyor; bu günkü duruma o kampanya ile gelebiliyor. Orada devletin tek kuruşu bulunmuyor…
Yöneticiler belki utançlarından, belki de oy kaygısı ile, 1962 yılı, Çanakkale Zaferi yıl dönümünde, İstanbul valisinin tahsis ettiği bir gemi ile, sözde gençliği Çanakkale’ye götürmek için bir gemi tahsis ediyor. KADEŞ adlı bu gemiye yüzlerce dejenere, ahlâk yoksunu, millî değerlerden habersizlere biletler dağıtılarak dolduruluyor, tarihimizin en büyük terbiyesizliklerinden birinin yaşanmasına sebep oluyorlar. Gemi, sanki bir gece kulübüne benzetiliyor. Gelenler sanki fuhuş yuvasına gelmişler gibi kız erkek, her türlü rezaleti yapıyorlar. (O rezaleti yeni neslin iyice öğrenmesi için internetten ÇANAKKALE KADEŞ REZALETİ diye aramalıdır.)
Bu hadise millette büyük kızgınlık yaratıyor. Çekilen fotoğraflar, yazılan yazılar her pisliği ortaya çıkarıyor. Ama idareciler suçlu aramıyorlar, her şeyin üstünü örtmeğe gayret ediyorlar. (Bir kızın külotunun, bayrak indirilerek onun yerine asılması gazetelerde fotoğraflandı)
Bir sonraki yıl, milliyetçi gençliğin elinde olan Millî Türk Talebe Birliği işe el attı; birkaç yıl gemi ile, sonraki yıllar daha çok otobüslerle kutlamaya gidildi. M.H.P ve rahmetli Türkeş’in gayretleriyle büyük kalabalıklar toplandı. Partinin genel idare kurulu üyesi ve Türkeş’in yakını olan Kâmil Koç, yıllarca ücretsiz olarak otobüslerini milliyetçi gençliğe tahsis etti. Artık, devlet de, milletimiz de her yıl bu büyük zaferi hakkıyla kutlamaktadır. Buna öncü olanlara elbette saygı borcumuz vardır.