Fuat Yılmazer
Rahmetli Nihat Sami Banarlı hocam zevk alarak okuduğum edebiyatçılardandır. Kendisi de Edebiyat öğretmeniydi, yalın bir dil, anlaşılır bir üslubun sahibiydi.
Banarlı Hoca Kültür Köprüsü adlı kitabında açıkladığı konunun iyi anlaşılması için kısa hikâyecikler aktarmış, birkaç tanesini aktarıyorum nasıl yorumlarsanız. “Diyojen zenginlikten ve gösterişten kaçtığı kadar, gevezelikten de iğrenirmiş. Devrin diğer büyük filozofu Eflatun ise, hem çok konuşur hem de saltanatlı bir hayat sürermiş… Diyojen bir gün Eflatun’un sayfiyesi önünden geçerken bahçede güzel incirler görmüş… Eflatun’un kapısında duran kölesinden bir tek incir istemiş… Köle hemen efendisine koşmuş, Diyojen’in incir istediğini söylemiş. Eflatun bir küfe incir toplamış ve incirleri yine kölesiyle büyük meslektaşına göndermiş. Diyojen bu manzaraya bakmış ve demiş ki:
“Dostum, sen tıpkı efendin gibi söz anlamaz bir adamsın. Bir kimse efendine bir kelam sorsa, o bir çuval sözle cevap verir. Ben de senden bir tek incir istemiştim. Bana bir küfe doldurup getirdin. Ver onun bir tanesini de, gerisi sende kalsın…” Tek incirle sayfiyeden uzaklaşmış.
Hoca yine aynı eserinde Diyojen için; Bu adam, aynı zamanda dehşetli nüktedandır: Bir gün bakmış ki birkaç delikanlı okla bir hedefe nişan alıyorlar. Fakat oklar sağa sola kaçıyor, bir türlü hedefi bulamıyormuş. Hemen koşup hedefin altına oturmuş: Öyle görüyorum ki şu meydanda buradan daha tehlikesiz bir yer yoktur.
Üstat anlatmaya devam ediyor. Bir gün yıkanmak için hamama gitmiş, Bakmış ki hamamın suyu, pis ve iğrenç… Çıkarken hamamcıya demiş ki: Yanılıp ta bu hamama yıkanmaya gelenler, temizlenmek için sonra nereye giderler.
İnsanların kendini tanıması, düzeni ve istikrarı olması kadar güzel bir şey yoktur. Ne istediğini bilmeyen veya isteği, milletinin isteğinden ayrı olan insanlardan etmesin. O tip insanlara üzülmemek elde değil. Boş konuşma, milletinin düşüncesine müdahaleci düşünme onlardadır. En enteresanı ise kendilerinin durumundan milletin farkında olmadığını sanmalarıdır. Hâlbuki millet iyi bir gözlemcidir.
Sonunu sosyal medyadan okuduğum bir anekdotu da ben aktarayım. “Guguk kuşu sinsi bir kuştur. Yabancı türdeki kuşların yumurtlamasını, kuluçkaya yatmasını bekler. Hedefindeki yuva boş kaldığında gelir kısa bir sürede yumurtaları yuvadan atar, onların yerine kendi yumurtalarını yerleştirir. Yuvanın sahibi geri döndüğünde olanların farkında olmaz, kuluçkaya yatmaya devam eder. Guguk yumurtasının içindeki yavruda annesi kadar sinsi ve tehlikelidir. Kabuğunu diğerlerinden bir gün önce kırar ve doğar ve diğer yumurtalarını da ittirip kaktırarak yuvadan dışarı atar. Böylece yuvanın gerçek evlatları imha edilir. Kendisinin olmayan yuvanın tek sahibi, anne ve babanın merhametli duygularını kullanmaya başlar, güçlenene kadar buna devam eder. Güçlendikten sonra yaptığı nedir biliyor musunuz? Yuvayı dağıtır ve öyle gider.
Allah yuva dağıtanlardan etmesin.