Bülent Vedat AYDEMİR
Bir Necdet Sevinç’imiz vardı.
Türk milliyetçisi, Ülkücü…
Cesur yürek!
Tek silahı kalem olan yılmaz bir savaşçı!
Dost’a gül goncası, düşmana gül dikeni!
Bir mücadele ve dava adamı!
Gazeteci, tarihçi, romancı Necdet Sevinç…
Ömrünü Türk Milliyetçiliği davasına adayan; yazılarından dolayı kurşunlanan, hapislerde yatan çilekeş gazeteci/ yazar Necdet Sevinç ağabeyimizi altı yıl önce (23 Temmuz 2011) kaybetmiştik.
Kendisine Yüce Allah’tan rahmet diliyorum.
Ailesine, sevenlerine ve Ülkücü camiaya tekrar baş sağlığı diliyorum.
Mekânı cennet olur inşallah.
****
Necdet Sevinç’i ilk defa 1972 yılında Bizim Anadolu gazetesindeki yazılarıyla tanımıştım.
İstanbul’da İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi öğrencisi iken birkaç defa Nur-u Osmaniye’deki Bizim Anadolu gazetesi binasına gitmiş, orada rahmetliyle sohbet etme imkânım olmuştu.
Bizim Anadolu, Ortadoğu, Hergün ve diğer gazetelerdeki yazılarını her daim okumaya çalışırdım.
En çok da yazılarına aksettirdiği mücadeleci kimliğinden etkileniyordum.
Türklük ile ilgili sohbet ve konuşmalarımda sıkça kullandığım “Türk yaratılmak Allah’ın lütfudur.” Sözleri O’na aittir.
****
Necdet Sevinç yazılarından dolayı, hainler tarafından iki defa kurşunlanmış, ömrünün sonuna kadar bacağındaki kurşunla yaşamıştı.
Yanılmıyorsam, ilk defa Bizim Anadolu gazetesinde çalışırken kurşunlanmıştı. Gazeteyi basarak kendisini kurşun yağmuruna tutanlara daktilosuyla karşılık verdiğini öğrenmiştim.
****
Necdet Sevinç, hakkında en çok dava açılan ve yüzlerce yıl mahkûmiyeti istenen gazeteci/yazarlardan birisidir.
Asliye Ceza, Ağır Ceza, Devlet Güvenlik ve Sıkıyönetim Mahkemelerinde yargılandı.1974 affıyla Bayrampaşa Cezaevi’nden çıktı.12 Eylül 1980 müdahalesinde tekrar tutuklandı.1987 sonuna kadar Bayrampaşa, Paşa kapısı, Silivri, Daday ve Tercan cezaevlerinde yaklaşık 5 yıl hapis yattı.
***
Necdet Sevinç halis bir Türk Milliyetçisiydi… Ülkücüydü…
Türk Milleti tarafından beslenen, eğitilen ve yetiştirilenler arasında, bu millete ve devlete ihanet eden kim/kimler varsa onun mercekleri altındaydı. Onların ihanetlerini ifşa etmeyi kendisi için millî bir görev saymıştı..
BİLGEOĞUZ yayınları tarafından yayınlanan “Osmanlı’nı Yükselişi ve Çöküşü” ile “İstiklâl Harbinde Etnik İhanet” adlı kitaplarında, Osmanlı Devletine/ Türk milletine ihanet eden “kanı bozuk” devşirmelerin; Arnavut, Gürcü, Çerkez, Arap, Kürt, Ermeni, Rum ayırt etmeksizin, kim ihanet ettiyse, ihanetlerini bütün detaylarıyla birlikte okurlarıyla paylaşmıştır.
Özellikle; Etnik Çete’nin başı diye isimlendirdiği; Rum Patrik vekili Kara Todori’yi kendisine özel sekreter yapan; uzun tırnaklı, Frenk mukallidi, Malisorlu Arnavut asıllı Damat Ferit’in ihanetlerini noktasına, virgülüne kadar açıklamıştır.
Vatansız aydın dediği Arnavut Ali Nadir Paşa ile Kürt teali cemiyetinin fiili başkanı Kürt (Nemrut) Mustafa paşa’nın eniştesi, İzmir Valisi Kambur İzzet’in el ele vererek Selanik’ten sonra güzel İzmir’imizi;
Şam’lı bir Dürzi olan Şeyh Sukutî’nin Menemen’i;
Kurtuluş savaşından sonra, Yunan askerleriyle beraber Yunanistan’a kaçan, Cemal Madanoğlu’nun babası Eşmeli Mustafa’nın Eşme’yi;
Giritli Hüsnü’nün (Hüsnüyadis) Manisa’yı tek kurşun dahi atmadan düşmana nasıl teslim ettiklerini bütün ayrıntılarıyla anlatmıştır.
Çerkezleri milli mücadeleye karşı ayaklandırmaya çalışan Yaver Ömer Paşa’nın; Gürcüleri silahlandırmaya çalışan Kiraz Hamdi paşa’nın;
Türk milliyetçilerinin katline fetva veren Şeyhülislâmlar Dürrizade Abdullah Efendi ile Mustafa Sabri’nin; İngiliz casusu Sait Molla’nın ve tarihin belirlediği tüm hainlerin ihanetlerini her yönleriyle gözler önüne sermiştir.
Bu devşirmelerin ihanetlerine göz yuman Padişahları da (kendi ifadesiyle Zat-ı Şahaneleri) sert ifadelerle eleştirmekten de geri kalmamıştır.
***
Necdet Sevinç, Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun Türkçülüğüne olan hayranlığını her daim okurlarıyla paylaşmıştır.
Necdet Sevinç’e göre Atatürk;
-Bin yıl süreyle beklenen bir sesti!
-O ses ‘ben bir Türk’üm’ diye haykıran Mustafa Kemal’in sesiydi!
-Mustafa Kemal, çoğu vatana karşı herhangi bir sorumluluk duymayan, çeşitli Balkan ve Kafkas kavimlerine mensup kimselerin, basit çıkarları için her gün bin bir perende attıkları o kokuşmuş Saray’da yetişmemişti…
-Köşklerin, konakların, denizle dudak dudağa vermiş aşufte yalıların değil, harp meydanlarının çocuğuydu!
-O, Arap’ı, Arnavut’u kavm-i necip ilan eden şuursuzlara karşı, Türk yaratılmakla iftihar ediyordu.
-O, Osmanlıcı, ümmetçi, İslâmcı değil, milliyetçi idi. Millî idi.
(İstiklâl Harbinde Etnik İhanetler. BİLGEOĞUZ yayınları. 2011. s: 98-99)
****
Necdet sevinç için olmazsa olmazlardan birisi de İnanç ve mücadeledir.
O’na göre;
Hamle gücünü inanç verir.
Her canlı için mutlak olan ölümden duyulan endişe inançla aşılır.
Türk milliyetçisi için mutluluk mücadele, mücadele, mücadele demektir. Mücadelenin zamanı, mekânı ve mesaisi yoktur.
Felakete uğramak, suikastlara maruz kalmak, zindanlara atılıp ipe çekilmek mağlubiyet sayılmaz.
Asıl mağlubiyet, bu felaketlerden yılıp, cesaret ve mücadele azmini kaybetmekle başlar ve gerçek bozgun budur.
Unutmayınız:
Bir Türk Milliyetçisini kendisinden başkası mağlûp edemez.
****
Kim Türk milletine karşılıksız hizmet ettiyse, bu millet için canı pahasına da olsa kim mücadele ettiyse, o kişi/kişiler Necdet Ağabey için baş tacıydı.
Necdet ağabey, sende bu millet için canını bile düşünmeden mücadele ettin.
Hem de ölümüne!
Sende Türk milliyetçileri için baş tacısın!
H. Nihal Atsız için yazdığı satırlarla bu kez kendisini anmak istiyorum.
Kendisi Atsız diye başlamıştı, ben Necdet Sevinç diye başlamak istiyorum.
Necdet Sevinç, baş eğmeyen, diz çökmeyen ve bütün baskılara rağmen susmayan, susturulamayan bir dava adamı olarak arkasında silinmez izler bırakıp tarihe geçmiştir. Lütfen ellerinizi, kendini Türklüğe adayan bu büyük Türk Milliyetçisi için kaldırınız.