Kurallar çiğnenmek için değil uyulmak içindir
Toplumlar huzur içinde yaşadıkları zaman mutlu olurlar. Mutlu olunması toplumdaki olumsuz söz, davranış ve eylemlerin hiç olmaması veya az olması sonucunu getirir.
İnsan bireydir ama toplumda yaşamaya elverişli sosyal bir varlıktır. Birey yalnız yaşadığı zaman değil insanlar arasında yaşadığı sürece mutlu olan canlıdır. Yaratan tarafından kendilerine verilen akıl, muhakeme, sezgi, sevgi vs. gibi değerler olumlu anlamda kullanıldığı zaman kendisi, çevresi ve içinde yaşadığı toplum mutlu ve huzurludur.
Bir başka olmazsa olmaz da toplumun yazılı ve yazısız hukuk kurallarını kabullenme ve uygulama ile adaletin azami seviyede uygulanmasıdır.
Yazılı ve yazısız hukuka tabi olmuş birey belli bir olgunluğa erişmiş, toplum yararına edindiği kazanımları toplum yararına kullanan insandır. Adildir, adaletin kendi hakkı gibi herkesin hakkı olduğunu bilir, gözetir ve savunur. Bu özellikteki insanlar yaratıcı ulvi gücün varlığını duygularının yanında aklıyla, mantığı ile kavramış kabullenmişlerdir. O sebeple sevgi, saygı, sadakat, yardımseverlik, fedakârlık ön plandadır. Bu duyguları ve kuralları içselleştirmişlerdir.
Bu özelliklere sahip olamayanlar ise bu değerlerin tersini kabul edenlerdir. Yazılı olmayan örf, adet, geleneklerin kapsadığı sevgi, hoşgörü, hak, ayıp, günah kavramlarını içselleştirmemiş ve kabullenememişlerdir.
Yazılı olan hukuk (yasa, tüzük, yönetmelik, genelge vs.) kabulde ve uygulamada zorlanırlar. Dolaysıyla toplumda kural dışı olan cahil bir sosyal grup oluşur. Bunlarda akıl, izan, mantık, muhakeme değerleri tam karşılığını bulmadığı için dışarıdan gelen her türlü tahrik, ajitasyon hamlelerine açıktır. Öfkelidirler, asabidirler, tahammülsüzdürler hiç beklenilmeyen yerde öfke patlaması yaşayabilir, çevreye zarar verebilirler.
Akıl ve mantık değerlerini kullanmayan bireyler kesin inançlıdırlar. Onlarda gri alan yoktur siyah ve beyaz alan vardır. Bu yapıdaki bireyler için doğrunun gerçek doğru olması önemli değildir. Onların kabullenecekleri doğru kendilerinin inandıklarıdır veya inandıkları biri tarafından söylenmesidir. Doğru; inanmadıkları, kabul etmedikleri biri tarafından söylenirse onu da kabul etmezler.
Toplumda bu yöndeki kuram ve kuralların tam uygulanması için engelleri kaldırmak, eksiklikleri gidermek ilgililerin görevidir.
Bunun içinde önce devletin sonra bireyin önemli görevleri bulunmaktadır. Çünkü birliğin, beraberliğin, dirliğin ve diriliğin sağlanması için engeller kaldırılmalı, eksiklikler varsa kısa zamanda giderilmelidir.
Eksiklikleri ve engelleri olan bir toplumda ona söz geçiren birey veya grupların sağlıklı ve sağduyulu hareket etmesi gereklidir.
Yoksa toplumda beklenenden fazla gerginlik olur. Bu da bir devlet için, devletin huzuru ve birliği için önemli handikaptır.
Bireylerinde devletinde görevini layıkıyla yapması dileği ile…