YUNUS EMRE’YLE HASBİHAL – 9
Ahmet URFALI
Biz Yunus’u sebakın evliyadan okuduk. Gizli değil belliyiz şimdi zaman içinde.
Vahit Ümmi
25.
Güz sarısı benizlerde solar marazi bir ağlayış
Kıtlık kabaran öfkesiyken kurak ovaların
Bir Hülagü fitnesinin zulmüne dağlar sarsılır
Sen sevinin gücüyle karşı durursun dâvinin zalimlerine
Haramiler kesse de yolunu göçüp gitmeye devam edersin
Toynaklarından çıngılar saçan tozkoparan küheylanlar ile
Yenik düşler yüreklerde sızlar ağızlarda ağıt olur
Sonra sen gelirsin Pir-i Türkistan ocağından atsız pusatsız
Bir köseğinin peşinden yeni destan çağlarına yürürsün
Bin ümit bağışlarsın sinelerde oturup kalan sancılara
26.
Erdem çağının ışığıdır bozkırdaki kanat sesleri
Ay şafağında tuğralı ferman üzere yüklersin göçünü
Aşkın hikmetlerini söylersin cennet kapılarının önünde
Senin lisanında çağlar Türkistan bilgelerinin nehirleri
Sensin bozkır ayazına gönül sıcaklığı getiren derviş
Ulu çınar dallarında kuşlar paylaşır verdiğin mutluluğu
Güller dikersin çorak toprağın bağrında açacak
Kaybedilmiş güzellikleri bulursun kayıp hazineden yeniden
Ülkün Ahmet Yesevi’nin vasiyetidir çağları aşan
Dolaşır Anadolu yaylasını bir hümanın uçuşunda
27.
Sen çığralar açarsın yamaçlardan bilinmedik mekânlara
Şimdi bak kutlu bir dileklerle çiçeklenmiş diri kalplere
Nişanlı beş bin melek gelir erenler yardımına
Büyük müjdenin haberine baharın bin rengi açar
İnsanlar karasevdaları ile bağlanırlar toprağa
Bu yüzden Anadolu baştanbaşa aşkın ülkesidir
Bil ki hamuru Yesevi ocağında mayalanmıştır
Biter kara fetret dönemi sel akar yatağından Anadolu’ya
Şafak söker nefesinden kuytu köşesine yetimlerin
Güvenli bir beldedir şimdi nehirleri sevaplara ulaşan