“ Sakın Gözüme Gözükme Bayramda da Evime Gelme!”
Kadir KESKİN
Hafta sonları pansiyon öğrencileri, pansiyon müdür yardımcısının izniyle ailelerinin yanına giderler. Biz de yemeklerin israf olmaması için pansiyonda kalan öğrenci sayısına göre yemek çıkarırız.
Bir hafta sonu lisemizin birinci sınıfında okuyan ve okul pansiyonunda kalan dört öğrenci, Pansiyon Müdür Yardımcısı M. Selim Bal’dan köylerine gidecekleri gerekçesiyle izin alırlar; fakat bu öğrenciler ailelerinin yanına gitmezler. Çantalarına, battaniye, mutfaktan da tabak, çatal bıçak alarak Gediz Nehri kenarında bir bağ damına giderler, ağlarını nehre atarak avladıkları balıkları kızartarak yiyip keyiflerince bir hafta sonu geçirmeyi düşünürler. Nihayet nehir kenarına giderler, oltalar nehre atılır, beklemeye başlarlar. Bir ara oltanın birine balık takılır. Oltayı çekerlerken olta, nehrin ortasında bir söğüt ağacına tıkılır. İçlerinden biri heyecanla nehre girer, oltaya takılan balığı tutmak için. Yüzme bilmeyen veya çok az yüzme bilen bu öğrenci balığı tutayım derken nehrin akıntısına kendini kaptırır, boğulmak üzeredir. Arkadaşları bağırıp çığırmaya başlarlar; çünkü diğerleri de yüzme bilmiyor. Bu bağırış ve çığırışları duyan yakında bulunan bir bağ sahibi koşarak gelir, boğulmak üzere olan bu öğrenciyi kurtarır ve Devlet Hastanesi’ne getirir.
Bu durum hastane polisi tarafından bana da haber verildi. Ben de çok acil olarak hastaneye koştum. Öğrencinin durumunu iyi görünce içim rahatladı ama bu arada olayın içyüzünü öğrenince içimden çok kızmaya başladım. Ertesi gün öğrenci hastaneden taburcu edildi. Durumu gayet iyi. Ben diğer öğrencilerle beraber hepsini odama çağırdım. Son derece gerginim. Biri boğulup ölseydi ben ailelerine ne cevap verirdim diye, öğrencileri karşıma aldım. Dedim ki “Bu yaptığınız suçla artık pansiyonda kalmanız mümkün değil. Devlet’in battaniyesini, tabak çatalını dışarı çıkarmışsınız. Bu davranışınız yüz kızartıcı bir suçtur. Hadi bunları da geçelim. Ya sen! Bağ sahibi Erdal Bey olmasaydı, Allah korusun boğulup ölseydin, baban gelip benim yakama yapıştığında ben ne cevap verecektim?” dediğimde, son derece korku içinde olan öğrenci: “Hoca’m benim babam sevinirdi.” demesin mi? Cevap tuhafıma gitti ve kulağını çekerek; “Sen bir de ukalalık mı yapıyorsun?” dediğimde, öğrenci; daha çok korkarak “Hayır Hoca’m.” dedi ve cebinden çıkardığı ve babasından gelen bir mektubu bana uzattı. İlk anda bir anlam veremedim; fakat mektubu okuduğumda dondum kaldım. Metnini aşağıya yazıyorum. Bakalım sizin tepkiniz ne olacak?
“Sakın bayramda evime gelme. Bayramı ve karne tatilini dayının yanında ve köyde geçir. Annen ve deden de ilk bayram günü köye gidecekler.Benim evime gelip bana gözükme, benim başımı belaya sokma. Tarlada iğneyi atıp nereye gitmeyi düşünüyorsan oraya git. Ama benim evime gelme, Kurbanda da gelme. Ben seni unuttum, sen de beni unut. Salımdan (tabut) tutma, cenazemi de kılma. Kabir başıma da gelme!..”
Mektup korkunç. Mektubu okuyunca adeta şok oldum. Bir baba evladına nasıl bu denli ifadeler kullanabilir? Biraz önceki sinirim tamamen gitti. Bu defa öğrencinin gözlerine derince baktım, gözleri benden ilgi, sevgi ve şefkat bekliyordu.
Pansiyon Müdür Yardımcım ve Müdür Başyardımcım Hikmet Öymener’le görüştüm ve bu öğrenciyi koruma derneğinin himayesine aldık. (H.Ş.) gibi o da üniversiteyi bitirdi. Şu anda Manisa’da bir kamu kurumunda çalışmaktadır.
Diğer öğrencilere de yaptıkları suçun pansiyondan atılmayı gerektirdiğini, köyden gelmeleri ve kalacak bir yerleri olmadığı için kendilerine son bir kez daha şans tanıdığımı belirterek disipline havale etmeyeceğimi söyledim. O öğrencilerden bir tanesi de şu anda sanayide çok iyi bir konumda çalışıyor. Bu nedenle eğitimciler olarak hiç bir öğrenciyi harcama lüksüne sahip değiliz.
Bu vesile ile idrak etmekte olduğumuz Ramazan Bayramınızı tebrik eder, başta Filistinli kardeşlerimiz olmak üzere İslam dünyasına hayırlı huzurlu bayramlar temenni ediyorum.
Not: Yeni çıkan “ İbretli Yaşanmış Anılarla OKUL MÜDÜRLÜĞÜNÜN GÜNLÜĞÜNDEN “ adlı kitabımdan. Arzu edenler kadirkeskin45@hotmail.com adresimden temin edebilirler.