Biden ve Bidencıler neler diyorlar
Fuat YILMAZER
Ermenilerin “Yalan Rüzgârı” dizisi haline gelen, 1915 Tehcir olayını “soykırım” kabul ettirme çabaları her geçen sürede başarılı olmayı sürdürüyor. Biden’ın soykırım kelimesini kullanmasının yakıları da devam ediyor. Yankılarının devam etmesi, konuşulması iyiye işarettir. Sorgulayan, araştıran, konuşanların çoğalması sevindirici gelişmeler. Ayrıca fazla konuşulması, tartışılması olayın hafızalara kazınarak kalıcı olmasının sağlanmasıdır.
Biden’ın soykırım kelimesini kullanmasının Uluslararası Hukuka göre ve son AİHM kararına göre hiçbir geçerliliği yoktur. O zaman soykırım kelimesi kullanmasında ki amacını incelemek gerekir.
1) ABD Türkiye’nin kontrolünü elinden kaçırmış, onu toparlamak için çalışmaktadır. Irak ve Suriye’de bize karşı takındığı tavır, F-35’ten Türkiye’nin çıkarılması;
Doğu Akdeniz’de iki NATO üyesi olan ülkeden bizim değil Yunanistan’ın yanında olması ve Biden’ın Başkan seçildikten 93 gün sonra Türkiye ile bağlantı kurması, bunu da 24 Nisan Ermeni iddialarının gününe denk getirmesi, demecinde kullandığı bazı kelimeler bunun kanıtı olabilir. Çünkü ABD 1960’larda Haşhaş ekimini yasaklatmak istemiş, zamanın hükümetleri buna rıza göstermemişti. Bundan sonra 1971 muhtırası ile başa geçen Askeri yönetimin getirdiği Nihat Erim hükümeti isteklerini kabul etmiş haşhaşı yasaklamıştı. 1973 yılında Başbakan Ecevit yasağı kaldırmıştı. ABD buna da ambargo uygulayarak ve Kıbrıs Barış Harekâtı’nda baskı kurarak karşılık vermişti. Ekonomik yoksulluk tavan yapmıştı. Ve Bizim çocuklar dedikleri Evren ve arkadaşları 1980’de yapılan ihtilalle istedikleri çizgi yakalanmıştı.
2) İşin diğer amacı da dünyadaki güç dengesi politikasıyla ilgili. ABD yeniden süper güç olma yolunda çaba gösteren ve Çin’le yakınlaşma içerisinde olan Rusya’nın önünü kesmek ve süper güç olan Çin’i Rusya ile yakınlaştırmamak istemektedir. ABD bu nedenlerle askeri hareketlilik içindedir. Yunanistan’da, Bulgaristan’da, üsler kurması, Romanya, Ukrayna, Belarus, Letonya ve Polonya üzerinden Baltık Denizine yönelmesi, Hazar Donanmasını Volga üzerinden Karadeniz’e kaydırması, savaş gemilerini Karadeniz’e yönlendirmesi, bunlar olurken Türkiye’den yararlanamaması ABD’yi agresifleştirmektedir. Tabi tüm bunların yanında tarihin önemli zaman dilimlerinde kendilerinden üstün olan Türk’ün, İslam’ın gerçek savunucusu Türk’ün, Türk milletinin yeniden hareketlenerek Turan fikrini hayata geçirmek için hareketlenen milliyetçi grupların bu çalışmaları da emperyalistleri endişelendirmektedir.
Türkiye’nin yapacağı iktidar, muhalefet tam birlik olması aralarında açıklık bırakmamasıdır. İç politikada seçmen odaklı işlemlerine devam etsinler ama milli mesellerde birlik olduklarını gösterebilmektir.
Burada yönetenlerin yapması gereken milli mesele ile ilgili olan ve gelişen bilgileri muhalefetle paylaşmak, onların da görüşlerini alarak ortak hareket etmektir. Muhalefet de milli meselelerden medet umar gibi iç politikaya bu sorunları alet etmemelidir. Tüm arzum iktidarı ve muhalefetiyle dünlerde yaşanmış olayları baz alarak, yaşanacak veya yaşanma ihtimali olan olaylara karşı tedbir alma işlevimizin geçerli hale getirilmesidir.