
PAN-TURANİZM VE KAFKASYA MESELESİ; MEHMET EMİN RESULZADE
Halim Kaya
1884 de Bakü’de doğmuştur. Gazeteci, 20. Yüz yılın ilk yarısında Azerbaycan Türk toplumunun en önemli liderlerinden birisidir, 1902 yılında Müslüman Gençlik Teşkilatını kurarak yönetmiştir. Çeşitli sivil derneklerin kuruluşunda yer almış, İran’ın Meşrutiyet hareketine destek vermek için İran’da İran-ı Nev gazetesini çıkarmıştır. 1911 de İstanbul’a gelmiştir. İstanbul’da Türkçülük hareketine destek vermiştir. 1915’te Bakü’ye dönerek Açık Söz Gazetesini çıkarmıştır. Ayrıca Musavat Partisini kurmuş ve halk arasında tanınması için faaliyetler yürütmüştür. 1917’de yapılan ve Ekim Devrimi, Bolşevik Devrimi, Rus Devrimi gibi adlarla anılan Komüsnist Devrimden sonra siyasette daha fazla yer almıştır. Mayıs 1917 de Moskova’da yapıla Rusya Müslümanları V. Kongresinde ileri sürdüğü teritoryel özerklik fikri kabul görmüştür. Mehmet Emin Resulzade 1918-1920 arsında bağımsız olarak kurulan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyetinin ilk ve kurucu Cumhurbaşkanlığını yapmıştır. Bolşeviklerin Azerbaycan Demokratik Cumhuriyetini yıkmaları üzerine Sovyet rejimine karşı mücadeleyi örgütlemiştir. 1920-1928 arasında Türkiye’de Yeni Kafkasya, Azeri Türk, Odlu Yurt adlı dergileri çıkarmıştır. 1928 de siyasi baskılar yüzünden Avrupaya geçmiş ve mücadelesine orada devam etmiştir. 1947 yılında tekrar Türkiye’ye dönen Mehmet Emin Resulzade vefat ettiği 1955 yılına kadar Azerbaycan tarihi ve kültürüyle ilgili çalışmalarına devam etmiştir.
Mehmet Emin Resulzade’nin elimizdeki “Pan-Turanizm Ve Kafkasya Meslesi” adlı eseri Rusça aslından Anadolu Türkçesine çevirerek yayına hazırlayan Vügar İmambeyli olmuştur. “Pan-Turanizm Ve Kafkasya Meslesi” adlı eser Ötüken Neşriyat tarafından İstanbul’da 2020 yılında basılmıştır. Kitap; Türkçe Baskıya Ön Söz, Neşriyattan, Gürcü Lider Noy Jordiya’nın yazdığı Ön Söz, Rusya Köleliği, Ne “Gübre” Ne de “Malzeme”!, yedi alt başlıktan oluşan Pan-Turanizm ve Kafkasya Meselesi, Ekler, Dizin başlıklarından müteşekkil 89 sayfadan ibarettir. Elimizdeki kitap “1926’da İstanbul’da Azerbaycanlı, Gürcü ve (Kuzey Kafkasyalı) Dağlı muhacirlerin katılımıyla kurulan Kafkas İstiklal Komitesi tarafından 1930 yılında Rusça yayınlanmıştır. Yayınlanışının sebebi de Zaven ve Vartoi Nalbandyan adlı iki Ermeni’nin Zarevand müstear ismiyle yazdıkları Ocak 1930’da Paris’te Rusça yayınlanan “Türkiye ve Pan-Turanizm” adlı kitabını Pan-Turanizmi yeniden ateşlemesi olmuştur. Resulzade’nin bu eseri, ön söz, iki dergi makalesi, konuyla ilgili verdiği konferansın raporundan oluşmaktadır.
Hondkaryan doğrudan bağımsızlık hareketlerine karşı çıkamadığı için Zarevand namındaki müstear isimli Ermeni yazarın “Türkiye ve Pan-Turanizm” adlı basılacak kitabından alarak demogoji yaptığını “bir çevirme hareketiyle işi mugalâtaya dökerek” çarpıttığını ifade ediyor ve “Promete etrafında birleşen separitistlerin kökünü teşkil eden Türk-Tatar milliyetçilerinin istedikleri istiklal değil, sadece Rusya’dan ayrılmak ve ondan sonra Türkiye’ye kavuşmak”(S:19) istediklerini ispata çalıştığını ifade ediyor. Ermeni yazarların burada asıl yapmak istedikleri Rusya işgaline maruz kalan Türk ve diğer halkların Rusya’dan istiklal istemelerinin önüne geçemeyeceklerini bildikleri için dünya kamuoyunu bu istiklale destek vermesini önlemek, Ermeni bağımsızlığına da engel olmadan Türkleri Türkiye ile birleşmeyle suçlayarak haksız kılmaktır. Böylece Türkler ne dünyadan ne de Rusya içinden destek bulamayacaklardır. Hondkaryan’a göre bir Tatar Muharririn “edebi zevkini Türkçe edebiyat ve matbuat okumak sayesinde inkişaf ettirmesi” kebairden (Büyük Günah) miş, onlar için bir tek ilham kaynağı zevk alınacak tek örnek Rusya imiş.
“Biz, istiklalciler, davamızı asrın en kuvvetli şiarına istinat ettiriyoruz; Rusya emperyalizminin, gasp ve istila neticesinde teessüs eden hudutlarını müdafaa bizim için bir gaye olamazdı. Bizi bu davaya sadakatsizlikle itham edecek Rus İmparatorluğu tarihe geçtiği halde Hondkaryanların bu fuzuli davada ısrarları köle ruhlu olduklarını ispat etmek için ne parlak bir delildir!” (S:20) Mehmet Emin Resulzade Ermenilerin “Rusya’dan ayrılıp Türkiye ile birleşecekler” diyerek suçladığı tezini kendilerinin “Emperyalist Rus sınırlarını korumayacak”ları fikrini öne çıkararak çürütmeye çalışmaktadır. Ayrıca kendi sınırları içinde kalan Ruslar bir şey demeyeceklerini, kendilerinin istediği şekilde hayatlarını kurmalarına ve medeni hayatlarına istediği şekli verme haklarının olduğunu, kendilerinin sadece Rus Emperyalizmine karşı olduklarını ifade etmiştir. Kendilerinin bu ayrılık ve Ermenilerin iddia ettiği Türkiye ile birleşme düşüncesine Çekoslavakların Avusturya İmparatorluğundan ayrılarak Rusya tarafına geçtiklerinde ses çıkarmayıp anlayışla karşılayan kamuoyunun ses çıkmaması gerektiğini de ifade eder.
Türkler arasındaki Pan Turanizm düşüncesinin Panslavizm karşısında İslam itiyadından mülhem olarak terakki etmeyi istemenin bir neticesi olarak teşekkül ettiğini anlatmaya çalışmış, nihayetinde Panturanistlerin “ kültür birliğini” muhafaza etmekle iktifa ettiklerini anlatmıştır. Anadolu Milliyetçiliğinin (Anadoluculuk) de Mükrimin Halil (Yinanç) Bey öncülüğünde “Türk” kelimesinin “milleti” değil “ırkı” tanımladığını söyleyerek artık Anadolu sınırları içinde millet tanımı yapmaya başladığını ve tek Türk milleti değil münferit Türk milletlerinin var olduğunu savunduklarını delil olarak ileri sürülmüştür.
Panturanizm ile Türkizm fikirlerinin arasında büyük fark olduğunu “Slav birliği fikri, Çekoslavak devletinin teşekkülüne mani olmadığı gibi Türk birliği fikri de, Azerbaycan’ın Kafkas Konfederasyonuna girmesine mani olmaz.” (S:23) diyerek artık Turan adında tek bir Türk devletinin kurulmasının öncelenmediğini ifade etmeye çalışmıştır. “Pan-Turanizm Ve Kafkasya Meslesi” adlı eseri tercüme eden Vügar İmambeyli Rusça metin de ayrıca şu cümlenin ilave olarak yazdığını da 44 nolu dip notta belirtmektedir. “Dünkü romantizmden farklı olarak günümüzde Türkiye’de reel milliyetçilik, ‘Panturanizm’ değil, hatta ‘Pantürkizm’ de değil, sadece ‘Türkçülük’ olarak isimlendirilmektedir.” (S:23)
Mehmet Emin Resulzade Azerbaycan istiklalciliğinin Türk birliği fikrinden azami surette ilham aldığını inkar etmemekle birlikte siyasette realizm takipçisi olan Azerbaycan milliyetçilerinin bu fikrin Hars sahasında mümkün olacağını bildiklerini ve zamanın en aktüel tezi olarak Kafkas Konfederasyonu fikrini savunduklarını söyler. Ermenilerin karşı çıkışlarını da “Kafkasya Konfederasyonu’nu elde etmek için çalışan teşekküllerin ancak Rusya Emperyalizmine muarız kuvvetlerden ibaret olarak vücuda gelmesi hakkındaki mütalaamızı Türkiye’ye iltihak niyeti taşıdığımıza atfetmek için ancak Hondkaryan kadar Rusya düşkünü ve Türkiye düşmanı olmak lazım!” (S:24) şeklinde açıklar.
Mehmet Emin Resulzade göre; Rus siyasilerine bakılırsa genel dünya tarihi seyrinin kanunlarına Rusya tabi değilmiş, onun kendine mahsus yolu varmış. Her milletin kendi geleceğini tayin etmekte tek yetkili olduğu çağdaş kurallar sosyalist düşünürler tarafında da kabul edildiği halde kendine sosyalist diyen Rusya partileri bu kuralın kendilerine uygulanmasını kesinlikle kabul etmiyor. Bu konuda en fazla tutucu davranan da eski Rusya geçici ihtilal hükümeti reisi Kerenski ve grubudur. Kerenski bu keskin karşı çıkma tutumunu daha çok Sovyetler birliğini oluşturan Türk Cumhuriyetlerine ve özellikle de Azerbaycan bağımsızlık hareketine karşı yöneltmektedir. Kerenski’nin milli istiklal isteyen bütün Türkleri “separatizm” namıyla tavsif edip yabancı ellerin yönlendirmesiyle hareket eden bir kuvvet olarak gösterdiğini de ayrıca ifade etmektedir.
Mehmet Emin Resulzade Kerenski’nin “separatizm” suçlamasına karşılık “Bir kere cihanın ve demokrasinin en yüksek mefhumuna mutabık kendi istiklalini ilan etmiş iken yabancı bir kuvvet tarafından istilaya uğrayan bir milletin kendi hürriyet ve istiklalini istirdat (geri alma) yolundaki harekete “separatizm” demek caiz olmaz. Faraza cihan harbi esnasında Alman istilası altından kurtulmak için vuruşan Belçika hareketini kimse separatist bir hareket gibi telakki etmek hakkında değildir.”(S:32) diyerek Azerbaycan bağımsızlık hareketini savunmuştur.
“Avusturya İmparatorluğunun inkırazında Panslavizmin oynadığı rolü ihtimal Pantürkizm de Sovyetler İttihadı şeklindeki Rus emperyalizmine karşı oynar, yani müstakil Türk Cumhuriyetlerinin teşekkülünü mücip olur.”(S:33) Mehmet Emin Resulzade daha 1917 de komünist devrim yaparak SSCB’yi yani kuran Rus devletinin Türk Birliği fikir hareketinin mücadelesi neticesinde yıkılıp müstakil Türk Cumhuriyetlerinin kurulacağını 13 yıllık bir devletken ön görmüş ve 1990 yılında yıkılıp gerçek olmuş ve Türk milliyetçileri tarihi 60 yıl önceden tayin etmişlerdir. O gün Mustafa Kemal’i Sovyetlere tehlike görenler 1965-1980 arası ülkücü mücadele ile karşı karşıya kalarak yıkılmaya mahkûm olmuşlardır.
Rus Komünist devlet adamları ve düşünürleri Pan-Turancılığı Tatar Komünist Sultan Galiyev’e istinat ettirerek, Galiyev’i de Türkistan’daki Basmacılar ve Enver Paşa hareketleriyle irtibatlı gösterip kendileri için tehlikeli olarak tanımlamışlardır.
Mehmet Emin Resulzade; Bay Zaverad’ın Atatürk’ü Pan Turanist olarak suçladığını anlatmaktadır. Zarevand şuçlamalara şöyle başladığını ifade eder. “Pan –Turanizm, günümüzde Türkiye’deki hâkim siyasi doktrindir” (S:42) ve sonra şu şekilde de suçlamaya devam etiğini yazar. ”Hiçbir şüphe yoktur ki, Türk-Tatar halklarının birliği fikri günümüzde de Türklerin milli ülküsüdür. Kemal Paşa’nın hükümeti de kendi ülkesinde bu düşüncenin sadece açık ve özgür bir biçimde propaganda edilmesine izin vermemekte, aynı zamanda ona hamilik de yapmakta, zaman zaman da kendi otoritesinin gücünü kullanarak halkına empoze etmektedir.” (S:42)
Mehmet Emin Resulzade Türkiye ile birleşme suçlamasını reddederken, Bay Zaverad’ın Atatürk’e yaptığı suçlamaları çürütmek için Mustafa Kemal’in Nutuk kitabından uzun alıntılar yapmakta ve “Hatta tüm Türkleri kapsaması gereken ortak bir devleti inşa etme düşüncesi de, gerçekleşmeyecek bir hayaldir. (…) Bizce açık ve gerçekte uygulanabilir yegane politika, milli politikadır.” (S:47) gibi cümlelerle Türkiye Cumhuriyetinin Kurucu Cumhurbaşkanının Pan-Türkist anlayışa karşı olduğunu ispat etmeye çalışmaktadır. Mehmet Emin Resulzade ve Mustafa Kemal Atatürk gibi reel politik insanların uzak hedeflerini ifade ederek mevcut durumu riske edeceklerini düşünmek yanlıştır. Onlar Türk milletinin bağımsızlığı için elzem olanı ifade ederken gelecekle ilgili planlarını da mutlaka dengeleri gözeterek yapmışlardır.
“Türk milli mefkuresinin başlıca gelişme döneminin Balkan Savaşları ve Cihan Harbi dönemleri olduğunu söyleyen Mehmet Emin Resulzade Balkan Savaşlarında savaşa katılan Rus hemşirelere Basında sözkonusu Slavfovil kesimler tarafından “etraftaki yaralı Slav askerlerin yaralarını sarmadan, oradaki Türk askerlerin yaralarını sarmayınız” telkinlerde bulunmaktan kendilerini alıkoyamadıklarını haber vermektedir.
Mehmet Emin Resulzade’ye göre Pan-Turanizm belli bir siyasi düşünce sistemi haline ulaşınca iki eğilim ortaya çıkmıştır: “merkeziyetçilerin romantik cereyanı ve adem-i merkeziyetçilerin realist cereyanı.” (S:62) Romantik cereyana mensup olanlar Milleti ırk bazında anlıyor, Türk halkları arasındaki ortak kan bağını, dillerinin ortak yönlerinin olmasın ve dinlerinin de aynı olasını tek bir Türk devleti kurmak için yeterli gördüklerini ifade eden Mehmet Emin Resulzade bunların hiçbir zaman soyut siyasi program halini alamadıklarını ifade eder. Ayrıca Mehmet Emin Resulzade Realist cereyan mensuplarının ise milli bilincin uyanışından doğacak reel sonuçlara önem verdiklerini, ayrı ayrı Türk halklarının münferit olarak bağımsız devletler şeklinde kuruluşuna çalışmakta olduklarını da ifade eder.
Mehmet Emin Resulzade’nin savunduğu Kafkas Konfederasyonu bir salt Türk devletinden ziyade Kafkaslarda bulunan Gürcü, Ermeni, Azerbaycan Türklerinin ekonomik ve askeri güçlerinin birleştirilmesi ve Rus işgal ve yönetimlerine karşı farklı bir bağımsız devlet oluşturulmasıdır. Dışa karşı konfederasyon olarak bütüncül bir hareket eden, ancak içerde her şeyi ile bağımsız kültürünü devam ettiren devletler birliği şeklinde düşünülmüştür. Burada farklı diğer güçlerin belki eşit pozisyonda bir birini asimile etmeden Rus Emperyalizmine direnmenin varlığını korumanı bir yolu oluşturulmaya çalışılmıştır.
Mehmet Emin Resulzade Kerenski’ye cevap verirken artık Pan Turanizmin hiçbir Türk tarafından akılcı bir sistem olarak düşünülmediğini, dolayısıyla yeni bir Moğol saldırısı gibi bir Türk saldırınsın Rusya için tehlike arz etmediği asıl düşünülenin Pan Türkizm olarak akılcı bir yolla Türk ırkına mensup halkların farklı milletler şeklinde münferit devletler kurabileceğini Mustafa Kemal’in kurduğu Türkiye Cumhuriyetini örnek vererek anlatmaya çalışmıştır.
Rusya ve diğer Türk Yurtlarını işgal etmiş olan devletler rahatsız olmasınlar diye Türk olmaktan, Türkçe konuşmaktan, Müslüman’ca yaşamaktan vaz mı geçelim? Kendim kendimiz yönetmek istemeyelim mi? Kendi kültürümüzü yaşadığımız bir ülkemiz olmasın mı? Rusya ve diğer işgalci emperyalist ülkeler parçalanacak diye Türk yurtlarının bağımsızlığını düşünmeyelim mi? Bağımsızlık için çalışmayalı mı? Hani çağdaş dünyada her millet kendi kaderini kendi tayin edecekti?