
MUHAMMED (S.A.V.)
Halim Kaya
Mübarek Miraç Kandilinde okuyum diye elime aldım, Çınar Ata’nın yazdığı “Hz. Muhammed (s.a.v)” kitabını. Gördüm ki Çınar Ata bir müstear isimmiş. Yazarımızın asıl adı Alper Kağan Üçer. Hem de aynı Üniversiteden aynı fakültenin farklı bölümlerinden mezun olmuşsuz. Çınar Ata isminin müstear olabileceğini düşünmekle birlikte asıl ismidir diye de zannı galibim vardı.
Kitabın birinci baskısı Kasım 2020 yılında Ay Yıldız Kitap tarafından yapıldı. Yapıldı diyorum Samsundaki Endülüs Kitabevinden bu kitabı getirmesini istediğimde, onbeş gün getiremedi. Sitem etmem üzerine de dediler ki “ağabey kitap henüz basılıp dağıtıma verilmedi. Dağıtıma çıkınca getireceğiz.”
Kitapta; Selem, Sen Gelmeden, Arınma, Yalnızlık, Şahidin Adı İsa, Cennet Bahçesi, İşe Koyulun, Açın Kapıları Bir Gelen Var, Kervanın Sahipleri, Kamer, Sığınma, Gidenler, Özrümüzü Kabul Et, Miraç, Giderken Gelen Yolcu, Hediyeler, Cevap, İlim ve Edebin Rahmi, Hesap Görme, Hamza (R.A.) Suikastlar, Hendek, Yazıklar Olsun, Hudeybiye, Yahudi Kızları, Hayber, Halid Bin Velid, Fetih ve Fatih, Tebük, Af, Tuzak Hoşça Kalın, Etme, Güller Yetim Kalacak Gitme başlıklarından oluşmakta, cep boy denilecek ebatta, kısa özlü bir İslam Tarihi ya da Siyeri Nebidir. İslam Tarihi boyunca daha önce yazılmış Aruz ve Hece vezinlerinde şiirler, Mevlidler olduğunu bilirdik, bazılarını da okumuştuk ancak bu geleneği devam ettiren ilk serbest vezinde yazılmış bir şiirdi benim gördüğüm.
“Sen Karnında insanlığın önderini taşıyorsun.
Doğduğunda şöyle de:
‘Onu her türlü kötülükten,
Allah’ın (c.c.) koruması altına emanet ediyorum.’
Ve adını Muhammed (s.a.v.) koy.
Hoş geldin Sultan’ım! Hoş geldin Efendi’m!”
Arap Yarım Adasında sütana geleneği vardı. Mekke’nin sıcak ve bunaltıcı havasından kurtarmak ve anası Amine’nin sütü yetmediği için bebek Hz. Muhammed’e de bütün bebekler gibi sütanası aranıyordu. Halime de evinin geçimine destek olur diye zengin bir ailenin bebeğini almak istiyor ancak şehre gelişi geciktiği için zengin ailelerin bebekleri alınmıştı. Halime’ye yetim Hz. Muhammed kalmıştı.
“Kucağındaki yetime,
Sütanne arayan Âmine (r.a.)
Boşalan Pazar yerinde Halime’yle (r.a.) baş başa kaldı.
Yurduna dönmeden sağanak başlamıştı.
Yağmur geri dönmüştü, Havazin topraklarına
Yağmur ihtiyar devesine,
Sütannenin üzerine rahmet olmuştu.
Çileyle çıkılan yol bereketle tamamlanmıştı.”
Sütannenin yanındayken Peygamber efendimizin göğsü melekler tarafından yarılmış, şeytanın eseri olacak şeyler Kevser ile yıkanarak temizlenmişti. Altı yaşında anasını sekiz yaşında dedesini kaybeder.
Kendisine dedesinden sonra bakan koruyup kollayan Amcası ve Hanımı Fatıma peygamber efendimizin he zaman sevgi ve saygısına mazhar olmuşlardır.
“Ebu Talib’i (r.a.) ve karısı Fatıma’yı (r.a.) anlatırken hep ağlar,
‘Kendi çocukları açken hep beni doyururlardı.’
Derdin.”
Rahip Bahira kervandakiler Ebu Talib ile birlikte yemek verdi ancak yemeğe getirilmeyen birsinin olduğun anladı. Bulut un yemeğe getirilmeyen peygamberimizi koruduğunu görünce Ebu Talib’e onu gelecekte gönderilecek peygamber olacağını ve hemen Şamdan geri götürülmesini aksi takdirde son peygamberin kendilerinin arasından gönderilmesini bekleyen Yahudilerin onu öldüreceğini söyledi. Gençliğinde Hılfu-l Fudûl cemiyetinde yardım işleriyle uğraşmış.
“Emini olmuştu Mekke’nin.
Muhammed (s.a.v.), Rabbinden,
İnsanlık Muhammed (s.a.v)’den emindi.”
Hz.Hatice ile evlenerek; altı çocuğu oldu. Sadece Fatıma Peygamber efendimizden altı sonra vefat etmiştir, diğer bütün çocukları ondan önce vefat ettiler. Oğlu İbrahim ise Hz. Mâriye’den doğmuştur.
“Ağaç meyveye durdu.
Kasım (r.a.), Zeynep (r.a.), Rukiye (r.a.), Ümmü Gülsüm (r.a.)
Fatıma (r.a.) ve Abdullah (r.a.)
Gözyaşlarıyla uğurlayacaktı İbrahim’i (r.a.)
Çiçeklerden yalnızca Fatıma (r.a.)
Sevgiliden altı ay sonra solacaktı.”
Mekke’nin 6 km kuzeyindeki Nur dağında bulunan Hira mağarasın da zaman zamn inzivaya çekilir tefekkür eder, Hanif olarak ibadet ederdi. Böyle b ir günde Hira Mağarasında Cebrail (a.s.) geldi ve;
“Yaratan Rabbinin adıyla oku!
O, insanı bir alekadan yarattı.
Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.
O Rab ki kalemle yazmayı öğretti.
İnsana bilmediği şeyleri öğretti.”
Alak Suresini 5 ayet indirilir. Hz. Muhammed, Nur dağından hemen iner, Hz. Hatice’ye beni örtün der. Olanları anlatınca Hz. Hatice amcasının oğlu yaşlı Hanif inancına mensup Varaka’ya durumu anlatır. Varaka b. Nevfel daha önce indirilen dinlerde geleceği son peygamberin kendisinin olduğunu söyler. Keşke senin davet zamanında genç olsaydım. Keşke kavmin sen kovduğunda hayatta olsaydım, der.
Miraç; Hz. Peygamber’in göğe yükselişini ve Allah katına çıkışını ifade eder. Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya gidiş ve oradan da yükseklere çıkış şeklinde yorumlandığından kaynaklarda daha çok “isrâ ve mi‘rac” şeklinde geçerse de Türkçe’de mi‘rac kelimesiyle her ikisi de kastedilir.
“Beni Hicr’de uyurken
Cebrail (a.s.) geldi ve ayağıyla beni dürttü.”
…
“Orada eşekle katır arası beyaz bir binek vardı.
İki yanında, bacaklarını oynattığı yerde kanatları vardı.
Ve her adımı gözün görebileceği uzaklığa varıyordu.
Sidre’yi örten, örtmekte iken,
Göz kayıp şaşmadı ve sınırı taşmadı.”
Mekke’deki tecrit, Akabe Biatleri sonucu Medine den 72 kişini inanması, Peygamberimizi Medine’ye davet etmeleri ve daha sonra hicrete karar verilmesi Hz. Ali’nin Peygamber efendimizin yatağına yatması, Hz. Ebu Bekir ile Peygamberimizin birlikte Medine’ye hareket etmeleri, mağarada saklanarak takipçilerinden kurtulmaları, Medine’ye ulaşmaları şiir olarak Çınar Ata tarafından işlenmiş.
“Başı Ayşeceğinin (r.a.) dizinde
Gözleri makamında
Yanında narin mihmandarlar.
Dinini ashabına,
Devletini sadık dosta,
Müminleri de namaza emanet edip,
Geldiği gibi sessizce edeple yürüdü gitti.”
Manzum Nesir bir siyeri nebi. Geleneği yaşatan, geleceğe gençliğe aktarıp bağlayan bir eser.