Altınköprü Katliamı’nın yıl dönümü ve Irak Türkleri
Fuat YILMAZER
İngilizler, Osmanlı Devletinin yıkılması ile Musul, Bağdat ve Basra bölgesini işgal etti. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti Türklerin yaşadığı Musul-Kerkük bölgesinden vazgeçmedi. Milletlerarası görüşmelerde bir sonuç alınamadı. 1926 yılında o günün dünya ve bölge konjonktürü gereği, Ankara Anlaşmasıyla Musul-Kerkük bölgesi Irak yönetimine belli şartlarda bırakıldı.
Irak yönetimi Irak sınırları içinde kalan Türklere kadim milletin parçası diye bakmadı. Hatta aralarına nifak sokularak mezhepsel ayrılıklara düşürdüler ve birliklerini de bozdular. Çok acılar ve katliamlar yaşadı Türkler.
Necdet Koçak gibi yiğitlere hapishanelerde zulüm ettiler, sonrada şehit ettiler.
Irak Türkleri kısacık dönemde çok ciddi iki katliam yaşadılar. 1959 yılında yaşanan Kerkük katliamı, sonra 28 Mart 1991 tarihinde de Altınköprü katliamı. İki katliamda da Irak yönetimi işin içindeydi. İki katliamda da gerekli ve yeterli desteği vermedik, veremedik. Onların yürekleri gibi atan yürekli kardeşleri vardı ama onları yönetenlerin yürekleri bu şekilde atmıyordu.
Körfez savaşında Kürtler ve Şiiler Saddam’a isyan ettiler. Saddam üzerlerine gelince Türkiye’ye kaçarak sığındılar. Saddam, Birinci Körfez Savaşından sonra yenilginin acısını kendilerini arkadan vuran Kürtlere değil Türklerden sormaya kalktı.
28 Mart 1991 günü de zalim Saddam’ın askerleri bölgeyi kuşattı ve Altınköprü ye girdiler. Türkler isyan etmedikleri için hiçbir çekinceleri yoktu bunu beklemiyorlardı. Tam iftar vakti, Saddam’ın infaz timleri kapıları çalarak Türkleri gerekçesiz şekilde gözaltına almaya başladılar. Büyük küçük, kadın yaşlı demeden 107 kişiyi sorgusuz sualsiz alıp götürdüler.
Bütün dünyanın ve Türkiye’nin gözü önünde olan bu olay dünyada infial uyandırmadı. Meçhule sürüklenen bu insanların arkasında feryat figan olması dünyada insan hakları savunucuları devletlerin ve örgütlerin umurunda olmadı. O tarihteki ABD’ye, ABD Başkanına yakın Türkiye yöneticilerinden de ses çıkmadı.
Gözleri elleri bağlanmış Türkler Dibis köyüne götürüldüler, kurşuna dizerek şehit ettiler.
28 Mart, katliamın otuzuncu yılı idi. Altınköprü ve tüm şehitlerimize rahmet diliyorum.
Bu acıları yaşamış kardeşlerimiz 1995’te önemli bir hamle yaparak Türkmen Cephesi adı altında tek örgüt çatısı altında toplandı. Siyasal dağınıklık bir nebzede olsa önlenmişti.
Böyle bir birlik kurmuş kardeşlerimizin birliğinin devamı kendileri için de Türkiye için de önemlidir. Buraya hangi düşünceyle olursa olsun müdahale yanlış olur ve oldu da.
Acılarını kendileri yaşayan topluma yönetim seçiminde tercih hakkı bırakılmalı/bırakılmalıydı. Türkü Türk olan ve Türk gibi düşüneneler yönetmeliydi.
Erşad Salihi yayınladığı bildiride “benim görevimden ayrılma kararım ileri gelen kanaat önderlerimizle birlikte aldığımız bir karar neticesinde gerçekleşmiştir. Elbette benim için hiç kolay olmamıştır” dedi. Son cümlesi anlamlı: “Büyük Yazarımız Cengiz Aytmatov’un dediği gibi “bazen kelimeler her şeyi anlatmaya yetmiyor.”
Evet; bazen kelimeler her şeyi anlatmakta yetersiz kalabiliyor.