GÜZELİ SEVMEK GÜZELDİR
Asena Kınacı MORAL
Türk Dil Kurumunun tanımına göre sanat, bir duygu, güzellik ve benzerlerinin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonrasında ortaya çıkan üstün yaratıcılıktır. Sanat, yaratıcığın ve hayal gücünün sınırsızlığını, sonsuzluğunu ifade eder. Sanat, insanlığı duygusal ve düşünsel olarak etkiler. Sanat, insanları ortak hayallerde, umutlarda, aşkta birleştirir. Hangi sanat dalında olursa olsun , bir duyguyu eseri ile işleyen sanatçı, sevenlerinin ruhunda aynı duyguyu ortaya çıkararak o duyguyu yürekten yüreğe, zamandan zamana, mekândan mekâna aktarır. Sanat olmazsa insan yavan kalır, yarım kalır. Oysa sanat ile hem sanatçı hem de sanatsever duygu âleminde yücelir, yükselir, tamamlanır. Peygamber Efendimiz “Allah güzeldir, güzelliği sever” (Müslim, “Îmân”, 147; İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 10).demiştir. Bu yönüyle sanat, insanı Tanrıya ulaştıran ilahi bir yoldur. Bu ilahi yolla insanoğlu hem Tanrıya ulaşmış hem de madde âlemini mana âlemi ile örerek, ilmek ilmek işleyerek medeniyetler kurmuş, bugünlere gelmiştir.
Güzel Sanatlar kavramı içerisinde; edebiyat, resim, tiyatro, heykel, müzik, mimari ve dans bulunmaktadır. Günlük hayatımızda kitap okuruz, sergi gezeriz, tiyatro, sinema izleriz, müzik dinleriz. Bütün bunları yaparken de insan olarak, biz, biz oluruz. İşte bizi biz yapan, boş bir beden iken bize ruh katan, değer katan sanatı hayatımızdan hiç çıkarmamalıyız. Allah insanları içlerinde taşıdıkları cevherle yaratmıştır. Ama sanat cevheri bambaşka bir mucizedir. Bu mucizenin yansıması olan sanatçılarımızı ve onlara ait sanat eserlerini takip etmeli, sanatçılarımızı ve onların eserlerini takdir ve taltif etmeliyiz. Özüyle, sözüyle, sazıyla, kalemiyle bizim olan bizden olan sanatçılara ve sanat eserlerine kıymet vermeliyiz. Verdiğimiz kıymeti somut davranışlarımızla göstermeliyiz. Yazılan edebi eserleri okumalıyız, şiirlerle coşmalıyız. Sinemaya, tiyatroya koşmalıyız. Sergi salonlarını ziyaret etmeliyiz. Mimari eserleri gezmeliyiz. Velhasıl güzeli sevmeliyiz, güzelin peşinden gitmeliyiz.
Güzeli sevmenin, güzelin peşinden gitmenin, güzele ulaşmanın – sanatçıya ve sanat eserine ulaşmanın- bir bedeli vardır. Olmalıdır da! Sevdiğin sanatçıyı ekranlarda görmenin, izlemenin, dinlemenin, sergi salonlarında ziyaret etmenin, şairin dizelerini okumanın, yazarın kitabını imzalatmanın maddi ve manevi bir bedeli vardır. Sanatsever bu bedeli ödemedikçe sanatçı öksüz kalır, sanat eseri kıymetinin ederindeki değerini, anlamını yitirir. Sanatsever maddi ve manevi olarak bu bedeli ödemezse yeni güzelliklere açılacak tüm estetik kapılar kapanır. Yeni sanatçılar ve sanat eserleri doğmaz.
Gelin birlikte düşünelim. Güzeli sevmenin, güzelin peşinden gitmenin hatta güzele ulaşmanın bir sanatsever olarak maddi ve manevi bedelini ödüyor muyuz? Edebiyat harikası kitapları alıp okuyor muyuz? En sevdiğimiz ressamın son sergisi ne zamandı? En sevdiğimiz oyuncunun oynadığı tiyatro oyununa gittik mi? Sevdiğimiz bir müzisyenin eserini alıp dinledik mi? Gerçekmiş gibi yontulmuş bir heykel gördüğümüzde kimin elinden çıktığını hiç düşündük mü? Bulunduğumuz zaman ve mekândan bizi alıp götüren bir ezgiyi dinleyip neşeyi, hüznü, aşkı, ayrılığı içimize çekince, bunun sözünü kim yazmış, bestesini hangi bestekâr yapmış diye aklımızdan geçirdik mi? Oysa sanata ve sanatçıya kıymet vermek ilk adımda bununla başlar. Mesela bir roman yazarı için okunmak ve kitabının baskı sayısının çokluğu önemlidir. Tiyatroda alkışlar oyuncunun nefesidir. Müzisyenler, sevenlerinin ilgisi ile var olurlar. İşte bizde sanatı önemsediğimizi, sanatçılarımızı sevdiğimizi, sanatçıya kıymet verdiğimizi bu şekilde göstermeliyiz. Sanatçıyı ve sanatçının eserini tanımalı ve tanıtmalıyız. Günümüzde çok önemli bir hale gelen sosyal medyanın gücünü de arkamıza alarak bizim olan bizden olan kıymetli sanatçılarımızı desteklemeliyiz. Sanatın her alanında emek verenleri daima ayakta alkışlamalıyız. Böylece sanatsever olarak sanata ve sanatçıya borcumuzu belki ödeyebiliriz. Ayrıca ömrümüzü de güzeli sevmenin güzelliğiyle dolu dolu geçiririz.