GEÇMİŞE TAKILMA Kİ GELECEĞİN OLABİLSİN
Fuat YILMAZER
Geçmişi konuşmak, geçmişi tartışmak, geçmişte olan olaylar hakkında günün mantığı ile hüküm vermek, yani hep dünde yaşamak normal olmayan durumdur.
Aynı sonuç insanlar içinde geçerlidir. Sadece dünde yaşayan, dününde yaşayan, dünüyle ağlayan veya övünen insanda normal durumda değildir. Sadece dünle ilgili yaşadıkları için üzülmek veya övünmek üzücüdür. Bu bir noktada beynin boş kaldığını, döndürüp döndürüp eskileri öğüttüğü anlamı taşır.
İbni Haldun “İnsan beyni değirmek taşına benzer, içine bir şeyler atmadıkça kendi kendini öğütür” der.
Bunun tam ters durumda normal olmayan sonuçları getirir. Yani geçmişi bilmemek, tanımamak, tanımak istememek, kabul etmemek, geçmişi hiç dikkate almamak da önemli bir sorundur.
Birey olarak da, millet olarak da geçmişin iyi veya kötü, yanlış veya doğru olaylarını iyi bilip yarınlara onların tecrübesiyle yürümek gerekir.
Millet, devlet olarak veya birey olarak öngörülü davranmak yarınlarımız için olmazsa olmaz olan göstergedir. Prof. Osman Turan, Türkler Anadolu’da adlı hacmi küçük içeriği büyük kitabında “ Selçuklu devletinin kuruluşundan, Osmanlıya kadar Orta Asya’dan gelen ve Anadolu’da çoğalan nüfus hep Bizans hudutlarında kesifleşir, mütemadiyen yeni bölgeler keşfedilir. Her fetih bölgesi tekrar bu nüfus kesafetine sahne olurdu” diye yazar. Bunun anlamı Türk Milleti ve devletleri seneler önce Anadolu ve Bizans’ı ele geçirme planları yapmışlar, bunu da isimleri değişse de devam ettirmişler.
Bunun için, devletlerin de bireylerinde ülküsü olması gerekir. Bu duruma bazıları gerçekçilikten uzaklaşma, olmayacak şeyleri düşünme gibi iğneleyici ifadeler kullansa da hayal etmek, ülkü sahibi olmak çok önemlidir.
Hayal; zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen, şey, ülkü, imge’dir. Hayal etmek ufkun açılmasını geniş düşünülmesini sağlar.
Yarınlara ülkemizin, milletimizin, ferdimizin daha mutlu, daha hür yaşamasını sağlamak için her zaman yeni şeyler öğrenmek, okumak, sorgulamak ve ülkemizin, bölgemizin, dünyanın gidişatını takip etmek gerekir. Bunu yapabilmek içinde her yönüyle kendini hazırlamak, donanımlı ve güçlü olunmalıdır.
Düşünmemiz gereken bir önemli durumda dünyanın değişik coğrafyalarında bizi bekleyenlerdir. Türk milleti geçmişte çok büyük sorumluluklar yüklenmiş ve onların altından da uzun süre kalkarak omuzlarında olanları rahat ettirmiştir. Bunu yaparken dünyanın değişik coğrafyalarına beni temsil et diye bizden birilerini göndermiştir. Şimdi onlara karşı görev ve sorumluluğumuz vardır. Kırım’da, Ahıska’da, Sincan Uygur Özerk bölgesi(Doğu Türkistan) vb. yerlerde bulunan soydaşlarımızın gözü bizleri takip etmektedir.
Bir ildeki kurumu teftişe giden görevli akıl ve ruh sağlığı yerinde olmayan birine ukalalık eder ve sorar. “Sizce zaman nedir? Muhatabından verilen cevap yerindedir. ‘ Ölümü hak etmek için, Allah’ın insana tanıdığı süreye denir’ diye cevaplar.
İnsanların ömrü sürelidir. Ömrü boşa geçirmeden yaşamak, milletimize, çevremize yaralı olmak ülkümüz olmalıdır.