AVRUPA BİRLİĞİ MACERASI TEKRARLANMAMALI
Fuat YILMAZER
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, AB Türkiye ile görüşmelere devam etmeli diye beyanatta bulundu. Türkiye hükümetinde de son günlerde AB ile ilgili çeşitli söylemler dillendirilmeye başlandı. Son gelişmeleri okuyunca neler oluyor diye düşündüm.
Yıllardır AB’ne alacağız, müzakere ediyoruz, şu şartı da kabul edin, diye ev ödevi verip aldatanlar, oyalayarak Türkiye’ye zararına olacak pek çok yasaları çıkarttırdılar. Ör. AB ne kabul edilmediğimiz halde Gümrük birliğine katılan tek ülkeyiz. 1996 yılında dönemin Başbakanı Tansu Çiller hükümetinin verdiği kararla Gümrük Birliği girdik. Bu kararla aklımızla alay etmiş olduk. Çiller hükümetinin yaptığı bu yanlış yüzünden, AB’ne girmeden dış ticaret, gümrük birliği rejimi ile iç pazarımızı kontrol altına aldılar. Türkiye AB üyesi değildir ama Gümrük birliğine katıldığı için onların aldığı kararlara uymak zorundadır.
Dün bize bunları yapmakta beis görmeyen AB üyeleri bugünkü tavırlarıyla alamadıkları tavizleri koparmak düşüncesindedirler. Türkiye artık bu gibi tehdit veya davet de olsa aynı yanlışa düşmemelidir.
AB’nin Türkiye’yi bünyesine alması imkânsızdır. Sebebi de gayet açıktır. En baştaki sebep, nüfusu her geçen gün artan, halkının çoğunluğu Müslüman olan bir Türk devletini birliğe almak, ona ekonomik, ticari ve askeri yardımda bulunmalarını düşünmek saflık olur.
Ayrıca Türkiye Kültürü, dini, milliyeti, sosyal ve siyasal duruşuyla AB normlarının dışındadır. Asırlardır Tarih sahnesinde olan, güçlü bünyesiyle Avrupa ülkelerine kök söktüren bir milletin gelişmesine yardımcı olacaklarını düşünmek hafızaya hakaret olur.
Ayrıca AB ve birliği meydana getiren ülkelerin çoğunluğu dünyada Türkiye’nin taraf olduğu tüm anlaşmazlıklarda karşımızdadır. Ege’de, Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs, Libya, Suriye, Irak vs. konularda Türkiye’ye karşı olan AB, hangi sivri mantık hatasıyla Türkiye’yi birliğe alır?
Avrupa Birliği, üyesi olan ülkelere yardımlarda bulunur. Avrupa Birliği parlamentosu da üye ülkelerin nüfuslarına göre üyelerden oluşur. Yani AB’ne üye ülkeler AB parlamentosuna nüfuslarına göre temsilci gönderir. Şu anda Birliğin 84 milyon nüfusu ile en büyük ülkesi olan Almanya’nın yanında yakın nüfusuyla Türkiye’nin katılmasını, diğer ülkelerden daha fazla temsilci göndermesini, daha fazla söz sahibi olmasını hangi ülke kabul eder.
Bunun gibi bir çırpıda sayılabilecek çok gerekçe vardır. Bu nedenle Alman Dışişleri Bakanının verdiği demece ve başka söylemlere bakarak AB ne girmek gibi bir hayalin tekrar canlanması akıl karı değildir.
İçerde eğer AB ye katılma düşüncesini ortaya atarak AB ülkeleriyle ortamı ısıtma işlemi yapılıyorsa, geçerli olacağını da düşünmüyorum. En azından bu ısınma turları sırasında bile Türkiye aleyhinde gelişmelere sebep oluna bilinir.
Bu nedenlerle Türkiye’yi yönetenler, yönetmeye talip olanlar veya düşünenler aklı kullanarak önce Türkiye’yi güçlü kılacak plan ve projeleri hazırlayıp uygulamasının nasıl yapılacağını tespit etmelidir.
Ve ondan sonra uygun adımlar atılmalıdır.