KORONA SONRASI – 6
Safter TANIK
“Tüketim-ithalat-borçlanmaya dayalı büyüme; özelleştirme, yabancı sermaye girişi ve dış kredi kolaylığına bağlıdır. Büyüme de bunların varlığı ile oldu. Yokluğu ise; hem küçülmeyi getirdi, hem de ne kadar kırılgan bir mali-ekonomik yapıya sahip olduğumuzu gösterdi.”.
2018 Brunson Krizi
25 Temmuz
Türkiye’de 23 yıldır yaşayan, terör örgütleri FETÖ/PDY ve PKK adına suç işlediği iddiasıyla tutuklu olan, 35 yıl hapsi istenen, ABD’li rahip Andrew Craig Brunson hakkında; sağlık sorunları gerekçe gösterilerek, adli kontrol şartı ile “ev hapsi” kararı verildi.
Kararın ardından, Brunson; adli kontrol şartı ile tahliye edildi, ancak yurt dışına çıkışı yasaklandı.
Bu durum; piyasalarda, olumlu karşılandı. 24 Temmuz’da TCMB’nin gösterge faizi arttırmamasından kaynaklanan olumsuz hava, olumluya dönüştü. Dolar/TL; 4,94’ten 4,84’ün altına düştü, BİST 100 yüzde 3,51 oranında değer kazandı.
ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun, “yeterli olmamakla birlikte müsbet bir gelişme” demesi ise kafaları karıştırdı.
26 Temmuz
ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence; “Pastör Brunson’ı ya şimdi serbest bırakın, ya da sonuçlarına katlanmaya hazırlanın” derken, ABD Başkanı Donald Trump; “Pastör Brunson’ın uzun süren tutukluluğu için, Türkiye’ye büyük yaptırımlar uygulanacak” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın; “Tehditkâr dilin kabul edilmesi mümkün değil. ABD, Türkiye’ye tehditler savurarak netice alamaz” cevabını verirken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; “ Bir papaz da sizde var. Siz onu verin, biz de bunu” cevabını verdi. Bu da bir takası düşündürdü.
Restleşme
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, “Çinli finans kuruluşlarının; enerji-ulaştırma alanındaki yatırımlarda kullanılmak üzere, 3,6 milyar dolarlık bir kredi paketini onayladığını” açıkladı.
Güney Afrika-Johannesburg’daki BRICS Zirve Toplantısı’na katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan; Putin ile yaptığı görüşmede, “Aramızdaki her türlü dayanışma, birilerini de gerçekten kıskandırıyor” diyerek, Trump’a bir mesaj verdi.
ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi; Türkiye’nin Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlardan, kredi almasını kısıtlayan tasarıyı kabul etti. ABD Savunma Bakanı Jim Mattis ise “Trump yaptırımları, askeri ilişkiyi etkilemez” dedi.
Gerginliğin Artması
28 Temmuz
ABD Temsilciler Meclisi, Türkiye’ye F-35 teslimini engelleyen tasarıyı onayladı.
Piyasalarda Hareketliğin Başlaması
2 Ağustos
ABD; İçişleri Bakanı Soylu ve Adalet Bakanı Gül için, yaptırım kararı aldı.
Beyaz Saray Sözcüsü; “Yaptırımlar, Rahip Brunson serbest bırakılana kadar sürecek” derken, Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu; “ABD’nin iki bakanımıza olan yaptırım uygulaması, karşılıksız kalmayacak” dedi.
BİST 100 endeksi; günü yüzde 2.74 düşüşle 94.543 puandan kapattı, Dolar/TL; 5.05’e, gösterge faiz oranı; % 21.78’e, CDS ( Kredi Temerrüt Takası) 341 baz puana yükseldi.
Türkiye’deki piyasaların kapanışı sonrasında ise New York ve ardından Uzakdoğu piyasalarında, TL varlıklarından bir çıkış başladı.
Gerginliğin Had Safhaya Ulaşması
4 Ağustos
Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Bu tür baskılara, asla boyun eğmeyeceğiz. Amerika’nın içişleri ve adalet bakanlarının, Türkiye’deki mal varlığını donduracağız” dedi.
TL’den Çıkışın Hız Kazanması
6 Ağustos
Uzakdoğu piyasalarında; TL varlıklarından çıkış hızlandı, Dolar/TL 5.30’dan bile alıcı buldu. Türkiye’de; Dolar/TL bir ara 5.41’e kadar yükseldi, TCMB’nin müdahalesi ile 5.22’ye düştü, ancak gece yarısı 5.42’ye ulaştı.
TL’nin Hızla Değer Kaybetmesi
10 Ağustos
Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Ekonomi tetikçilerine teslim olmayacağız. Başka alternatifimiz de var. Onların doları varsa, bizim Allah’ımız var. Yastık altında altın-dolar-avrosu olan TL’ye çevirsin” derken, Maliye ve Hazine Bakanı Albayrak; yeni ekonomi modelini açıkladı.
Dolar/TL; önce 5.74’ten 6.46’ya yükseldi, ardından 5.85’e düştü. Erdoğan ve Albayrak’ın konuşması, Trump’ın “Türkiye’den ithal edilen demir-çelik ürünlerine uygulanan gümrük vergisi iki katına çıkacak” tweet mesajı ile de 6.75’e çıktı.
Rusya ve İran’dan Destek Mesajı
11 Ağustos 2018
Rusya ve İran, bir destek mesajı verdi.
Kurun Zirveye Ulaşması ve Düşüşe Geçmesi
13 Ağustos 2018 Pazartesi
Uzakdoğu piyasalarında, Dolar/TL; 7.21’den, Avro/TL; 8.10’dan işlem gördü. Bunun arkasından bir konuşma yapan Maliye ve Hazine Bakanı Albayrak, “Mevduata, el konulmayacak. Döviz tevdiat hesapları TL’ye çevrilmeyecek” dedi. Bunu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’da tekrar ile dile getirdi.
TCMB; piyasaya “10 milyar TL+ 6 milyar ABD doları + 3 milyar dolarlık altın” ek kaynak sağladı, “bankaların tüm likidite ihtiyacı karşılanacak” dedi.
BDDK; SWAP işlemlerine, sınırlama getirdi.
Gösterge faiz oranı; % 28.27’ye, CDS ( Kredi Temerrüt Takası); 542 baz puana ulaştı.
7.20’den işlem gören Dolar/TL, 6.50’ye düştü, bir an 5.75’i gördü ise de tekrar yükselişe geçti, 6’lı rakamlarda dalgalandı.
Merkel’in Arabuluculuğu
Almanya Başbakanı Merkel; “Türkiye’nin ekonomik istikrarsızlığı, hiç kimsenin yararına değildir” dedi. ABD-Türkiye arasında, uzlaşmacı bir rol oynadı. Bu da; krizin, sonunu getirdi.
Olayın Arka Planı
ABD Başkanı Trump; göreve başlar başlamaz, ABD’nin güç kaybeden görünümünü değiştirmek için hamleler yaptı. Almanya ve Fransa’dan; NATO harcamalarına, daha fazla katılmasını istedi. Sonuç alamayınca da Alman-Fransız banka-şirketlerine ceza kesti, petrol zengini ülkelere fatura çıkardı, Rusya-İran-Çin’i tehdit etti.
İşte böyle bir ortamda, Brunson Olayı’nın patlak vermesi; Trump için Türkiye’yi test etme, Erdoğan için ise talihsizlik oldu.
Trump; Türkiye’yi tehdit ederek, bir direniş ile karşılaşmaksızın sonuç alacağını düşündü. Cumhurbaşkanı Erdoğan; direnince de, kötüleşen ve operasyona açık mali yapıyı maniple etti.
Erdoğan; Türkiye’nin stratejik kozunu ileri sürerek Rusya ve İran’ın desteğini aldı, Çin’den mali kaynak sağladı.
İngiltere sessiz kalırken, Almanya uzlaştırıcı bir rol oynadı.
TCMB ve BDDK, kriz tecrübesi ile doğru kararlar aldı.
Neticede; Trump istediğini aldı ise de, bunun kolay olmadığını anladı. Kriz de kur dalgalanması dışında, mali-ekonomik bir çöküşü getirmedi.
Niçin?
Trump, mali yapıyı maniple ederek sonuç almaya çalıştı. Türkiye’nin siyasi yapısını yeniden belirleme, mali-ekonomik çöküşü doğurma gibi bir hedefi yoktu.
2000-2001 Krizinde olduğu gibi, ABD mali operasyonuna katılan ülke- küresel kuruluş ve banka olmadı. İngiltere; sessiz kaldı, Almanya ise uzlaşmacı bir rol oynadı. Bir de; Türkiye, Rusya-İran’ın desteğini aldı, Çin’den mali kaynak sağladı.
Geçmişteki krizlerin tecrübesinden istifade edildi. Öyle ki TCMB’nin bankaların likidite ihtiyacını karşılaması; bankaları rahatlattı, mudilere güven verdi. BDDK’nın; SWAP işlemlerine sınırlama getirmesi de, sermaye çıkışını engelledi.
Yüksek Risk-Yüksek Getiri fonlarının kaçışı dışında, önemli bir kaynak çıkışı yaşanmadı.
Tedbirler Paketi
Vergi-imar affı ve bedelli askerlik kararı alındı, gelirleri ile de faiz dışı fazlada, bir artış sağlanmaya çalışıldı.
Varlık Barışı ve şok faiz kararı alındı. Varlık Barışı ile yurtdışındaki yerli, şok faiz artışıyla da yabancı sermayenin girişi teşvik edildi.
2018 Makro Ekonomi Verileri
Milli gelir; 789 milyar dolar (2013’te, 951 milyar dolar), kişi başına gelir; 9.693 dolar (2013’te, 12.480 dolar), 2014-18 ortalama büyüme hızı % 4,88 (2009-2013 ortalama büyüme hızı, % 5,68), bütçe açığı; 72,6 milyar TL (2013’te, 18,4 milyar TL), cari açık; 27,6 milyar dolar (2013’te 65 milyar dolar), TC Merkez Bankası brüt rezervi; 91 milyar dolar (2013’te, 115 milyar dolar), brüt dış borç stoku; 443,7 milyar dolar (2013’te, 394,7 milyar dolar), merkezi yönetim iç borç stoku; 586 milyar TI (2013’te, 403 milyar TL) oldu.
2014-2018 döneminde; 194,6 milyar TL bütçe (2014’te 22.7, 2015’te 22.6, 2016’da 29.3, 2017’de 47.4, 2018’de 72.6), 185,2 milyar dolar dış ödemeler açığı (2014’te 45.8, 2015te 32.1, 2016’da 32.6, 2017’de 47.1, 2018’de 27.6) verildi.
2014-2018 döneminde; özelleştirmeden, 16 milyar dolarlık gelir elde edildi.
İşsizlik; % 9,7’den, % 12,3’e yükseldi.
Enflasyon; % 7,4’ten, % 20,3’e çıktı.
Ekonomik Analiz
Milli gelir, kişi başına gelir, büyüme hızı, TCMB brüt rezervinde bir düşüş var. Bunun yanı sıra bütçe açığı, merkezi yönetim iç borç stoku, işsizlik ve enflasyon artmış.
Neden?
Yabancı sermaye çıkışı ve dış kredi bulma zorluğu; hem büyüme hızının düşüşünü, hem de TCMB brüt rezervinin azalışını getirdi.
Ekonomiye canlılık kazandırmayı amaçlayan teşvikler, yatırımda sıklıkla başvurulan “yap işlet devret” modeli, bütçeye ek yük getirdi. Bu da; 16 milyar dolarlık özelleştirme gelirine rağmen, bütçe açığı ve merkezi yönetim iç borç stoku artışına yol açtı, enflasyonu tırmandırdı işsizliğe ise çare olamadı.
Sistem İşlemiyor
Tüketim-ithalat-borçlanmaya dayalı büyüme; özelleştirme, yabancı sermaye girişi ve dış kredi kolaylığına bağlıdır. Büyüme de bunların varlığı ile oldu. Yokluğu ise; hem küçülmeyi getirdi, hem de ne kadar kırılgan bir mali-ekonomik yapıya sahip olduğumuzu gösterdi.
IMF Tartışması
Bir kısım aydın ve siyasetçi, “IMF’ye başvuralım” diyor. Bunların başka bir amacı yok ise; teknik olarak, ekonomik sorunumuzun temelinde, 2002-2018 döneminde uygulanan IMF Programı’nın olduğunu gözden uzak tutmamalıdır.
Bir de; IMF’den sağlanacak kredi, ekonomimizi rahatlasa bile, nihayetinde götürüsü getirisinden fazla olacaktır. Zira IMF Programı ile kalkınmış, dünyada bir ülke yoktur ve olmayacaktır.
Niçin?
Bunun, üç nedeni vardır.
Birincisi, ekonomiktir. Tavsiye edeceği program; güçlü değil, kırılgan bir ekonomik yapıya sahip olmamızı, yani mali açıdan sürekli bağımlı kalmamızı amaçlar.
İkincisi, siyasidir. IMF; uluslararası mali kuruluş olsa da, arka planda küresel güçlerin etkin olduğu bir kuruluştur. Bu nedenle; ekonomik alan dışında, ülkelerin iç-dış siyasetini belirleme gibi bir hedefi vardır. Yani IMF’ye bağımlı bir ülke; ne iç, ne de dış siyasette çıkarına uygun hareket edemez, siyasi dayatmalar ile karşı karşıya kalır.
Üçüncüsü, sosyaldir. Şartları; mali disiplin, yatırım-harcamaların kısılması, faiz artışı, ek vergi, sınırlı maaş-ücret artışı, sosyal yardımların azaltılması hatta kalkması gibi şeylerdir. Bu da; toplumda memnuniyetsizlik yaratan, sosyal olayları tetikleyen faktörlerdir.
Türkiye, IMF defterini kapadı mı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, IMF defterini yeniden açmayacak” derken, Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, “üretim ve ihracat öne çıkacak” dedi. Bu da bir sistem değişimini akla getirdi.
Sermaye Kaçışı, İflas-Konkordato ve Tedbirler
Makroekonomi verilerindeki kötüleşme; hem yerli, hem de yabancı sermayeyi tedirgin etti.
Yabancı sermaye çıkışına yerli sermaye de katıldı, tasarruf sahibi devalüasyon endişesi ile dolar ve altına yöneldi.
Anlı şanlı bazı şirketler; nedeni anlaşılmaksızın, “banka borçlarının yeniden yapılanması” modasını başlattı.
Bunu; birçok şirketin, konkordato tehdidi ile başvurduğu “banka borçlarının yeniden yapılanması” talebi takip etti. Hükümetin “yeşil ışık” yakması ise buna bir genellik özelliği kazandırdı.
İnşaat-enerji sektöründeki şirketlerin banka borcu dikkati çekti. Buna, bu alanda faaliyet gösterecek yeni bankalar ile çözüm arandı. Kaynak yokluğu ise bu düşünceyi boşa çıkardı.
Diğer yandan, “Mali Kriz kapıda, bankalardaki döviz hesapları TL’ye çevrilecek, IMF’ye başvuralım” sesleri yükseldi.
BDDK; bankaların zayıflayan mali yapısını güçlendirmek için kararlar aldı, TCMB; yurtiçi üreticilerden olan altın alımını arttırdı, bankaların nakit ihtiyacını karşıladı, TCMB varlığından 40 milyar TL’lık bir kaynak hazineye aktarıldı, Katar ve dış ticarette büyük açık verdiğimiz Çin ile Swap anlaşması yapıldı.
2019 Makro Ekonomi Verileri
Milli gelir; 749 milyar dolar (2018’de, 789 milyar dolar), kişi başına gelir; 9.093 dolar (2018’de, 9.693 dolar), büyüme hızı % 0,5 (2018’de % 2,8), bütçe açığı; 123,7 milyar TL (2018’de, 72,6 milyar TL), cari fazla; 1,6 milyar dolar (2018’de, cari açık 27,6 milyar dolar), TCMB brüt rezervi; 76,9 milyar dolar döviz+26,5 milyar dolar altın= 104,8 milyar dolar (2018’de, 91 milyar dolar), brüt dış borç stoku; 436, 9 milyar dolar (2018’de, 443,7 milyar dolar), merkezi yönetim iç borç stoku; 668,5 milyar TI (2018’de, 586 milyar TL) oldu.
İşsizlik; % 12,3’ten, % 13,5’e yükseldi.
Enflasyon; % 20,3’ten, % 11,5’e düştü.
Ekonomik Analiz
Milli gelir, kişi başına gelir, büyüme hızında düşüş, TCMB rezervinde ise artış var. Cari fazla verildi ise de, bütçe açığı ve merkezi yönetim iç borç stokunda hızlı bir artış görülüyor.
Neden?
İhracatın ithalatı karşılama oranı 2018’de % 75,3 iken, bu 2019’da % 85,9’a çıktı. Ayrıca 2018’de 29,5 milyar dolar olan turizm geliri, 2019 sonunda 34,5 milyar dolara yükseldi. Buna, bir de Merkez Bankası’nın altın alımları dâhil oldu. Haliyle TCMB brüt rezervi artarken, brüt dış borç stoku da düştü. Sermaye çıkışı ve dış kredi zorluğu ise; büyüme hızının, düşüşünü getirdi.
TCMB varlığından aktarılan 40 milyar TL dikkate alındığında; bütçe açığının, 72,6 milyar TL’den 163,7 milyar TL’ye çıktığı görülüyor. Bu da ekonomiyi canlandırmaya yönelik teşvikler, TCMB’nin altın alımları ve bankaların mali yapısını güçlendirmeye yönelik kararlardan kaynaklandı.
Kısaca, ülkemizdeki mali krizlerin ana nedeni olan döviz rezervi ve dış ödemede odaklanıldı. Bu da; TCMB rezervi ve dış ödemede bir başarı getirdi ise de, bütçe açığı hızla arttı, büyüme hızı da düştü.
Not; devamı, “Korona Sonrası” – 7‘de
Office 2016 Satın Al