DEPREM VİCDAN VE AHLAK
Fuat YILMAZER
Dünlerde cahiller dünya “Sarı Öküz” ün boynuzları üzerinde durduğu için, sarı öküz başını kımıldattıkça hareketlenmelere deprem denire inanılırdı.
Deprem böyle olmadığı gibi mini etekli veya açık giyinen kadınların, içki içerlerin bol olduğu yerde de olmuyor. Deprem bir doğa hadisesidir, dünyanın da Türkiye’nin de bir gerçeğidir. Türkiye deprem kuşağı üzerindedir. Ne yaparsak yapalım mutlaka bizde önemli yükseklikte depremler olacaktır. Bu doğa olayını engellemek mümkün değildir. Mümkün olan buna karşı tedbir alarak zararı en asgari seviyeye düşürmektir. Bunu başarmak için devletinde, müteahhitlerin, belediye görevlilerinin velhasıl bu konunun içinde olan herkesin görev ve sorumluluğu vardır.
Zemin etüdünün doğru yapılması, depreme uygun bina çizimi ve nelerin kullanılması gerektiği, kullanılan malzemelerin kalitesi ve oranı, denetlenmesi vs. önemlidir.
***
Deprem gibi doğal afeti az zararla atlatmak için önce iman, ahlak ve vicdan değerlerinin yeterli derecede olması gerekir. Ahlak ve iman değerlerinin kimde olduğu belli değildir. İnsanın bakınca yüzünden de belli olmaz. Yaptıkları işlerden davranışlarından, insan sevgisinden ve Allah korkusundan anlaşılır.
Son İzmir deminde de, ondan önceki Adapazarı depremlerde de, ağızlarından iftira fışkıran ahlak yoksunları tarafından bazı sözler edilmiştir. Kadınların açık giyinmesi, içkinin fazla olması, zinanın çok olması gibi şeyleri depreme gerekçe gösterilmiştir ama bunlar açıkça bühtandır. Allah kendi rızası dışında davrananlara vereceği cezanın da, zamanının da ahiret olduğunu bildirmiştir.
Bu bühtanla karşılaşan İzmirliler kadın erkek seferber olarak yaralarını sarmak için ilk günden çalışmaya başladılar. Çok kısa sürede İzmir ve ilçelerindeki yazlık konutlarını depremden zarar gören veya hasarlı binalarda yaşayanlara açmışlardır. Bu çok yürekli ve insani bir davranıştır. Olayın olmasından kısa bir süre sonradan başlayarak devlet devreye girene kadar depremzedelere çay ve çorba servis yine İzmirliler kendileri yapmıştır. Televizyonda 16-17 yaşlarında görünen bir kızımızın paketteki yeni alınmış bir ayakkabıyı depremzede bir ihtiyara giydirmesi, ondanda duyduğu mutluluğu unutmak mümkün değildir.
İzmir, kurtuluş savaşımızın ilk kıvılcımını yakan, ilk mücadeleyi başlatan kahraman şehirdir. Her toplumda iyilerin yanında mutlaka kötülerde olacaktır, bu kadar iyilerin arasında depremzedelerin yardım paketlerini alarak büfesinde satmak isteyen ve yakalanıp tutuklananın veya depremden zarar görmediği halde yardım paketlerini alarak eve götürürken televizyon görevlilerince tespit edilip neden götürdüğü sorulduğunda televizyonculara ağır hakaretler edende görülmüştür. Buda olacaktır. Önemli olan olumlu işler yapanların toplumda fazlalıkta olmasıdır.
17 Ağustos depreminde birkaç gün sonra bölgeye giden dönemin Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel’in konuşması sırasında sarf ettiği “altımız çürük” sözünü gülerek hatırlayanlar olacaktır. Evet, altımızda yer yer çürüklükler vardır. Ama en önemlisi Ahlak, vicdan ve imanda çürümelerin olmamasıdır. Korkutucu olan bunlardır.