SALGINA KARŞI GÜCÜMÜZ!..
H. Nurcan Yazıcı
Aylardır insanlığın Covit-19 adı verilen salgın karşısındaki acziyetini ürpererek izliyoruz. Küresel güçlerin dünyaya hâkim olmak için kurduğu tuzak mı? Bilemeyiz. Bildiğimiz bir şey var ki, insanlığın salgın karşısında büyük bir sınav verdiğidir.
“Salgın küresel ama mücadele ulusal hatta kişisel” dedik.
Devlet yaraları sarmak için ne kadar uğraş verse de, insanların kurallara uyma çabası ve toplum dayanışması bütün mücadelelerin üstündeydi. (Elbette 80 milyonluk ülkede aykırı davranışlar içinde bulunulanlar oldu.)
“İnanıp faydalı işler yapanlar için Rahman, (gönüllerde) bir sevgi yaratacak(onları herkese sevdirecek)tir.” Meryem Suresi 96. Ayet
Özellikle hiç tanımadıkları insanlar için canlarını tehlikeye atmaktan çekinmeyen sağlıkçıların ortaya koyduğu mücadele tarihe geçecek nitelikte…
İnsanlarımız günlerce evlerinden dışarı çıkmadılar… Hele de gençler… Ailelerine virüs getirmemek için itiraz etmeden evde kalmaya razı geldiler. Buna sadece ölüm korkusu demek, insanlarımıza büyük haksızlık olur. Peki, insanlarımızı ben duygusundan uzaklaşarak, başka insanların iyiliğini de ister hale getiren bu olağanüstü güç ve duygu neydi?
Elbette MERHAMET!
Merhametin diğer duygulardan farkı sizi eyleme sevk etmesi, kötü olmaktan alıkoyarken, iyiliklerinizi çoğaltması…
Kapitalist sistem, bu duygularımızı köreltip, benlik duygumuzu öne çıkarsa da, Anadolu’muzun iklimi, Ahlakımızın da temeli olan MERHAMET duygusu, büyük acılarla birlikte toplumumuzda hemen harekete geçiyor… Ne mutlu bize ki, inancımız da böyle bir gücün temsilcisi.
Necip Fazıl derki, “Merhamet hava gibi, su gibi muhtaç olduğumuz iksir… Baş aşağı bir cemiyeti, baş yukarı edecek bir kudrettir… Bereketin, sevginin yağmur olup yağmasını sağlar.”
Merhamet medeniyettir…
Pandemi uzmanları salgını durduracak formül belli: “Sihirli formül ne aşı ne de ilaç. Her şey bizde bitiyor. Salgını durdurma sorumluluğu da gücü de bizde.” derken, o gücü harekete geçirecek sorumluluk ve merhamet duygusunun su ve sabun kadar önemli olduğunun farkında değillerdi.
Farkında olsalar günlerdir rakamları değil, yürekleri ve inancın gücünü de konuşurlardı.
Kıymetli okurlarım yarın yeni bir süreçle, çok daha çetin bir sınava tabi olacağız; ekonomik çıkmazlar ve işsizlik gibi.
Eğer merhamet gibi erdemli duygularımızı taze tutmaz ve toplumsal dayanışmayı büyütemez isek işsizlik ve yoksulluk sonucunda yaşayacağımız bir sosyal patlama hem ekonomimizi, hem de ahlakımızı vuracaktır.
Birbirimize sahip çıkmalı, şefkat ve merhamet gibi, kin ve düşmanlığı eriten, insanları birbirlerine yaklaştıran ve bağlayan duyguları daha fazla yaşatmalıyız. Hatta bugünden sonra çocuklarımıza, “merhamet ve dayanışma” konusunda eğitim alanları oluşturmalıyız. Bu eğitim, kadınlarımıza ve çocuklarımıza yapılan şiddet ve tacizlerin, hayvanlara yapılan kötü muamelenin de önüne geçmek için çok önemlidir.
Sonuç olarak; Bugün sık sık değişimden söz ediyoruz ya! Doğrusu, öze dönüş olmalıdır… Hem de sosyal hayattan, eğitim hayatına kadar…
Esen kalın.