KORONA’DAN SONRAKİ YAŞAM…
Güneşin ilk ışıkları çevreyi henüz aydınlatmamıştı ki, aniden uyandı!
Sabah ezanı yeni okunuyordu…
Bu gün onun, onun gibi milyonlarcası için çok özel bir gün olacaktı. Çünkü dün gecenin son haberleri artık Korona denen ölümcül virüsün etkisinin yok olduğunu, dünyanın derin bir nefes aldığı müjdesini vermişti…
Evet, yaşıyor yaşıyorlardı.
En nihayetinde sokağa çıkabilecekti…
Çevresini saran bu salgına karşı gereken tüm tedbirleri almış, önlemler için söylenen her şeye uygun davranmış, en nihayetinde mutlu sona ulaşmıştı.
Aylar sonra ardından kapanan sokak kapısının sesini duyduğunda bir an irkildi! Sokak kapısının sesini duymayalı ne çok zaman geçmişti…
Çevresine bakındı…
Onu karşılayan sessiz sakin bir sokak atacağı ilk adımı hasretle bekliyor gibiydi. İşte nihayet evdeki esaret bitmiş, ayların verdiği sıkıntı atacağı o adımla sona erecekti…
İlk adımını yavaşça attı! Sonraki adımları adeta coşkun bir nehrin akışı gibiydi…
Koşarcasına yürüyor; attığı her coşkulu adım öncesinde özlemle soluduğu tertemiz hava, ona inanılmaz bir enerji veriyordu…
O da 65 yaş üstüne uygulanan sokağa çıkma yasağına takılanlardan biriydi ama kendini hala çok genç ve güçlü hissediyordu…
Önce yıllardır yaptığı gibi mahallenin bakkalına uğradı, günün ilk haberlerini veren her zamanki gazetesinden aldı.
‘’Ooo Ahmet baba hoş geldin. Nasılsın?’’ diye seslenen bakkal İdris’e:
‘’Çok iyiyim, hayırlı işler evlat’’ diyerek, bakkaldan çıktı.
Yürüyüşüne devam etti…
Aylar sonra yaptığı bu sabah yürüyüşünün bu kadar keyif vereceğini nereden bilebilirdi ki?
Hasret dolu bakışlarla çevresini bir kez daha süzdü!
Sabahın erkenliği güneşe teslim olmuş, kuş seslerinin cıvıltısı, erik dallarını dolduran çiçeksi meyvelerin varlığı; baharın bitip, yaz mevsimin geldiğini anlatıyordu…
Bir an hayıflandı!
Bahar ayının o güzel görüntülerini kaçırmıştı. Ama atlatılan böylesine büyük bir badireden sağ, salim çıkabilmek her şeye bedeldi…
Bir zamanlar bahçeleri çeşit, çeşit ağaçlarla dolu evlerin süslediği ama şimdilerde kentsel dönüşüme teslim olan yüksek binalarla dolu sokaklardan geçip, caddeye çıktığında; okula giden çocukların şen, şakrak seslerini işitti; evinden işe gidenlerin hızla atıkları adımları saydı, hiç işi yokmuş gibi!
Sonra her yürüyüş öncesinde yaptığı gibi yanında getirdiği kuru mamaları, onu ilk karşılayan kedilere verdi. Akşamdan kalan diğer yemek artıkları ile ekmek parçalarını onu her gördüğünde yanına koşuşturan çomarla, martılara ayırmıştı…
Adımlarını sıklaştırdı…
Attığı her adım ona ardında bıraktığı uzun, upuzun yıllarını ama en çok da son aylarda yaşanan sıkıntıları hatırlatıyordu…
Ne büyük bir badireydi diye düşündü!
‘’Ama Türkiye’m daha büyük’’, diye mırıldandı.
Bugün bu yürüyüşü yapabiliyorsa, bu tertemiz havayı özgürce soluyabiliyorsa, böylesine güzel bir güne kavuştuysa eğer; bu güzellikler aylar boyunca verilen o büyük mücadelenin başarısını, Türkiye’nin gücünü anlatıyordu.
Bu mücadelede görev alan her kim varsa onlara ama en çok da hayatları pahasına bu salgınla mücadele eden sağlık ordusuna bir kez daha teşekkür etti, Yüce Yaratana da şükretti.
Peş, peşe aceleyle attığı adımlar en nihayetinde onu sahil kenarına getirmişti…
Her zaman oturduğu banka ilişti. Uzun, uzun ufuk hattına baktı. Aylardan beri hasret kaldığı bu manzarayı ne kadar çok özlemişti…
Derin bir iç çekti, sonra iç cebine sıkıştırdığı gazetesini çıkardı ve okumaya başladı…
Okuduğu her haber, onu hep aynı düşünceye kilitliyordu!
Evet, ülke yönetimi salgının başladığı günden beri aldığı etkin tedbirlerle, hastalığın yayılmasını önlemiş, insanların verdiği destekle Korona cenderesi parçalanmıştı. Ülkesi de, yaşlı dünya da insanoğlunun verdiği bu büyük mücadele sonrasında, yeniden kazanılan sağlıklı bir yaşamın keyfini çıkarıyordu…
Ancak her şey bitmiş değildi!
Bu defa da insanlık âlemi, yepyeni bir virüs ile karşı karşıya idi!
Bu virüsün adı; ‘’Ekonomik krizdi’’…
İşte onun gazetede kilitlendiği haberlerin içeriği de buydu!
Ekonomik kriz…
Ülkelerin yaşam gelecekleri, sahip oldukları ekonomik güçlerine bağlı değil miydi?
Korona ile geçen aylarda ülkenin tüm varlığı neredeyse bu illet hastalıkla mücadeleye ayrılmıştı. Bu süreçte kapanan yüzbinlerce iş yerinde çalışan milyonlarca insan desteklenmiş, milyonlarca yoksula yardım sağlanmış, milyonlarca çiftçi bu desteklerden faydalanmış, milyonlarca emekliye maaş ödenmişti.
Türk Milleti, devleti ile el ele vermiş, bu hastalık sürecinde yaşanan ekonomik krizi alt etmek için büyük bir dayanışma örneği sergilemişti.
Ya şimdi ne olacaktı?
Birden bire, ilkokula gittiği günleri hatırladı; o yılların Türkiye’si aklına takıldı!
Soğuk kış gecelerini aydınlatan gaz lambasını, evlerini ısıtan kömür mangallarını, ayaklarına giydikleri altı pençeli ayakkabıları, kara lastikleri hatırladı!
Bunlar da nerden gelmişti aklına? Ama o yoksulluk günlerini de unutmuş değildi ki! Neredeyse 70 yıl öncesinde kalmıştı o günler…
Ama şimdilerde öyle miydi?
Türkiye’nin çehresi öylesine değişmiş, ülke öylesine güçlenmişti ki. Elbette bu günlerde aşılacak, bu ekonomik kriz de yenilecekti.
Böyle diyordu içinden gelen bir ses:
‘’Bu günler de geçecek…’’
Sonra birden hatırladı!
Yerinden sıçrarcasına kalktı! Yarından sonrası bayramdı. Bayramın ilk günüydü, daha bayram alışverişi yapacaktı.
Ayrıca bu defa bayramın tadı bambaşka olacaktı. Çünkü aylardan beri görmediği kızına, damadına ve torununa kavuşacaktı. Bir an içi burkuldu, yurt dışında çalışan oğlu, gelini ve diğer torunu bu bayram yanlarında olamayacaklardı ama en yakın zamanda onlara kavuşacakları gün de yakındı.
Seri adımlarla eve dönerken, bu süreci birlikte göğüslediği hayat arkadaşı aklına geldi. O her sıkıntılı dönemde sevgisiyle, tüm gücüyle daima yanında olmuştu.
İyi ki vardı. O sevdiği kadın ki, canına can katanıydı. İçi bir hoş oldu. Eşine duyduğu minnet duygularının yanına, sahil yolunu çevreleyen çimlerden topladığı bir demet papatyayı da koydu.
O esnada sahil kenarına doğru el, ele yürüyen genç bir çifti fark etti. Birbirlerine olan hasret, bakışlarından okunuyordu…
Onun ve onun gibi milyonlarcası için yaşam halkaları birleşmiş, yaşamın tüm güzellikleri geri gelmişti.
Artık Korona’dan sonraki yaşama dönüş başlamıştı…
Atilla Çilingir