BU ATAMA HABERİ UMARIM KÖTÜ BİR ŞAKADIR
Nuri Gürgür
Günümüzde Avrupa’da doğrudan Türklük ve Türkiye aleyhtarlığının en yaygın olduğu ülkelerin başında Avusturya gelir. Bu ülke insanlarının zihinlerinde hala 16. ve 17. asırlardaki iki Viyana kuşatmasından kalan korku ve öfkenin etkileri vardır. Avusturya’da yaşayan Türkler’e karşı her alanda ayrımcılık yapıyorlar; milli ve manevi kimliklerini ifade edecekleri örgütlenmelerine yasal engeller çıkarıyorlar. Viyana AB bünyesinde Türkiye ile ilgili her konuda sürekli aleyhimizde tavır alıyor. Şimdi ilişkilerimizin bu derece sıkıntılı ve bizim açımızdan nahoş olan bir ülkeye büyükelçi olarak Ozan Ceyhun isimli kişi atanıyor.
Ozan Ceyhun ilginç bir isim; Türkiye’de komünist bir yönetim oluşturmaya çalışan legal ve illegal örgütlerin yoğun şekilde çalıştıkları, üniversitelerde, mahallelerde kendilerine direnen, teslim olmayan ülkücü-milliyetçi gençleri en büyük engel görüp her fırsatta katletmek için yarıştıkları 12 Eylül öncesi kaotik dönemin eylemcilerinden biri. O dönemin en kanlı sol örgütlerinin başında gelen, onlarca ülkücünün şehit edildiği saldırıların faili olan Dev- Yol üyesi. 12 Eylül’den sonra Ankara’ da kapsamlı şekilde yürütülen operasyonlarda, Gölbaşı’nda toprağa gömülüp saklanmaya çalışılan arşivi de ele geçirilen bu cinayet şebekesinin çok sayıda mensubu yakalanıp tutuklandı.
Ozan Ceyhun Mustafa Eroğlu isimli ülkücü öğrencinin katili sıfatıyla aranırken kaçıp önce Avusturya’ya ardından Almanya‘ya geçip sığınma talebinde bulunuyor. Almanya vatandaşlığına kabul ediliyor. Bu sıfatla Yeşiller Partisi’nde siyasete giriyor. Bir süre sonra Almanya Sosyal Demokrat Partisi’ne geçip Avrupa Parlamentosu milletvekili oluyor. Doğal olarak Partisinin görüş ve felsefesine uygun ama Türkiye’nin bölücü terör ve Ermeni meselesi gibi milli meselelerine aykırı şekilde politika yapıyor. Bu arada Türkiye’deki yoldaşlarıyla da irtibatını sürdürüyor.
Dev-Yol militanları 90’lı yılların ortalarına doğru cezaevlerinden çıkıp serbest kaldılar. Bazıları kurulan ufak marjinal sol partilerde yer alırken, bazıları gazeteci oldu. Dev-Yol’cuların ağırlıklı olduğu bir günlük gazetede epeyce süre yazarlık yaptı.
Ozan Ceyhun , on yıl kadar önce ani bir manevra yaparak Ak P’ye yanaşıverdi , ihtida (!) etti. Türkiye ‘ye gelip önce müşavir, ardından 2015 seçimlerinde İzmir listesinde beşinci sıradan milletvekili adayı yapıldı. Bu derece renkli bir geçmişi, ideolojik bir yapısı olan 50 yaşına kadar çizgisini değiştirmeyen bir insanın, tüm geçmişine , zihniyetine ve doğru yahut yanlış inandığı değerlere sırt çevirip aniden “değiştim” diyerek iktidara yani güç ve imkan merkezine intisap etmesi sıradan bir olay değil. Kendisine inanıp siyasi kadrosuna dahil eden irade particilik açısından bunu uygun görmüş olabilir ; sonuçta bu karar bir parti meselesidir ve ancak partililer tarafından eleştirilebilir. Fakat Büyükelçilik çok farklı bir durum ; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ nin , Türk milletinin yurt dışında temsil edildiği özel bir makam. Bu makama devleti her yönüyle temsil edecek nitelikte, liyakatte insanlar getirilmezse ciddi sorunlar yaşanır. Bu kişiye siyaseten güven duyabilirsiniz , kadronuza katabilirsiniz , ama devlet adına aynı rahatlıkla davranamazsınız. Çünkü nihayetinde devletin o ülkeyle ilgili en önemli meseleleri, sırları, kozmik konuları bu kişiye emanet ediliyor. Eski bir Dev- Yol militanına , yakın zamana kadar HDP’yi savunabilen birine nasıl oluyor da bu derece güven duyulabiliyor; anlamak mümkün değil.
Uluslararası ilişkilerin son derece karmaşık olduğu bu kritik dönemde, tarihi diplomasi geleneği ve çok zengin deneyimi olan koskoca Dışişleri teşkilatını bir kenara bırakarak doğru bir dış politika yürütmek mümkün değildir.