YILDIZ’LI SOHBETLER; “TARAK YOKTU, ÇORAP YOKTU, İĞNE YOKTU!”
H. Nurcan Yazıcı
Onun resmine dikkatlice baktınız mı hiç?
Bilginin, emeğin, yaşanmışlığın ve birikimin izlerini taşıyan anlamlı çizgiler var yüzünde… İtibarını; aşkı (tiyatro) için verdiği mücadelesi ve iş ahlakıyla kazanan, bulunduğu yerin hakkını veren birisi o.
Acılarına tiyatroyu merhem eden. “Ben aşkı çiçek ve böcekleri severken keşfettim” diyen bir kadından bahsediyorum.
Zarif bir tiyatro devinden; Yıldız Kenter’den
Atatürk’ün”… Dünyada hiçbir milletin kadını, ben, Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu Kadını kadar gayret gösterdim diyemez” söylemini ilke edinmiş bir Türk kadınından.
Yaşamı boyunca tiyatroda ve sosyal yaşamında verdiği bütün mesajlar yol gösterici, anlamlı ve değerli;
Örneğin; “Fakirdik ama mutluyduk” derken aslında, toplumun bugün ki halinden, hedefsiz ve kültürsüz gidişatımızdan dertleniyor;
“Benim kuşağımın insanları Türkiye de çok zor günler yaşadı. Yokluk yaşadık, karartma günleri vardı. Tarak yoktu, çorap yoktu, iğne yoktu! Ama Atatürk’ün bize sağladığı güven duygusu vardır, ayaklarımız yere basıyordu ve sağlam yürüyorduk.
Ekonomik zorluklarımız vardı ama kimsenin eli kimsenin cebinde, kimsenin gözü kimsenin kazancında değildi. Popülizm diye bir şey yoktu. Bizim için, işini iyi yapmak, doğru yapmak, hedefe ulaşmak vardı. Kendi kendimizi çok sorgulardık..Bu da kendi kendimizi tanımamıza yönelikti.
Bugün kazancın dağılımda denge bozukluğu var. Emek karşılığı para kazananların yanında, emek vermeden kazananlar var. Bunların sonucunda da, ortaya çıkan bir ahlak surunu var tabi… işte bu sorun ve dengesizliklerdir, insanları mutsuz eden… Yoksa! İnsanlar yoksulluktan şikâyetçi değil. Bir yere gideceksek. Bir yere varacaksak. Yokluğa herkes dayanabilir.”
Sanatta ve Kültürde yaşadığımız gerilemeyi yorumlarken, özellikle televizyona olan bağımlılığımızdan bahsediyor. Seçici bir takipçi olmamanızın nedenini şöyle ifade ediyor.
“Biz biraz maymun iştahlıyız. Tembeliz…
Şimdi televizyon kanalları insanları tembelliğe daha da çok alıştırdı. Kitap okumak yerine televizyonlara bağlandık. Böylece insanlar takipçi olmaktan çıktı. İnsanlar çocuklaştı sıkılıveriyorlar, ucuz kolaya kaçıyorlar. “Hâlbuki bu bana ne veriyor, beni ne kadar büyütüyor, kafamı duygumu ne kadar besliyor. Düş gücümü besliyor mu?” Diye düşünmek gerekir. İşte tiyatro bunu gerçekleştiriyor. Bunların hiç birisi bir çok TV dizilerinde yok. Boş vakit geçiyor. Bugün önemli olan bu kötü huylarımızı tanımak ve yakalamak… Bunun karşısında iyi huylarımızı alabildiğimizce beslemek…
Yıldız Kenter toplumun her çeşit sorunu ile meşgul olan, çözümleri için kafa yoran bir kadın. Bir sanatçı.
“Bugün Türkiye besleyeceğinden daha büyük nüfusa sahip, çocuklarımıza gereken eğitimi, gereken ekmeği, gereken oksijeni sağlayamıyoruz.
Çocuklar okuyamıyor. Çocuklar sokaklarda. Çocuklar yaşamak mecburiyetinde. Çocuklar acı çekiyorlar. Ve bir nüfus politikası geliştirmemiz lazım.” Derken yine sanatçı duyarlılığını konuşturuyor.
Ben sanatçıların yaşadığı topluma karşı kişisel sorumluluklar taşıyan, duyarlı, mücadeleci, yenilikçi, insanlar olması gerektiğine inananlardanım… Yıldız Kenter yaşamı boyunca, bu hususiyetlerini ortaya koymuş bir sanatçı.
Radyo tiyatrolarında sesin karakteri, tiyatroda sahne devi; ülke sanatına ve düş dünyama verdiği katkılar için kendisine çok teşekkür ediyorum. Rahmet ve minnetle…